21 - The Selfish Part Of Love

508 41 34
                                    

Biraz yorum bekliyorum...

Koca bir kahkaha attım Shawn'ın söylediklerine. Benim kahkahamla birlikte gülmeye devam eden Shawn'ın bütün dişlerini gördüğümde tanrının bazı kullarını gerçekten de çok önemli insan statüsünde yarattığına emin oldum. Yani nasıl olurdu da sırf denemek için gönderdiği birkaç kulunun nefsini biraz yakışıklılık veya biraz güzellikle ölçebilirdi ki? Ve eğer her şey benim akıl derecemi zorlayacak şekilde mantıklıysa ben nasıl bu kadar nefsime kolay yenilecek biri olabilirdim?

Shawn'ı, şöyle yağan karın altında ve etrafımızdaki derin beyazlığın içinde tek renk olarak görürken düşünebildiğim tek şey neden beni yeniden öpmediği, kollarına almadığı ya da sımsıkı sarmadığıydı. Aklım almıyordu bunca şeyi. Günlerce, haftalarca veya aylarca boş bir odada sadece onu düşünüp öperken dilime bıraktığı tadı hatırlamaya çalışabilirdim. Sadece Shawn'ı ve mükemmel biçimde yaratılışı hakkında sayfalarca yazı yazabilirdim.

"O günü unutamıyorum. Yass dediğin zaman aklıma gelen tek şey aniden bu oluyor."dedikten sonra biraz daha gülüp The Pearls'dan aldığımız sıcak çikolatayı içti ve yol ortasında benimle birlikte eve doğru yürümeye devam etti.

Sabah Bayan Hughes'un verdiği kağıtları panolara astıktan sonra birbirimizden haberdar olmak için telefon numaralarımızı kaydetmiştik ve son derse kadar onu bir daha hiç görmemiştim. Son dersin çıkışında ise sınıftan en son biz çıkmıştık ve çok fazla kişiye gözükmeden yine spor salonundan çıkıp Braden'ın hazırladığı sıcak çikolatalardan almıştık. Shawn'ın arabasını getirmeyişini de fırsat bilip eve kadar yürüme fikrini de ben sunmuştum. Shawn ise bu durumdan oldukça memnun gözüküyordu.

Aklıma gelmişken biraz hızlanıp karşısına geçtim ve onu durdurdum. Çatık kaşlarla durduktan sonra gülerek bana bakmaya devam ettiğinde "Bir şey sormam lazım."dedim. Aniden itiraz etmeye başladığında ise şaşkınca ona baktım. "Madem bir şeyler soracaksın bunu karşılıklı şekilde yapmalıyız. Senin soruna karşılık benim sorum."diyerek yürümeye başladığında arkasından koşup yetiştim.

"Kabul ediyorum."dediğimde durup memnunca güldü ve tek gözünü kapatıp "Sor bakalım."dedi. Karşıya geçmemiz gereken bir yaya geçidine geldiğimizde Shawn elimden tutup yolları kontrol etmeye başladığında soracağım şeyin biraz beklemesi ve aniden hızlanan kalbimin de biraz sakin olması gerekti. Hızlıca karşıya geçip yavaş adımlarla tekrar yürümeye başladığımızda elimi bırakmadığını fark edince derin bir nefes alıp kalp atışlarımı yavaşlatmaya çalıştım ve boğazımı temizleyip sorumu sordum.

"The Pearls'a gittiğimiz ilk gün sahanın karşısındaki bir kapıdan kaçtık."dediğimde hatırlamaya çalışır gibi kaşlarını çatıp başını salladı. "Ama yılbaşı süslemelerinde dışarı çıktığımızda koridorun sonundaki kapıyı kullandık."

Söylediğim şeye gülüp hemen bana döndü. "Öpüştüğümüz günü mü diyorsun?"diye aniden sorduğunda beni utandırmaya çalıştığını anlamak hiç zor olmadı. Söylediği şeye sadece göz devirdim ve yeniden gülmesine sebep oldum. Böylesine güzel şeylere sebep olmak mutluluğumu biraz daha arttırıyordu.

"Madem orada bir kapı vardı, neden Felipe'e gözükeceğimiz bir kapıdan çıktık?"diye sorduğumda gülerek dudaklarını birbirine bastırdı. Bir süre sessizce yolda yürümeye devam ettiğinde tuttuğum elini sıkıp salladım. "Sessizlik bir cevap sayılmaz."dediğimde yeniden güldü.

"Felipe'in spor salonunda olduğunu biliyordum. Seni kaçarken görüp seslendiğinde geri dönecek misin diye merak ettim."dediğinde olduğum yerde durup şaşkınca ona baktım. Tuttuğum elimi bırakır diye düşünmeme rağmen o sıkıca tutup kolumun uzandığı yerde durdu ve gülerek bana baktı omzunun üzerinden. "Beni mi denedin?"diye sordum şaşkınca. Sonra da şaşkınlıkla karışık mutluluğun verdiği heyecanla arka arkaya soru sormaya başladım. "Ya ben olduğumu görseydi? Ya Lizzy yerine Bella diye seslenseydi? Daha önemlisi ya geri dönseydim?..."

Göz devirip tuttuğu elimi çekiştirdi. "Bir soru sorma hakkın vardı. Sıranı bekle."dediğinde yanında yürümeye ve şaşkınca ona bakmaya devam ettim. Kafede geri dönüp dönmeyeceğimi sormuştu ama beni denemek istediği aklımın ucundan bile geçmemişti.

"Hadi sor."dediğimde aniden durup gözlerini yüzümde gezdirdi. Bir adım yaklaşıp montunun montuma dokunduğunu belirten kumaşın sesini duyduğumda ellerim olması gerekenden daha çok ısındı. Bir elimde sıcak çikolata bardağı diğer elimde Shawn'ın eli olmasına rağmen sıcaklık hissedilir derecede artmıştı. "Seni sokak ortasında öpsem..."dediğinde ikimizin gözleri de olması gerektiği gibi birbirimizin dudaklarına indi ve Shawn devam etti. "Fazla mı kaba biri olurum yoksa bu soruyu sorduğum için nezaket sahibi biri olduğumu çoktan kanıtladım mı?"dediğinde izlediğim tek şey dudaklarının hareketleriydi. Sorunun sonuna doğru ise ikimiz de gülümsemiştik.

Cevap vermeden Shawn eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdığında yürümeye başladığımız andan beri istediğim şeyin altın tepside sunuluşunu geri çevirmedim. Bana sunduğu dudaklarının büyük bir keyifle öperken elimde tuttuğum bardağı öylece bırakıp kolumu Shawn'ın boynuna sardığımda iki elini de yanaklarıma koyup beni kendine çekmeye çalıştı. Buradan anladığım kadarıyla onun bardağı da kendini yerde bulmuştu.

Hala kar yağıyor olmasına rağmen ılık havayı kendine düşman bilmiş dudakları içime doğru akıttığı sıcacık hissin bütün vücuduma yayıldığını hissederken aynı şekilde mutluluk seviyemin de tavan yaptığını düşünüyordum. Yeryüzünden bundan daha mutlu edici bir şeyi henüz tatmamış olmak ve yine aynı şekilde bütün güzellikleri Shawn'ın tattıracağını bilmek ayaklarımın yerden kesilmesini sağlıyordu. Ona aşıktım. Bu kesin ve eski bir bilgiydi ama nasıl oluyorsa onun da içinde tuttuğu şeylerin benimkine benzer şeyler olduklarını hissediyordum. Ne Lizzy'yi ne de telefon ekranındaki kız endişelendiriyordu beni. Shawn'a güvenmeye başlıyordum... ya da kendimi dipsiz bir uçurumdan keyifle aşağı yuvarlıyordum. Şu durumda ikisi de aynı hissettiriyordu.

Dudaklarımdan yavaşça ayrılıp derin bir soluğu ciğerlerine dolduran Shawn alnını alnıma yaslandığında ben nefes alma komutunu henüz göndermiştim beynime. Sadece bir saniye sonra nefes alabilmiş ve çöle dönmüş içime bir vaha oluşturmaya çalışmıştım. Dudaklarını alnıma bastırdıktan sonra kendi kendine bir şeyler mırıldanan Shawn'ın ne dediğini anlamadım.

Sıranın bende olduğunu hatırlayıp ellerimi beline koydum ve avuçlarıma dolanan montunun kumaşını tuttum. Hareket etmeden gözlerimi kapatıp "Yılbaşında özel olarak istediğin bir hediye var mı?"diye sorduğumda güldü. Kollarını omuzlarıma dolayıp beni kendine sıkıca bastırdığında hissettiğim şey tarifsizdi. Yıllarca bunların hayaliyle yaşamıştım. Onu hissetmeye, ona dokunmayı hayal etmeye çalışmıştım ama hiçbiri şu an olduğu kadar gerçek ve dolu dolu hissettirmemişti. Hiçbiri gerçek bir Shawn etmemişti.

"Eski, mutlu günlerimden herhangi bir şey olabilirdi mesela."dedikten sonra içini yeni bir nefesle doldurduğunda canını sıkan büyük bir şeyler olduğunu anlamak zor olmadı. İstediği şeyi yerine getiremeyeceğimi fark etmek aynı şekilde bana da büyük bir nefes aldırırken ona daha sıkı sarıldım. "Oyuncak ayı ya da en sevdiğin bebeklik battaniyen gibi mi?"diyerek kolları arasında başımı kaldırdığımda eğilip bana baktı ve güldü.

Yavaşça ayrılıp elimi yeniden sıkıca tuttuktan sonra yürümeye devam ettik. "Orasını da senin bulman gerekiyor. Çünkü bir soru sordun zaten."diyerek oyuna kaldığımız yerden devam ederken beni çekiştirmesine izin verdim. Soracağı soruyu merakla beklerken ve onu içimdeki bir parça buruklukla takip ederken Marie'nin dükkanına bağışladığı ve benim gizlice aldığım kutusunu açma zamanının geldiğini anladım. Çünkü artık onun sahip olduğu üzüntüyü ben de hissediyorsam yaşayacağı mutluluğu da hissedebilirdim. Aşkın bencil kısmını sadece burada kullanabilirdim.

Shawn'ı sevmeye devam ettiğim sürece ikimizi de mutlu edebilirdim...

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin