54 - A Stone

312 25 83
                                    

N'aber?  Uzun zamandır yazmıyordum deyip amaçsız bir bölüm yazmaya ikna edildim. Hadi yorum ve bir sonraki bölüm için teorilerinizi görelim

Her şeyden uzak sakin bir kafayla düşündüğümde aslında Aaliyah'nın yaptıklarını küçük bir mantık çerçevesine sığdırmayı bile başarmıştım gece boyunca. Haklı bile bulmuştum onu. Annesi ve babası arasında henüz bizim çözemediğimiz bir sorun vardı ve tabi ki bu sorun çocuklarını da olumsuz şekilde etkilemişti, Bay ve Bayan Mendes'in. Aaliyah da bu durumda çok fazla bir seçenek arasında kalmamıştı. Acı eşiğini en aza düşürmek için ya kendini üzmeyecek bir mekanizma kurup ailesi hakkında konuşmayacaktı ya da kanının son damlasına kadar ailesinden eksik vermemeye çalışacaktı. Pek tabi Aaliyah cesur bir kız çocuğu olarak tercihini ikinci seçenekten yana kullanmış ve bunda kendi adına küçük pişmanlıkla bile yaşamıştı.

Ama aynı durum benim başıma gelse ben de aynı şeyleri yapmaz mıydım?

İşte bütün gece bunları düşünüp kendimi Shawn'dan uzak tutmaya çalışarak geçirdikten sonra bu sabah Shawn'ın arabasında okula gelmiştim ve tıpkı filmlerdeki gibi delici ve imrenici birkaç bakışa maruz kaldıktan sonra Shawn'ın yanında okul binasına girmiştim. Shawn basketbol kaptanlığı için çocuklarla buluşmaya gittiğinde ben de biraz yalnız başıma kalıp işlerimi halletmeye çalışıyordum. Sarah'yı ise okula geldiğimden beri görmemiştim.

Yeni döneme hazırlanmak için daha ders programındaki derslere bile bakmadan dolap temizliğine girişmemin sebebi ileride yaşayacağım kaostan en az şekilde etkilenmemi ya da en az hasarı almam için küçük bir savunma savaşına girmiş olmamdan kaynaklıydı. Burada durmuş hep dolabımı düzeltip hem de herkesten uzakta sessizce kafa dinliyor olmam fırtına öncesi sessizliği değerlendiriyor olmamdan kaynaklıydı. Ayrıca Mendeslerine evinden de ayrılmam gerektiği yönünde fazlaca kafa yoruyordum ama şimdilik elimde kayda değer hiçbir şey yoktu ne yazık ki.

Dolabımdaki hazırlığı bitirmek için elimi son kez dolaba uzattığım sırada dolabın kapağı aniden hızla kapandı ve elim dolap ve kapağı arasında sıkıştı. Elimin üzerinde uzunlamasına çizilmiş bir çizgi gibi acı hissettim ama elimi kurtarır kurtarmaz o çizginin hemen kırmızıya dönmesini beklememiştim. Neresinde olduğunu bilemediğim sivri bir yer tarafından elimin üzeri boydan boya çizildiğinde yan tarafımda belirmiş ve bana öfkeyle bakan Greyson'ı ise çok daha sonra fark etmiştim.

Kurtardığım elimin diğer elimin içinde saklamaya çalışırken istemsiz bir inleme geçti dudaklarımdan. Hemen sonra ise Greyson'ın öfkeli solumasını bekleyen sorusunu duydum. "Söyledin mi hemen?"

Aniden sorulmuş bu soru için hangi konu hakkında konuştuğumuzu anlamadım bile. Etrafımızdaki birkaç çift meraklı göze, Greyson'ın bağırmasından sonra gelenler de eklenince küçük bir gösterinin ortasında buluvermiştim kendimi. Heyecandan ya da acıdan bir şeyleri düzgünce düşünemiyor olmam normaldi. "Neyi? Delirdin mi sen?"

Elimi kaldırıp kızarmış yere baktım. Artık orası kızarmaktan daha beter bir hal alıp hafifçe kanamaya bile başlamıştı. Greyson tüm dikkatimi ona vermemi ister gibi dolaplara bir kere daha vurdu. "Maya olayını Sarah'ya sen mi söyledin?"

"Ben söylemedim."
dedim hemen. Elimdeki acının giderek büyüdüğünü ve elimin bir kısmının da uyuştuğunu hissediyordum. Ayrıca Greyson'dan da böylesine büyük bir öfke patlaması beklemiyordum.

"Yalan söyleme. Senden duymadıysa kimden duydu? Sadece sen ve Shawn biliyordunuz."
diyerek üzerime yürüdüğü sırada artık etrafımdaki insan kalabalığı yeterince büyümüştü. Bense orada birilerinin bana yardım etmesini beklerken herkes bizi izlemekle çok fazla meşguldü.

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin