"Gitmek istediğine emin misin?" diye tekrar sordu Sarah. Bu kaçıncı soruşuydu artık sayamıyordum. Bir şekilde partiye katılmam taraftarı değildi sanırım.
Yüzüme yaptığım açık tondaki makyaja son dokunuşlarımı yaparken yataktan kalkıp "Gerçekten mi?" dedi. Durup ona döndüm. Dalga geçiyor olmalıydı. Bu partiye gitmenin amacının Shawn'ı görmek olduğunu zaten biliyordu ama bu ısrarı anlaşılır gibi değildi.
"Eteğim olmuş mu?" dedim sorusuna cevaben. Pek cevap sayılmazdı ama olsundu. Hem sonra bu etek kurtarıcı gibi çıkmıştı valizden. Üzerineyse gelirken giydiğim kazağımı uydurmaya çalışmıştım. İddialı değildim belki ama idare ederdim.
"Lizzy bu partiye sabahın ilk ışıklarından beri hazırlanıyor. Görmek istemeyeceğin şeyler görebilirsin." dediğinde sonunda beni korkutmayı başarmıştı. Görmek istemeyeceğim ne olabilirdi ki? En fazla içer içer ortalığa kusarlardı ya da biraz ot alıp kafayı bulurlardı. Taciz kısmından bahsediyorsa zaten yalnız kalmayacaktım. Sarah pekala beni koruyabilirdi.
Üzerine konuşmadan odamdan çıkıp asansöre yürüdük ama içime düşen şüphe yüzünden keyfim artık eskisi gibi değildi. Bir an için kalıp yaptığım bilgi dolu gezinin özetini çıkarabileceğimi düşündüm. Sarah beni uyarmaya kalktıysa gerçekten bir şeyler olabilirdi. O zamanında böyle partilere gereğinden fazla katılmıştı ve neler olabileceğini daha olmadan kestirebilirdi.
Ne ara bindiğimizi hatırlamadığım asansör bizi istediğimiz kata getirince boş bir surat ve artık hissetmeyen bir ruhla peşine takıldım. Kapıya yaklaştıkça girmek istemedim içeri ama buraya kadar geldikten sonra Sarah dönmeme de izin vermezdi. Sonuçta o beni uyarmıştı ve ben onu dinlememiştim.
221 numaralı odanın önüne gelince durup bana baktı. "İstemediğin bir şeyi yapmaya kalkarlarsa tokadı bas ve hemen odadan çık. Beni bulmaya falan çalışma." dediğinde başımı salladım. Kapıya tekrar döndüğümüzde kapı kendiliğinden açıldı ve içinden iki kız ve bir oğlan çıkıp gitti.
Açılan kapıdan yavaşça içeri süzüldüğümüzde ev partileri gibi görmeye alıştığımız bir ortam görmedik. Aynı olan tek şey insanların bir odada sıkış tepiş eğlenmeye çalışmasıydı. Odada boğuk bir hava vardı ve ben kaybolmaktan korktuğum odada insanların arasından geçerken Sarah'nın elini tutuyordum.
Aniden durduğumuzda Sarah tek bir noktaya kitlenmişti. Baktığı yatağın üzerinde bir grup erkek ve bir grup kız vardı ve aralarında Greyson oturuyordu. Greyson bizin Dünya Karmaları dediğimiz gruptan tanıdığımız ikinci çocuktu. Bir İtalyan'dı ve gösterdiğinden fazla flörtkendi. Sarah ile bir türlü dikiş tutturamıyor olmaları bu yüzdendi.
Kalabalığın arasında bizi rahatça seçen Greyson Sarah'yı görüce yavaşça oturduğu yerden kalktı ve iki adımda yanımıza geldi. Birbirlerine sessizce bakmaya devam ederlerken arada istenilmeyen kişi ben olmuştum. Elimi Sarah'nın elinden rahatça çektikten sonra Felipe kalabalığın arasından kendini gösterdi ve görülmesi imkansız olan boyuyla yanıma geldi. "Geleceğini sanmıyordum. Mutlu ettin beni." dediğinde gülümsedim. Asıl amacımın Shawn olduğunu duysa üzülürdü.
"Odamda oturmaktansa partiye katılmak daha cazipti." diyerek etrafa bakındım. Shawn henüz yoktu görünürde. "Gel şurada duralım." diyerek pencere karşısını gösterdikten sonra beklemeden elimi tutup beni o yöne çektiğinde sesimi çıkarmadım. Madem Sarah'nın işi vardı Felipe beni biraz buralardan koruyabilirdi.
İçeceklerin bulunduğu masanın etrafında kendimize bir yer bulduktan sonra Felipe parti veya neyi içip içmemem hakkında birkaç şey saçmaladı. Shawn'ı aramaktan onu pek dinleyememiştim. Ayrıca odaların birbirine ses geçirmediğini öğrendiklerinden olsa gerek müzik biraz gürültülüydü.
Odadaki yoğun hava, onca insan ve Shawn'ın burada olmadığına kanaat ettikten sonra nefes alacak bir yer için bakınma başladım ve arkamdaki pencereyi açıp açamayacağımı kontrol ederken balkondan gözüken Shawn'ı gördüm.
Yağan karın ve esen rüzgarın hiç umurunda olmadığı belliydi. Bu gece fırtına çıkacağını Bay Downson geziden hemen sonra söylemişti ama o balkonda sigarasını tüttürmekle meşguldü. Kalın parmakları arasındaki duran incecik sigara parlak dudaklarına değerken odada durup sadece ona bakmak istedim. Hatta zamanın durmasını. İnsan nasıl olurdu da birinin sigara içmesini bile severdi?
Saçları ve kirpikleri kar altında kalmış kızarık yanakları ise hala öylece duruyordu. Sigaradan içine uzunca çekiyor ve içinde biraz beklettikten sonra bütün dumanın havaya karışmasını sağlıyordu. Shawn, ona her baktığımda içimi kasıp kavuruyordu ama ben ona dokunamıyordum bile. Aramızda hep böyle bir pencere vardı.
Şişeyi Shawn'ın dudaklarına uzatmasıyla fark ettiğim Lizzy aniden dalıp gittiğim manzarayı bozunca pencereye biraz daha yaklaştım. Shawn şişeyi onun elinden alıp kafasına dikerken benim tek düşündüğüm az önce o şişeye Lizzy'nin dudaklarının değmiş olmasıydı.
Lizzy üşüyen ellerini birbirine sürttükten sonra titreyerek Shawn'a sarıldığında içimi kocaman bir öfke kapladı. O Shawn'ı istediği gibi sarılırken ben burada onları izlemeye mahkum gibiydim. Bu gördüğüm en büyük adaletsizlikti ama neyse ki Shawn ona sarılmıyordu. İlgisine karşılık vermiyordu. Hatta şişeyi kafasına dikerken ondan sıyrılmaya çalışıyordu.
Shawn, Lizzy'i sevmiyordu ama böyle sırnaşık davranmasına izin veriyordu. Onu yanından kovmuyordu.
Şişe bitince Shawn elindeki boş şişeyi Lizzy'e uzattıktan sonra balkondaki grup içeri girmeye başladı. Shawn ilk o zaman fark etti beni. Kapının önünde durup beklediğimden uzunca baktı bana. Ben de ona. Sonra üşüyen grubun onu kapının önünden ittirmesinden sonra en arkada kalmış Lizzy'e baktım. Elindeki şişeyle biraz uğraştı. Evirip çevirdikten sonra içeri girdi ve şapkasını çıkarıp şişeyi havaya kaldırarak "Şişe çevirelim!" diye bağırdı. Ne yapmaya çalışıyordu bu kız?
Kalabalıktan birkaç kişi ayrılıp Lizzy'nin etrafında toplanırken Lizzy, Shawn'ın yanına gitti ve onu da bu konuda ikna etmeye çalıştı. Daha neler olduğunu anlayamadan elime dolanan Felipe'in eliyle ben de kendimi Shawn'ın önünde dikilirken buldum. "Biz de oynayacağız." Sonra bana dönüp onay almaya çalıştı. "Oynarız değil mi?"
Kendilerine açtıkları yerde hemen oturup çember kuran topluluk yere otururken aralarına katılmadım. Sadece "Seyretsem daha iyi olur." diyerek köşeye çekildikten sonra Lizzy, Shawn'ı yanına oturttu. Şişe dönmeye başladığında içimde yine aynı korku oluştu. Artık buradan üzülerek çıkacağımı hissediyordum.
Kural basitti. Şişe kime dönerse el öpmekten dudak öpmeye kadar uzanıyordu. Öncesinde iki erkek birbirlerinin ellerinin kibarca öpüp hunharca güldükten sonra sıra yanaktan öpmeye geldi. Yass Lizzy'nin grubundan bir kızın yanağını öpüp görevini yerine getirdikten sonra kız çevirdi. Yanımda duran iki kız ise kıkırdayıp aralarında bir şey konuştular. Sonra şişe tam Lizzy'nin önünde durdu. Kızlardan tarafa yaklaşırken Lizzy şişeyi çevirdi. Bu kez öpme sırası ondaydı ve öpeceği kişiyi şişe belirleyecekti.
"Sence kime gelecek?" diye sordu kızlardan biri. Biraz bekledikten sonra ikisi de aynı anda kıkırdadı. Kafalarının iyi olduğu her hallerinden belliydi zaten. Beni fark etmemişlerdi bile. Sonra aynı anda "Tabi ki Shawn." dediler. Dönüp onlara baktığımda ise şişe dedikleri gibi Shawn'ın önünde durdu.
Lizzy sırıtarak Shawn'ın yanağına elini koyup biraz okşadı. Kalbimin sıkıştığını hissettim. Yanımdaki kızların sesi kulaklarıma uğultu gibi dolarken bir tek Lizzy'nin keyif dolu sesini duyabildim. "Merhaba ilk öpücük."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
FanfictionAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...