Maçtan sonra gireceğim ders için hazırladığım çantamdan duyduğum telefon sesiyle duraksadım ve aynı anda benimle birlikte duran Felipe'e gülümseyerek çantamdan telefonumu çıkarmasına yardım edişini sessizce izledim. Ekranda yazan Babam kelimesi ile Felipe kaşlarını kaldırıp bana baktığında telefonu açmadan önce çantamı ondan kurtarıp konuştum. "Sen salona geç. Ben konuşup hemen gelirim."
Bunu söylerken Shawn da dahil basketbol grubundan birkaç kişi Felipe ile arkada kalışımızı sırıtarak izlemeye çalışırken - Shawn hariç-Felipe başını sallayıp giden grubun arkasından yürümeye başladı. Telefonu açıp babamın sesini duyunca yukarıya çıkan merdivenlere yöneldim ve yavaş adımlarla babamla konuşmaya çalıştım. Gerçekten yeraltında olan spor salonlarında telefonlar çekmiyordu.
"Bella, canım. Sabah sen çıkarken söylemeyi unuttum. Acaba okul çıkışında işin yoksa koridora asabileceğimiz türden birkaç tabloya bakabilir misin?" Babamın sorusuna karşılık kaşlarımı çattım. Genelde bu işleri birlikte yapardık veya babamın zevki de gerçekten iyiydi.
"Oscar ve Adler'e ne olacak? Beni evde bulamayınca çılgına dönüyorlar."dediğimde babam kıkırdadı. "Merak etme onları sen. Okul çıkışı dükkana gelmelerini söyledim onlara. Sen tablo işini halledebilir misin, onu söyle."deyince babam görmeyecek olsa da başımı salladım ve onayladığıma dair birkaç şey mırıldandım.
"Lütfen Mariah'nın hayır dükkanından almaya çalış. Yeteri kadar paran var mı?"diye söylenmeye başladığında bu kez göz devirdim ve bunu görmediği için sevindim. Genelde odam için ya da ev için bir şeyler bakmaya çıktığımızda uğradığımız ilk yer Mariah'nın açtığı o hayır dükkanı oluyordu ve bu bizde git gide alışkanlık oluşturduğu için aklımdan başka bir yere gitmek hiç geçmiyordu. Ayrıca onun dükkanı mesafe olarak evime çok yakındı ve ben de böylece aldığım şeyleri elimde uzun süre taşımak zorunda kalmıyordum. Ayrıca Mariah para konusunda çok fazla sıkıntı çıkarmayan, oldukça tatlı bir yaşlı kadındı.
Sarah'nın koridorun ucundan çıkıp bana el salladığını gördüğümde ben de ona karşılık olarak elimi salladım ve babamı onaylayan birkaç cümle daha kurup telefonu kapattım.
Koşarak Sarah'nın bulunduğu yere giderken o da bana birkaç adım yaklaşıp soran gözlerle bana bakmaya başladığında koluna girip salona doğru yürümeye başladım. "Babam koridor duvarları için birkaç tablo istedi. Çıkışta onu halletmem gerekiyor."
"Baban neden diğer antikacılar gibi davranıp dükkandan birkaç parça getirip evinizi süslemiyor?"diye soran Sarah'ya güldüm. Çünkü bu şeyin altında yatan sebep biraz da kendisiyle ilgiliydi. "Getirdiği antika vazoları kale direği yapıp Oscar ve Adler'e kırdırdığın günleri çok çabuk unuttun."dediğimde başını olumlu anlamda salladı. "Biliyor musun, hala Adler'in boş boş bakarken Oscar'ı nasıl yendiğini anlamıyorum. Sence de Oscar'ın kazanması gerekmiyor muydu?"dediğinde bunu oldukça ciddiyetle söyleyen arkadaşıma baktım.
"Yani biliyorsun, Oscar bir dönem okul futbol takımında bile yer almıştı..."diyerek anlatmaya devam ederken ileride gelen Yass'ın görmemizle konu kapandı ve kollarını açarak gelen Yass'a baktık.
"Kızlar, kızlar, kızlar! Maça davet edilenler sizsiniz ve bizi bekletenler yine sizsiniz."dediğinde Sarah göz devirdi. "Greyson'ın sözlerini tutmamasını bekle ve sonra olacakları gör. Bir daha maça gelmemem için yalvaracaksın."dediğinde güldüm, Yass'la birlikte.
Salona doğru yürümek için attığımız ilk adımda Yass bizi durdurduğunda cebinden bir telefon çıkarıp bana uzattı. "Sarah'ya Greyson'la ilgili bir şeyler söyleyeceğim. Bunu Shawn'a götürebilir misin? Soyunma odasında."dediğinde bir cebinden çıkardığı telefona bir de Yass'a baktım. "Belki sen götürsen daha iyi olur. İstemediğim şeyler görmek istemiyorum."dediğimde bu kez gülen Sarah olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
FanfictionAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...