31 - The Secret That Hadn't To Been Heard

404 43 27
                                    

"Greyson, vicdanımla oynuyorsun." diyerek panolardan topladığım kağıtları ellerimde düzeltmeye çalıştım. Sınavlarla geçirdiğim iki haftanın ardından sonunda sınavsız geçen bir gün bulup Bayan Hughes'un verdiği cezayı tamamlamak için Shawn'la buluşmaya hazırlanırken öğle aramı sadece Greyson'la geçiriyor ve işlediği günahın bedeline alet olmaya çalışıyormuş gibiydim.

"Bella, söylemeyeceğinden emin olmalıyım. Sarah'yı seviyorum ve onu kaybetmek istemiyorum." diyerek çantasının iplerini avuçlarında sıkarken stresli bir o kadar da üzgün görünüyordu gerçekten de.

Resim sınıfında birbirimize yakalandıktan sonra günlerdir uğraştığımız tek şey bu olmuştu. Greyson, Sarah'nın yanımda olmadığı zamanlarda gelip sorunları çözeceğini ve kimseye bir şey söylememem konusunda başımın etini yiyordu ve ben de onu geçiştirmek için bir şeyler bulmaya çalışıyordum. Shan ve Maya cephesinde ne olduğunu hiç bilmiyordum çünkü Shawn ile bu konuyu konuşmuyorduk. Hatta o günden sonra bir araya gelmemiz zor olmaya başlamıştı. Bunun nedeni tabi ki yanımdan ayrılmayan Greyson'dı. Maya'yı ise sadece bir kere Lizzy'nin yanında görmüştüm ve sonra kız buhar olup kaybolmuş gibiydi.

"Greyson, şu an seninle değil elimdeki işle uğraşmak istiyorum." diyerek elimdeki kağıtları salladığımda Greyson elleri ile yüzü kapatıp tuttuğu bütün nefesi bıraktı. Yanımızdan geçene Yass'ı görüp el salladığımda Yass da aynı şekilde bana karşılık verip yürümeye devam ederken bir yandan da yanındaki kızla bir şeyler konuşuyordu ve şu an yanımızda durup beni buradan kurtarmasını çok isterdim.

Greyson nereye koyacağını bilemediği elini duvara koyup kişisel alan olarak aramızda bıraktığım görünmez çizgiyi sadece bir adımda aştı. Yüzünü yüzüme eğip etrafımızdaki kalabalığın uğultusunu kesen bir şekilde fısıldadığında gözlerine bakmadan da bir şeylere sinirlendiğini ses tonuyla anlatmaya başladı.

"O gün sadece Maya ve benim sırrım öğrenilmedi. O gün sizi gördük ve eminim ki bizden başka bunu bilen yok. Yani saklanması gereken tek sır bizimki değil."

"Sır?" dedim sorar gibi. "Shawn'la görüşmüş olmam bir sır mı sence?" deyip kaşlarımı çatarak üzerimde kurmaya çalıştığı baskıya baş kaldırırken Greyson sinirleri bozulmuşçasına güldü. "Değilse neden terk edilmiş bir sınıfta baş başaydınız?" diye tekrar sorduğunda durmam ve düşünmem gerekti.

Kendim adıma bunu bir sır olarak nitelendiremezdim. Çünkü hâlihazırda bir ilişkim yoktu ve bu duyulduğunda karalanacak birisimim olmayacaktı. Shawn'ı en başından beri seviyordum ve kimseye de umut vermediğim açıktı. Felipe de bunu yılbaşı gecesi öpücüğünü istemediğimde anlamış olmalıydı.

Greyson aniden çekilip üzerimdeki stres ve baskıyı azaltırken arkama bakarak mırıldandı. "Sarah'yı seviyorum. Beni buna mecbur etme."

Ne dediğini anlamaya çalışırken arkamdan çıkıp gelen Sarah hızlıca Greyson'a sarıldı ve Greyson da hiç beklemeden arkadaşımı sardı. Gözleri üzerimde olan Greyson'a boş boş bakarken aklım hala az önce tehdit edilmiş olduğum gerçeğindeydi. Zorbalığa uğruyordum hem de Shawn'ı seviyorum diye.

"Az önce giden Yass mıydı?" diye soran Sarah'nın sorusunu ikimiz de başımızı sallayarak cevaplarken Sarah, Greyson'dan ayrıldı ve "Yanındaki kızı tanıyamadım. Yeni biri mi? "diye sordu.

"Bilmiyorum, sonra görüşürüz."diyerek yere bıraktığım çantamı alıp gitmek için hazırlanırken Sarah durdurdu beni. "Gelirken Felipe'i gördüm. Seni arıyordu." dediğinde istemsizce Greyson ile göz göze geldim. Kaşlarını kaldırıp gülümserken Sarah'yı yanına çekti ve yaptığı imayı görmezden gelip Sarah'ya yeniden sıkıca sarıldı. Tek istediği beni köşeye sıkıştırıp Sarah'ya bütün bildiklerimi anlatmama izin vermemekti ama tehdit altında kalmayacağımı ya da baskı altında mantıklı düşünmem gerektiğimi öğreneli çok zaman olmuştu.

Elimdeki kağıtları çantama basıp gülümsedim. "İsabet olmuş. Konuşmamız gereken şeyler vardı." dediğimde bu kez isteyerek Greyson'a döndüm. Az önce keyifle kaldırdığı kaşlarını indirip çattı ve gülümseyen suratını silip söylediklerimi anlamaya çalıştı. Bir de zihnimi okuyacakmış gibi gözlerime bakması yok muydu? İnsanlar gerçekten de kendilerini dünyanın efendisi gibi görüyordu, öyle bir vasıfları olmamalarına rağmen...

"Neyse, sonra görüşürüz." diyerek yanlarından ayrılırken Greyson'ı arkamda yeniden korkar halde bırakmak daha önce tatmadığım bir duygunun damarlarımda dolaşmasına ve ben günün kahramanıymış gibi hissettirmesine yol açtığında köşeyi döner dönmez birisine çarptım. Kontrolsüz güç, güç değildir.

Neyse ki çarptığım kişiyi parfümünün kokusunu alır almaz tanıdım. Düşmemek için sıkıca tutunduğum kollarından istemeyerek ayrılıp düşürdüğü kağıtları toplamak için yere eğildiğimde Shawn da benimle birlikte eğilip kağıtlarını toplamaya başladı ve "Konuşmamız gerekiyor." diye mırıldandı.

Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda aradığım endişeyi göremeyince içim biraz olsun rahatlamıştı. Topladığım kağıtları ona uzatırken elini elimin üzerinde gezdirdikten sonra kağıtları hızlıca aldı ve "Kütüphaneye gidelim." dedi. "Bu saate çok fazla kişi olmaz. Hem de listeleri hazırlarız." diye eklediğinde başımı salladım ve herkes yemekhanenin yolunu tutarken biz, aramızda bir adımlık bir mesafe bırakarak kütüphaneye doğru yürümeye başladık.

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin