Sarah denildiğinde aklıma gelen şey tanıştığımız an olmadı hiçbir zaman. En yakın arkadaşımdı ama asla tanıştığımız ilk gün beni şu beladan kurtarmıştı diyebileceğim bir olayımız yoktu. Genel olarak lise hayatım da bu kadar heyecanlı geçmiyordu zaten.
Sarah denildiğinde aklıma önce ettiği küfürler, ders çalışmak yerine sabahlara kadar izlediği filmler ve karşılaştığım herhangi kötü bir durumda beni yüreklendirici konuşmaları gelirdi. Sarah denildiğinde aslında aklıma gelen şey kendi sözlüğümde oluşturduğum o mükemmel tanımla olurdu. Ağzı bozuk harika bir arkadaş.
Sarah benim için hep iyi şeyleri temsil ediyorsa bu gece neden yanında olamıyordum?
Başımı yasladığım duvar uyuduğum yastıklara hiç benzemiyordu. Oturduğum yerden sıcak gelse de artık kalçamdaki belirli o parçayı hissedemediğimi biliyordum. Hareketsiz bir şekilde hiç bu kadar uzun süreyle oturmamıştım e artık bacaklarım da acımaya başlamıştı. Gözlerim tepemdeki sarı ışık nedeniyle artık yorulmuştu. Saat gecenin ileri saatlerinden birindeydi. Karnım açtı ve burada Sarah'nın kapıyı açıp beni ya da yanımda saatlerdir ses çıkarmadan oturan Yass' yanına almasını bekliyorduk ama dediğim gibi saatlerdir değişen pek bir şey yoktu.
"Hala orada mısınız?" sorusu cılız bir şekilde kapıdan sızıp kulaklarımızı doldurduğunda Sarah'nın ağlamaktan değişen sesi içimde bir şeylerin acı içinde yanmaya başlamasına neden olduğunda kapıya kulağını dayayan ilk kişi ben olamadım. Yass benden önce davranıp "Buradayız. Hiçbir yere gitmedik." dediğinde Sarah'nın artık yorulup bizi içeri almak istediğini düşünmüştüm ama işler yine beklediğim gibi gitmedi. "Defolun!"
Yass tuttuğu nefesini sessizce bırakıp gözlerini sımsıkı şekilde kapattı. Yavaşça eski oturma pozisyonunu alırken ben de oturduğum pozisyonu değiştirip yere serdiğim ayaklarımı toplayıp dizlerimi kendime çektim ve başımı dizlerimin üzerine bıraktım. Lizzy'nin başımıza sardığı sorun artık vücudumda fiziksel acılar bırakmaya başladığı için içimden kötü şeyleri peş peşe sıralıyordum ama yüz yüze gelemedikten sonra bunlar da rahatlamamı sağlamıyordu. Sarah bize kapıyı açmak yerine bizi kapının önünden kovuyordu ve Felipe'in teklifini kabul etmeye doğru sinirlerim giderek bozuluyordu. Çünkü lanet olası Shawn'ı masadan kalktığımdan beri görememiştim.
"Benim odama gitmek ister misin, Bella?" diyerek elini omzuma koyan Yass için başımı kaldırıp ona baktım. "Hiç gerek yok. Gitmek isteseydim Felipe'le giderdim." dedim ona. Sonra sinirlendiğimi belli etmek için sesimi biraz yükseltip Sarah'nın duyması için konuştum. "Önünde sonunda pes edecek ve ben de yatağıma kavuşacağım."
"Çok beklersin!" Sarah'dan beklenen cevap çok geçmeden geldiğinde Yass sadece gülmekle yetindi. Dizlerinin üzerine kalkıp pantolonunun arka ceplerini kurcaladı ve odasının kapısını açan kartını bana uzattı. Elimin tersiyle kartı iterken aynı zamanda başımı sağa sola salladım. "Gitmeyeceğimi söyledim."
Yass kartı elime zorla tutuşturdu. "Oda boş Bella, eğer çekinme sebebin buysa. Shawn senden sonra Lizzy'yi alıp dışarı çıkarttı. Henüz gelen de olmadı." deyip kabul etmem için gözlerimin içine baktı. Eminim gördüğü tek şey kan çanağı olmuş ruhsuz gözlerimdi ama Yass devam etti. "Git dinlen. Eğer kapıyı açarsa seni çağırırım."
Yass'ın sözleri karşısında Shawn ve Yass'ın tam olarak arkamıda bulunan odasına doğru bir bakış attım. Kimseyi göreceğimden değildi belki ama yine de orada dikilen ve beni bekleyen bir Shawn olmasına şu an daha çok ihtiyacım vardı çünkü Sarah konusunda kendime bir çıkış kapısı bulmuş değildim.
"Yass..." diye söze başlamama rağmen Yass başını olumsuz anlamda sallayıp beni oturduğum yerden kaldırdı ve odasına doğru bedenimi omuzlarımdan çevirip beni gitmem için itmeye başladı. "Lütfen git, ben halledeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
FanfictionAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...