32 - The Relationships

490 40 57
                                    

Bir önceki bölüm kısa oldu diye yazdım ve siz de hemen şimdi yorum yapmaya başlıyorsunuz

Elimdeki sandviçten bir ısırık daha alıp yavaşça çiğnerken dönüp dibimde oturan Shawn'a baktım. Sözde konuşmak için girdiğimiz kütüphanede ders çalışan birkaç kişiyi gördüğümüzde çıkıp yakalandığımız üst katlarda bir sınıfa girmiştik ve aç kalmayalım diye Shawn'ın akıl edip de yemekhaneden aldığı sandviçleri kemiriyorduk.

Meyve suyuna uzandığı anda beni fark eden Shawn cam şişeyi eline alırken gülümsedi ve şişeyi dudaklarına götürüp koca bir yudum meyve suyunu mideye indirdi. Dudaklarını elinin tersi ile silip şişeyi yine ayaklarının ucuna koyarken "Böyle bakmaya devam edeceksen yemek yemeyi bırakacağım." dediğinde kendime gelip önüme döndüm. Ona bakarken aklımdan geçirdiğim tek şey lanet olası çocuğun yemek yerken bile göz doldurduğu ve olası bir durumda onu görüp göremeyecek olmamdı.

"Af edersin." deyip elimdeki sandviçi bacaklarımın üzerine bırakıp kendi meyve suyu şişemi elime aldım ve tırnaklarımı üzerine vurup içimdeki stres oranını azaltmaya çalıştım. Bu tür bir şeyin stresimi azaltıp azaltmadığını bilmiyordum ama psikolojik olarak rahatladığımı hissedebiliyordum.

Shawn nazikçe elimi kavrayıp şişeyi parmaklarımın arasından kurtarırken ona karşı koymadım. Şimdilik bana dokunması şişeye yaptığım eziyetten daha iyi ve rahat hissettiriyordu ve kendimi bu denlicesine sakinleştiren şeye karşı koymayacaktım.

Şişem Shawn'ın şişesinin yanında kendine bir yer edinirken Shawn bacaklarını toplayıp bana döndü ve ellerimi ellerinin arasına aldı. Yavaşça parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip dudaklarına yamuk bir gülümseme koyarken sadece onu izledim, sanki tüm ihtiyacım o gülümsemeymiş ve bunu gördükten sonra kafamda kurduğum her şeyi unutacakmışım gibi...

"Hala Greyson'ın tehdidini düşündüğünü söyleme bana." diyerek başını yavaşça sağa sola doğru salladığında gözleri sadece ellerimize bakıyordu. Bense onun yüzünü seyretmekten kendimi alamıyordum.

"Ortada benim korkacağım cinsten bir şey yok Shawn. Bir ilişkim yok. Duyulmaması gereken bir şey yapmıyorum ve sırf seni seviyorum diye biraz zorbalığa maruz kalmak beni ezmiyor." diyerek aklımdaki her şeyi ona anlatırken başını başıma dayayıp "O zaman seni strese sokan şey ne?"diye sordu. Tuttuğum nefesi bırakıp gözlerimi sımsıkı şekilde yumdum.

"Sensin." dedikten sonra Shawn'ın kaskatı kesildiğini hissettim. Yutkunma sesini duyup aynı şekilde ben de yutkunduktan sonra dudaklarımı dilimle ıslatırken bir şeyler söylemesi için bekledim ama bir cevap gelmesi yerine derin bir nefes alışını duyduğumda konuşmaya devam ettim.

"Benim bir ilişkim yok ama sen Lizzy ile birlikte olmaya çalışıyorsun. Belki ben değil ama sen bu durumdan etkilenebilirsin ve ben Sarah'nın boş bir adam için üzülmesini istemiyorum." dediğimde Shawn aldığı bütün nefesi bırakıp ellerinden birini kalbinin üzerine koyup güldü. "Bir an için beni terk edeceksin sandım." dedikten sonra başını geriye çekip bana baktığında gülümsemeye çalıştım.

"Artık çok geç." diye kendi kendime mırıldanıp hala parmaklarımın arasında duran parmaklarıyla oynarken az önce kalbine götürdüğü elini çeneme getirdi. Dudakları yavaşça dudaklarımın kenarına bir öpücük bırakırken bir yerlere tutunma ihtiyacı hissederek elimdeki elini sıkıca tuttum.

"Ben de öyle olmasını isterdim zaten." diye fısıldadıktan sonra elmacık kemiğimin üzerine uzun bir öpücük bırakırken aniden yanmaya başlamış bedenim için derin bir nefes aldım ama bunun bana yetmeyeceği zaten ilk saniyelerden ve bana yaklaşmak için yerinden kıpırdayan Shawn'dan belli olmuştu.

"Buraya gel." diye mırıldandıktan sonra tutunduğum elini kendine doğru çekip beni bacaklarının arasına yerleştirirken yeniden derin bir nefes daha aldım. Yüzüne şu durumda bakamayacağımı bildiğim için sadece bacaklarının arasında, yerde, oturup ellerini etrafıma sarışını ve beni kendine yaslayışını bekledim.

Elini yanağımın üzerine koyup yavaşça yanağımı okşarken diğer eli de belimde konumlandı ve başımı kendisine çevirmemi sağlayıp gözlerime baktı. "Greyson'ın tehditlerine kulak asma ve beni de düşünme."

"Lizzy ne olacak?" diye sorduğumda susmam için bir ses çıkardı ve dudaklarını yavaşça benimkilere bastırdı. Sadece birkaç saniye susup beni öpen dudaklarına karşılık verdim. Bir elim etrafımda sarılıp olan bacağının üzerinde kendine bir yer edinirken diğer elimi üzerindeki kazağa tutunup kendimi Shawn'ın kollarına rahatça bırakmama yardım etti.

Nefesimi yetmeyeceğini bile bile onu öpmeye devam ederken göğsümün altında oluşmaya başlamış deprem bütün vücuduma zehir gibi yayılırken onu bu öpüşmeden soğutacak herhangi bir şey yapmamaya çalıştım. Elimden gelen tek şey onu öpmekti ve ben de sadece bunu yapıyordum, koca bir istekle...

Elimi yanağına koyup nefes almak için azıcık geri çekilip dudaklarımı araladığımda Shawn'ın dilini dilimin üzerinde hissettiğimde kalbimden kopan bir parça içimde deli gibi çırpınmaya başladı. Daha önce böyle bir öpüşmeyle karşılaşmadığımı biliyordum ve ne kadar becerikli olduğum da tartışılırdı ama sorun şu ki ellerimin arasındaki adam gerçekten öpmeyi biliyordu ve bu şey de aklımı uzun bir süre kurcalayacağa benziyordu.

Dili yavaşça dilimin üzerinden kayıp orada kendince bir keşfe çıktığında avuçlarımdaki kumaşı daha sıkı tutup Shawn'a yetişmek için oturduğum yerden yükselmeye çalıştım ve kendimi bulduğum bir sonraki yer onun kucağıydı. Şimdi ellerinden birini bacağımda diğerini ise kazağımın altında, tenimin üzerimde, hissediyordum.

Artık ciğerlerimin buna katlanamayacağını hissettiğimde başımı yavaşça havaya kaldırıp üst dudağını kendi dudaklarımdan ayırıp derin bir nefes alırken Shawn'ın başı boynuma girip o da aynı şekilde derin bir nefes aldı.

Göğsüm her bir nefeste inip inip kalkarken Shawn ellerini çıplak belim etrafında gezdirdi ve "Bu şeyin yürümeyeceğini konuşmak için uygun bir zaman bekliyorum." diye mırıldandı. Ne hakkında konuştuğunu anlamaya çalışırken ıslak dudaklarını boynuma bastırıp kısa ama bir sonraki seferi iple çektirecek olan bir öpücük bıraktığında düşünme işine o an ara verdim.

"Lizzy aniden söylenen bir şeyi kabullenemez." dediğinde artık kimden bahsettiğini biliyordum. Ya sonradan söylediğimiz de kabullenemezse?

Yeni bir ıslak öpücüğü kulağımın arkasına bıraktığına nefesimi tutup dudaklarını kulağımdan çekmesini bekledim ama beklediğim gibi yürümedi işler. Asla unutamayacağım bir ses tonuyla "Bir süre bu şekilde idare etmeye çalışacağız." diye fısıldadığında başımı yavaşça salladım.

Kıkırtısı kulaklarıma en canlı haliyle dolarken ellerini kazağımın altından çekip beni yavaşça serbest bırakırken ondan biraz ayrılıp bir elimi omzuna diğer elimi de Shawn'ın avucuna koyup gülmesini seyrederken o beni kucağına daha iyi yerleştirdi ve avucundaki elimi alıp dudaklarına götürdü.

"Belki tatil hepimize iyi gelir." dediğinde bu kez ben güldüm. Kesinlikle iyi gelmeyeceğini ve bir işlere bulaşacağımızdan adım kadar emindim. Bir şeyleri gizlice yürütmeye kalktığımda evrenin bana kıçıyla güldüğü çok zaman oldu ve şimdi de gülmeyeceğini mi düşünecektim? Tam bir aptallık olurdu bu...

Benim gülmeme Shawn da katıldığında uzanıp kızarmış ve kesinlikle enfes gözüken dudaklarını öptüm kısacık. "Bunun için önce listeleri temize çekip Bayan Hughes'a götürmemiz gerekiyor." dediğimde mızmızlanır gibi bir ses çıkarıp gözlerini kapatırken gülerek kucağından kalktım ve kıyafetimi düzeltip çantamı yerden aldım. Shawn da yapmacık bir tavırla yerinden kalkıp hazırlanırken yerdeki yiyeceklerimizi toplayıp bir poşete doldurdum ve sınıftan çıkmadan önce son kez öptüm onu. Buraya kadar gerçekten iyi bir sabırla gelmiş olmamıza rağmen bundan sonrasında sabra daha çok ihtiyacımız olacağını hissedebiliyordum. Bir yandan Lizzy diğer yandan Greyson saldırırken ayakta durmak giderek zorlaşacaktı ve benim ihtiyacım olan Shawn'dı. Umarım onun da istediği sevdiği kişi olurdu.

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin