Birileri dedi ki nadiren de olsa günde iki bölüm attığım zamanları özlüyormuş... :)
Hangisi daha kötüydü bilemiyorum. Sevdiğin birinin kalbini kırması mı yoksa aynı muameleyi senin bir başkasına yapıyor olman mı? Felipe'le tam olarak yaşadığımız şey buydu şu anda.
Herkes nasıl kayak yapılacağının son dersini almak için otelin kurulduğu dağda hazır bir şekilde beklerken ben insanların yargılayıcı bakışlarından kaçmak için kendimi şehir merkezine atmış. Burada herkesten uzakta Felipe'le birlikte sessizce oturuyor ve sabah yaşadıklarımı düşündükçe arada bir ağlıyordum.
Lizzy'nin konuşmasından sonra odadan nasıl çıktığımı tam olarak hatırlayamıyordum bile. Lizzy karşısında daha savaşmadan yenilmiştim. Onu yeneceğime dair bir iddiam pekala yoktu ama yine da karşısından geçerken bu kadar acınası hissedeceğim de aklımın ucundan geçmemişti.
Tamam, Lizzy istediği zaman kötü biri olabilir, aklından her türlü hinliği geçirebilir ve bunları uygulama aşamasında da vicdanının sesini susturan biri olabilirdi ama Shawn? Yıllardır evimin yanındaki evde neler döndüğünü gören kişi bendim. Her gece nasıl uyuduğunu, her sabah nasıl uyandığını, okula nasıl hazırlandığını, ödevlerini saat kaçta yapmaya başladığını veya ne zaman sigara molaları verdiğini hatta ve hatta sıklıkla olmasa bile nadiren çalarken gördüğüm gitarına nasıl uzun uzun baktığını bilecek kadar izlemiştim onu...
Bütün bu yaptıklarını ise açıklayacak, kendimi kandıracak kadar bile bir fikrim yoktu. Her şey başa dönmüş gibiydi. Ben yine Shawn'ın bana olan ilgisinden şüphe ediyordum ve Shawn yine Lizzy'nindi. Felipe ise en başında olduğu gibi yine benim yanımdaydı.
"Bir dondurma daha söylememizi ister misin?" diyerek aramızdaki sessizliği nadiren bozan anlardan birine daha girdiğinde Felipe bu kez ses tonunu daha alçak tutmaya çalışmıştı. Ayrılık ya da aşk acısı olarak sabahtan beri yediğim tek şey dondurmaydı ve ben ne zaman istesem Felipe bir şey demeden isteğimi yerine getiriyordu.
"İsterim." dedikten sonra başını hafifçe aşağı yukarı sallayıp masadan kalktı ve sipariş vermek için içeriye doğru ilerledi. Bense cevap vermemin karşısında değişen ses tonuma üzülerek yeniden ağlamaya başladığımda gözyaşlarımı silmeden önce önümde duran ve yediğim dondurmaya tezat oluşturacak nitelikte sıcak olan içeceğimi yudumladım boğazımdaki yumruyu geçirmesi için. Daha bu sabah kendi kendime Shawn için ileriye dönük bir zamanda ne kadar ağlayacağımı bilmediğimi. Maratona çok hızlı başlamıştım ve antilerimden duyduğum her bir söz mideme bir yumruk yemişim hissi veriyordu.
Dondurmam aniden önüme iniğinde bunu memnuniyetle karşıladım. Gülümsemeye çalışarak dondurmayı bırakan kişiye çok dikkatli bakmadan teşekkür edip hemen yemeye başladığımda çok geçmeden Felipe karşıma oturdu. Elindeki dondurma tabağı ve yüzündeki şaşkınlığı ile bana bakarken "Ne zaman sipariş ettin onu?" diye sordu.
Başımı kaldırıp etrafıma bakındığımda içeride oturan herkesin kendi halinde olduğunu ve bir şeyler yemek isteyenlerin de kalkıp kendilerinin aldığını fark ettiğimde önüme dondurmayı koyan kişiyi hatırlamak için kaşlarımı çattım. "Ben etmedim. Birisi getirip önüme koyduğunda senin sipariş ettiğini düşündüm." diyerek dondurmayı yavaşça önümden ittiğimde Felipe de etrafına bakındı. Benim değil ama belki Felipe'in tanıdığı insanlar vardır diye sessizce beklememe rağmen Felipe'in bakışları da kimseyi bulamadan önüne döndüğünde kendi aldığı dondurmayı sürdü önüme. "Sen buradan devam et." dediğinde bir şey söylemeden dondurma tabağını önüme çekip kaşığı daldırdım ve yemeden bırakıp geriye yaslandım. Kim olduğuna dikkat etmediğim kişi yüzünden biraz huzursuz hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
FanfictionAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...