61 - The True One

72 8 0
                                    

Elimdeki kupaları verandayı saran çitlerin üzerine dikkatlice bıraktım. Hala dumanları tüten sıcak çikolatanın buharının yanında Shawn'ın sigara dumanı da karışıyordu ama çok kısa sürdü. İçeriden çıkar çıkmaz beni görmüş ve elindeki sigaradan uzun bir nefes alıp ciğerlerine doldurmuştu. Sonra da her zaman yaptığı gibi ben yanına gelene kadar sigarayı ve kokusunu yok etmeye çalışmıştı.

"Al bakalım." dedim kollarımdaki pikelerden birini ona uzatırken. Beni bekletmeden pikeyi alıp elinde açtıktan sonra doğruca omuzlarıma attı. Oysaki kış gecesi üzerindeki ince gömlekle duran oydu.

Elimdeki pikeyi açıp ona uzattım. Ses çıkarmadan alıp kendi omuzlarına sardığında kalçamı çitlere yaslayıp ona bakmaya başladım. Davet edildiğimiz akşam yemeği boyunca sessizdi. Bütün bir gece boyunca sadece annesi ve ben konuşmuştuk. Sonra birlikte masayı toplamıştık ve ben herkese sıcak çikolata hazırlarken Bayan Mendes telefonu çaldı diye mutfaktan ayrılmıştı. Shawn ise hava almak için dışarıya çıkacağını söylemişti.

Herkesin kupasını dağıttıktan sonra iki pike alıp ben de dışarı çıktım ama Shawn'ın yüzündeki parçalı bulutlu görüntü hala kaybolmamıştı. Acaba hala kaptanlığını tebrik etmedim diye bana surat mı yapıyordu?

"Bütün gece keyifsizdin." diyerek kupalardan birini ona uzattım. "Neymiş bu?" diyerek kupayı eline aldı ve sanki sorumu duymamış gibi bir yudum alıp beğendiğine dair bir ses çıkardı. "Ne var bunun içinde?"

"Kaptanlığı tebrik edilmeyen birinin hüznü ve buna fırsat bulamayan birinin endişesi." dedim kendi kupamdan bir yudum alırken. Kaşlarını kaldırıp indirdikten sonra gülümsedi ve kupadan bir yudum daha alıp üst dudağına bulaşan kremayı diliyle sildi. Gözümün önüne aniden The Pearl'de yaptığı hareketi gelmişti. Aniden soğuk kış gecesinin alev alev yaz gecesine dönüştüğünü hissettim.

"Birilerinin hafızası yaptığı sıcak çikolatadan daha iyi sanırım." dedi gülerek. Bense küçük bir hayal kırıklığı ve ettiği lafa büyük bir şaşırma ile gülerek "Oh, bunu hak etmedim." diye mızmızlandım. Shawn omuzlarını silkip kendini benim gibi çitlere yasladı.

Bir süre sessizce birbirimizi izledik. Kupalarımızdaki sıcak çikolatalar yarıya gelinceye kadar konuşmadık.

Neden sonra Shawn elindeki kupayı tam aramızdaki boşluğa koyup yanaklarımın yanında süzülen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve bir adımlık mesafe olan aramızdaki boşluğu hemen kapattı. Tek elimde duran kupayı iki elimle de tutup sıktığımda Shawn da uzanıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

İçtiği sıcak çikolatadan olsa gerek, sımsıcak dudakları benimkilerle buluştuğunda dışarının o kadar soğuk olduğunu fark etmemiştim. Boştaki elini belime indirip beni kendine çektiği anda omuzlarındaki pike yere düştü ve aramızda kalan sıcak çikolata dolu kupam göğsümden içeri döküldü. V yaka kazak giymenin saçma olduğunu yoğun çikolata içime akmaya devam ederken anladım ve bir parça da yanmış bulundum yoğunluğu yüzünden.

Kupanın döküldüğünü fark ettiği anda benden ayrılıp "Hassiktir!" dedi mırıldanır gibi. "Yandın mı?" diyerek üzerimdeki pikeyi yere öylece bıraktığında "Biraz." dedim gülmeye çalışarak. "Hemen çıkaralım." dedi elimden kupayı alıp kendisininkinin yanına koyarken ve devam etti. "Ben sana kendi kazaklarımdan birini veririm."

Buna hayır diyebilir miydim ki?

Zaten buna fırsat vermeden elimden tuttuğu gibi beni evin içinde çekiştirdi. Salondan geçerken elimi bırakmadı. Bu yüzden gözüm salonda Oscar ve Aaliyah'yı aradı ama Adler'le birlikte çoktan ortadan kaybolmuşlardı.

Doğruca beni odasına götürdü. Dolabının önüne geçip içinden köyü yeşil renkli bir hoodie çıkardı ve hemen bana uzattı. Ben almaya kalkışmadan ellerime tutuşturdu ve yatağının hemen başucunda duran komodinine koşup çekmecesinden ıslak mendil çıkardı. "Tenini tahriş etmez. Annem hep bunlardan alır." diyerek ıslak mendili de elime tutuşturdu.

"Buna hiç gerek yok. Evime gidebilirim." dediğimde hızla arkasını döndü. "Hemen çıkar kıyafetini ve kendini temizle." dedi. "Pekala..." diye mırıldandım şaşırarak ensesine bakarken.

Elimdeki hoodieyi bacaklarımın arasına sıkıştırıp üzerimdeki kazağı çıkardım ve o övdüğü ıslak mendili alıp iç çamaşırıma sadece birazcık bulaşmış çikolatayı sildim. "Canın yanıyor mu?" dedi cılız bir ses tonu ile. Biraz pişmanlık seziyordum sesinde.

"Hayır, geçti bile." diyerek tenime bulaşan çikolata lekesini de sildim ve kirli mendili atmak için etrafa bakındım. Çalışma masasının yanındaki çöp kutusuna mendili atarken "Aslında eve gitsek daha iyi olurdu." dedim. "Hem sana kaptanlık hediyeni de verirdim."

"Bana hediye mi aldın?" diyerek omzunun üzerinden bakmaya çalıştı ama giyiniyor olduğumu görünce hemen başını çevirdi. "Aslında evden çıkmadan hala sizin eve gidebiliriz." diyerek güldü.

Ne dediğini tam olarak anlayamadığım için kaşlarım çatık bir biçimde sessizce giyinirken ilerleyip bizim evden taraftaki penceresini açtı. Dışarıdaki soğuk içeriye hücum ederken dönüp bana baktı ve çoktan giyinmiş olduğumu gördü. "Kazağın kalsın. Yarın yıkar getiririm sana." deyip vücudunun yarısını pencereden dışarı çıkardı ve iki ev arasındaki çınar ağacının dallarına tutundu.

Neler oluyor demeye kalmadan vücudunun geri kalanında dışarı çıkarıp eliyle bana gel işareti yaptı. Pencereye ilerleyip "Ben yapamam." dedim hemen. "Gel hadiii!" diyerek elini uzattığında bir an tereddüt ettim ama sonra elimi uzatıp bir bacağımı pencereden dışarı çıkardım. Sonra bedenimi çıkardım ve diğer ayağım da ağacın üzerinde olduğunda Shawn'ın belimi sımsıkı tuttuğunu ve bu kazağın soğuk geçirmez olduğunu fark ettim.

Tanrım... yanıyordum. Kazak yüzünden mi yoksa Shawn'ın yüzünden mi?

Shawn nereye basmam gerektiğini söyleyerek beni odamın penceresine kadar getirdi ve penceremin açıp ilk o girdi içeri. Sonra yavaşça beni içeri aldı ve pencereyi kapattı.

"Nerde hediyem?" diyerek etrafı ararken boy aynamın yanında duvara dayanmış olan akustik gitarı gördü. Mariah'nın dükkanında yarı fiyatına almıştım onu bugün. Şansım tamamen yaver gitmişti.

Şaşkınca dönüp bana baktı. "Bana gitar mı aldın?" diyerek tekrar gitara döndü. Platoniği olduğum dönemlerde gitarıyla bazen fazla vakit geçirmesini izlerdim. Dalar giderdi gitarına. Odasında en zarar gelmeyecek yerde dururdu. Fakat eski eşyalarını getirip Mariah'nın ikinci el dükkanına öylece bıraktığını gördüğümde her şeyden önce bir gitara sahip olması gerektiğini düşündüm.

"Peki nasıl geldi aklına?" dedi hala gitarını izlerken. Yavaşça yürüyüp gitara giderken ben de yatağıma gidip altından bağışladığı bir kutu dolusu eşyayı çıkardım. Kutunun yanına oturup kolumu yatağımın üzerine atarken Shawn da yürüyüp yanıma geldi. "Çok zor olmadı." derken diz çöküp kutunun içine baktı.

Elini değmeden bir süre kutunun içindekilere baktıktan sonra derin bir bakışla gözlerimin içine baktı. Kutuyu aldığım için kızmış mıydı yoksa kutuyu gösterdiğim için minnet mi duyuyordu, anlamak zordu. "Hepsini elden çıkarmana kalbim izin vermedi." dedim suçumu hafifletmeyi umarak. Shawn hiç yüzüme bakmadan uzanıp kutunun içinden kırılan bir çerçeve içindeki kendisinin ve babasının resmini bulup eline aldı ve yüzünde hiçbir yeri oynatmadan fotoğrafa baktı.

Neden sonra çerçeveyi kutuya bırakıp bana baktı ve "Sanırım hayatımdaki tek doğru kişi sensin." dedi üzülerek. İçim bir parça burkuldu ve bir parça sevindi bu söze ama Shawn'ın ne demek istediği hiç anlamadım.

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin