Size MMD gibi bir hikaye daha yazayım mı?
Oy verip yorum yapmayı unutmayın...
Zorlukla sığdığım rahatsız koltukta üşüyen ayaklarımı biraz daha kendime çekerken babamın neden gece biletleri almaktan kaçındığını anlamaya başlamıştım. Yerden binlerce yüksekte, kara bulutların arasında ve uçağın yaptığı hızla etraf öylesine soğuyordu ki havayolu şirketinin verdiği battaniyeleriyle bile ısınacağımızı düşünmüyordum. Öyle ki titreyecek olmama çok az kalmıştı.
Oturduğum koltuğun sırasında ne kadar arkadaşım varsa hepsi huzurlu bir uykuya kendini teslim etmiş iki saat sonra uçaktan inip bir otobüse binecekleri için şimdiden kendilerini pil moduna almışlardı ama benim gözüme saatlerdir uyku girmiyordu. Dışarıyı seyretmek için pencere kenarında oturuyor olsam bu bir nebze anlaşılabilirdi ama gecenin bir yarısı da karanlıkta bir şey göremeyeceğimi hesaba katarsak bu uykusuzluğumun açıklanacak bir nedeni bile yoktu.
Koridor tarafındaki koltuklardan birinde oturuyor olmam ve bunu bilmeme rağmen uyumak için tam olarak da bu tarafı seçmem bir hataydı, kabul ediyorum ama Shawn'ı rahatça görebildiğim yer tam olarak burasıydı. O tam olarak ön çaprazımdaki koridor tarafındaki koltuklardan birine oturmuş ne zaman arkasına dönse beni görüp göz kırpıyordu ve neredeyse 15 dakikadır arkasına da hiç dönmemişti. Uyumuş olmalıydı. O halde ben de uyumalıydım.
Gözlerimi kapatıp daha öncesinde uykuya hızlı dalma hakkında yaptığım araştırmamın maddelerini tek tek yapmaya çalıştım. Öncelikle zihnimi gündelik yaşantımdan kurtarıp boşaltmaya çalıştım ve daha sonrasında beni rahatlatacak kadar büyük nefesleri yavaşça ciğerlerime doldurup yine yavaşça uçaktaki havaya karıştırdım. Beynimi tam olarak buna alıştırdığım ve artık uykuya dalacağıma emin olduğum bir zaman diliminde saçlarımın üzerinde gezinen parmakları fark ettiğimde gözlerimi aniden açıp karşımda dudaklarındaki memnun gülümsemesiyle Shawn'ı gördüm.
Gözlerimi açar açmaz gözleri hızla gözlerimi bulup sıcacık bir bakış attı bana. Elini yavaşça saçlarımdan çekti ama o kadar yavaş yaptı ki bu hareketi sanki şu an için yapmak istediği son hareket buymuş gibiydi. Gözlerini yüzümde gezdirip tuttuğu nefesi bıraktı. Hızla etrafına bakınıp her yeri kontrol ettikten sonra yüzünü yüzüme yaklaştırıp "Benimle biraz arka taraflarda konuşmak ister misin?" diye sordu. Sonra da kaşlarımı çattığımı görüp gözlerini hızlıca kapatıp açtı. Bu hareketi kesinlikle başında söyleyeceği cümleyi söylemeyi unutmasından kaynaklıydı. "Yani beni uyku tutmadı ve deminden beri sen de uyuyamıyorsun. Acaba kon-" diye eklerken sözünü kestim. "Seninle konuşmak isterim."
Söylediğim cümle ile yüzündeki endişesi gidip yerini yeniden sıcak bir gülümsemeye dönüştürdüğünde pembe dudaklarını ıslatıp başını yavaşça aşağı yukarı salladı ve doğrulmadan önce "Beni takip et." diye fısıldadı.
Üzerimdeki battaniyeyi yavaşça arkama atıp ayakkabılarımı giyerken o yine etrafındakilere bakındı ve uyuyan herkesi kontrol etti. Ben hazırlanıp karşısına dikildiğimde ise nazikçe elimi kavrayıp beni koltukların en arkasına çekip yürütmeye başladı. Sessiz ve yavaş adımlarla en arkadaki boş koltuklara doğru ilerleyip yavaşça oraya yerleşirken yanında getirdiği battaniyeyi omuzlarıma atıp yanıma oturdu ve bir şey söylemeden öylece beni izlemeye başladı.
Aramızda oluşan sessizliği bozacak olan kişinin ben olduğumu bilmeme rağmen sessiz kalıp onun beni izlediği gibi ben de onu izlemeye başladım. Onun gözleri benim yüzümde kendi keşfine çıkarken benim gözlerim de kendi keşfine çıktı. Alnına düşen bir tutam saçtan biçimli kaşlarına, güzel gözlerinden pürüzsüz yüzüne, güzel ve kırmızı dudaklarından keskin çene çizgisine kadar yüzündeki her bir santimi dikkatle inceledim. Her bir hücresine dokunmak bana aitmiş gibi hissetmek için her şeyimi vereceğimi biliyor ve burada hazır bir şekilde bekliyordum ama Shawn beni öpmek yerine yüzümdeki her bir hattı ezberlemeye çalışırmış gibi gözlerini yüzümde dolandırmaya devam ediyordu.
Oturduğum yerde kıpırdanıp aramızdaki sınıra rağmen ona daha yakın oturdum. Başımı koltuğa dayayıp gözlerimi istemsiz bir biçimde dudaklarına kilitlediğimde Shawn da kıpırdandı ve o da bana yaklaştı. Omuzlarımız zaten birbirine değiyor olmasına rağmen o uzanıp elimi tuttuğunda içimde dolanmaya başlayan sevinci yüzüme gülümseme olarak yerleştirdim. Parmaklarımı onun parmaklarının arasında geçirdiğim anda "Rahat mısın?" diye sordu.
Anlamadığım soru karşısında gözlerimi kaldırıp yeniden yüzüne baktığımda bu kez hafifçe çatılmış kaşları dolandı gözlerime. "Felipe'le birlikte oturuyorsun. Seni rahatsız etmiyor, değil mi?" diye sorduğunda anlayabildim. Felipe hakkında konuşmayalı uzun bir zaman geçirmiştik ve şimdi konuşuyor olmamızdaki n büyük neden ise aramızda Sarah'nın olduğunu bildiği halde Sarah'nın diğer yanını Felipe'in almış olmasıydı.
Aslında Shawn kadar ben de onun tam olarak yanında oturan kişinin Shawn'ı rahatsız edip etmediğini merak ediyordum. Çünkü Lizzy uzaklarda olsa bile Shawn'a olan ilgisinden dolayı beni her şekilde rahatsız eden ve Shawn ayrılmanın bir yolunu bulmazsa etmeye de devam edecek olan biriydi.
"Aramızda Sarah var ve benimle konuşmak için ekstra bir çaba sarf etmiyor." diye fısıldadığımda göz devirdi. "Buna inanmamı beklemiyorsun herhalde?" diyerek gözlerini uçağın tavanında gezdirdikten sonra başını sağa sola sallayıp gözlerini yere dikti. Elimdeki elini sıkıp onu kendime döndürdüğümde "Felipe'le ayrıldık." dedim. "Zaten bir ilişkimiz yoktu ve ben başlamadan bitmesini istedim." dediğimde kaşlarını kaldırıp şaşkınca bana baktı.
Başımı sallayıp onu buna inandırdıktan sonra gözlerimi ellerimize diktiğimde diğer elimin işaret parmağını getirip Shawn'ın elinin üzerinde yavaşça gezdirdim. Bir süre sonra hareket etmeyen göğsünden nefesini tuttuğunu anladığımda işaret parmağımı yavaşça onun parmak uçlarına değdirdim ve her bir dokunuşta Shawn avucunun içindeki elimi daha sıkı tuttu.
Aylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine izin veriyorduk. En azından onun için öyle olmalıydı. Çünkü kendi adıma aramızdaki sessizlik öylesine heyecan vericiydi ki kalbim yavaş yavaş atmasına rağmen öylesine güçlü şekilde çarpıyordu ki göğüs kafesimde oluşan baskının yükselerek boğazıma kadar geldiğini hissediyordum. Her bir yutkunuşum bu yükten kurtulma amaçlıydı ama Shawn sadece hareketsiz duruyordu.
Aniden parmağımı durdurdum ve göz ucuyla Shawn'ın göğsüne baktım. Sadece bir saniye sonra tuttuğu nefesi bırakıp yerine kocaman bir nefes alırken öylesine rahatlamış gözüküyordu ki daha iyi görebilmek için başımı kaldırıp ona baktığımda Shawn sertçe yutkundu. Adem elmasının hareket edişini izlerken aklımdan ona ne kadar yakın olduğumu geçirmek yerine bu hareketinin ne kadar etkileyici olduğunu düşündüğüm için yanağım sürtünerek dudaklarından geçti. Daha neler olduğunu anlayamadan benim dudaklarım da Shawn'ın çenesine sürtündüğünde Shawn içindeki bütün nefesi dudaklarımın üzerine bıraktı ve gözlerini kapatıp başını başımın üzerine bıraktı.
Bir şeyler mırıldanmaya başladığında kısık sesini sadece yakınında olduğum için duyabildiğimde anlamsız cümlelerini dikkatle dinlemek istedim ama duyabildiğim tek şey, bu ateş tutuştu, oldu.
Gözlerimi açıp başımı geriye çektiğimde Shawn sıkıca kapattığı gözlerini açıp yeniden yutkundu. "Neydi şimdi bu?" diye sorduğumda ışıldamaya başlayan gözlerini gözlerime dikti. Dudaklarına yumuşak bir kıvrılma eklerken "Bu ateş tutuştu." diye fısıldadı yeniden. Kaşlarımı çatıp söylediği şeyi anlamaya çalışırken "Ben..." dedi. Sıcak nefesi soğuk havada yüzüme yeniden vurdu. "Ben seni..." dedikten sonra yeniden yutkunma ihtiyacı hissettiğinde kalbim ağzımdan fırlayacakmışcasına boğazımı sıkıştırmaya başladı. Nefesimi tutup söyleyeceği şeyi heyecanla beklerken Shawn konuşmak için ağzını yeniden açtı ve onun yerine bir başkası konuştu. "Lizzy seni arıyor Shawn."
Felipe'in sesi ikimizi aniden ayırırken Felipe tam olarak Shawn'ın arkasında durmuş bize çatık kaşları ile hayret içinde bakıyordu. Shawn elimi bırakmadan öylece Felipe'e bakarken Felipe sonunda bana baktı ve "Sarah da seni bulamayınca endişelendi." dedi. Toparlanıp Shawn'ın elinden elimi yavaşça kurtarırken Shawn elimi bırakmadı. Felipe bunu görmesine rağmen sessizce yanımızdan giderken durması ve gördüğü şeyleri açıklamak için seslendim ama o dönüp "Sonra konuşalım mı?" diye sorup cevap almamasına rağmen koridorda yürümeye devam etti ve beni büyük bir suçluluk duygusu ile orada öylece bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
FanfictionAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...