49 - "Together. Because I Love You"

304 30 60
                                    

Aşırı geç bir vakitte yazdığım için yazım yanlışını kontrol edemiyorum. Lütfen görmezden gelin ve fırtına öncesinde oluşan romantizme odaklanın. Sonraki bölüm de kısa olmuş diye sızlanmayın. Teşekkürler

"David'le görüşebilmeniz için birkaç tanıdığı araya sokmam gerekti ama sandığım kadar zor olmadı. Yarın saat tam 11 de orada olmalıyız."

Lizzy'nin yanına çıkmadan önce Shawn'ın çalan telefonunun sebebi ve akşam yemeğinde konuşulan tek konu olup sanki yıllardır yaşanmamış olan mutluluğu ve hissedilen huzuru akşam yemeği masasına bırakan haber buydu. Bay Mendes kendisinden bekleneni en iyi şekilde yapmış ve bu gece çok sevdiği oğlunun imalı bakışlarına ya da iğneli laflarına maruz kalmadan harika bir yemek yemişti. Bayan Mendes'in yüzündeki gülümseme bu kez zorlama değil içinden geldiği gibi oluşmuştu. Şüphesiz gecenin en mutlu üyesi çocuklar olmuştu ki Oscar ve Adler'ı sevindiren olay yarın babamızı görecek olmamızken Aaliyah'yı sevindiren olay belki de günler sonra gerilmeden yenilen bir akşam yemeği olmalıydı.

Ve ben de masanın zorla gülümseyeni, babasını göreceği için mutluluğunu yaşayamayan ve Shawn'ın arada bir kontrol eden bakışlarına maruz kalan kişisi olmuştum. ne zaman onunla bakışsam içimden daha fazla bu yüze alışmamam gerektiğini tekrarlayıp zorlukla gülümseyerek yemeğime dönüyordum ve yemek konusunda da tek yaptığım şey çatalımı, brokolileri parçalamak ve bezelye tanelerini tabağın içinde kovalamak için kullanıyor olmamdı.

Akşam yemeğini bu denli mutsuz yaşamam Shawn'ın beni sürekli göz hapsinde tutması ve tam olarak şu anda yatağımda huzursuzca uzanıyor olmamın tek sebebi bugün Lizzy'yi görmüş olmam ve yaptığı konuşmadan zerre keyif almamış olmamdı. Bu kızla ne zaman yüz yüze gelsek keyfim bir şekilde kaçıyordu ve sakin tavırlı olmama rağmen onun düşmanlığını her seferinde kazanıyordum. Kaçamıyordum. Lizzy kaçamadığım tek labirentimdi. Nasıl olduğunu anlamasam da Lizzy benim en zor sınavımdı ve bu sınavı vermek Shawn'ı kazanmaktan daha olacakmış gibi hissettiriyordu.

Yüzümü yastığa sürtüp içimde oluşmuş kötü hislerin birazını içimden atmak için gözlerimi açtım. Erken bir saatte odama çıkıp uyumaya çalıştığım ama uykunun tutmadığı bir gece içimi en kötü düşüncelerin bırakacağı zehirle doldururken derin bir nefes aldım. Dışarıda esen rüzgarın sesini duyuyor gözlerimi diktiğim pencereden gözüken çınar ağacının dallarını nasıl salladığını ve üzerin bir tutam karın yapışmaması için var gücü ile çalıştığını izliyordum. Zaten gecenin bu saatinde de yapması en mantıklı şey buydu. Bize ait olmayan bir evde kardeşlerim de başka bir odada benden uzakta uyurken sessiz olmam gerektiğini her şekilde kendime hatırlatırken artık parmak uçlarıma basarak odanın içinde dolaşmak bile bana gürültülü geliyordu. Kulaklarım eskisinden daha net duyuyor gibiydi. Sanki dünya üzerinde oluşan en ufak bir tıkırtıyı bile duyacakmışım gibi nefesimi tuttuğum zamanlar oluyordu ve bu süre zarfında ciğerlerimin iyice şişip boğazımda yükseleceğini hissediyordum. Huzursuzdum. Bu his her şeyden daha kötü hissettiriyordu. Kötüydü. Çok kötü.

Aniden tahta parkelerin gıcırdadığını duydum. Nefesimi yine tutup kapımın önünden çekip gidecek olan Mendes ailesinden herhangi bir üyenin hızlıca hareket etmesini bekledim ama işler pekte beklediğim gibi gitmedi. Birisi kapımı iki kez tıklattı.

Sessizce bekledim. Sadece uyuduğumu düşünüp gitmesini bekledim kapımın önündeki kişiden ama yine umduğum gibi olmadı. Cevap vermeyince kapım yavaşça açıldı ve ben kapıya dönmeden hatta yattığım yerde hiç kıpırdamadan birileri odama girdi ve odamın parkelerini oluşturan tahta parçaları yeniden gıcırdadı ama bu kez daha az ve daha ince. Yani uyuyor olsam bunu kesinlikle duymazdım.

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin