24 - Merry Christmas

460 44 44
                                    

Sabahtan beri şu bölümü 4 kere silip 5 kere yazdığıma inanabiliyor musunuz? Ve hala istediğim şeyi elde edememişim

Bi de şey soracağım, Shawn hakkında polisiye konulu kitaplar arıyorum. Kimler, neler biliyor bakalım?

Understand this, I'm not looking for true love tonight(Şunu anla,
bu gece gerçek aşkı aramıyorum)

Telefonumda rastgele başlayan şarkıya eşlik etmeye başladığımda ellerimin altında Shawn için hazırlamaya çalıştığım küçük bir paket vardı. Koyu renklerden olan dış kaplamasına uyan dolabımda bulduğum koyu yeşil bir şeriti bağlarken dinlediğim şarkının içimde yükseltmeye başladığı duygularımı dizginlemek zor oluyordu. Bu yüzden sürekli derin nefesler alıp veriyor ve yüzümde silemediğim bir gülümsemeyi bastırmaya çalışıyordum.

If you wanna be my little baby, you can meet me in the pale moonlight(Eğer benim küçük bebeğim olmak istiyorsan beninle solgun ay ışığında buluşabilirsin)

24 Aralık her sene olduğu gibi olmamıştı bu yıl. Sabah kahvaltısından sonra Shawn'ı görme umudu ve tabi ki günün anlam ve önemi için gittiğimiz kilisede dua ederken gözlerim kalabalığı taramıştı ama görebildiğim tek şey Mendes ailesinin diğer iki üyesinden başkası değildi. Bayan Mendes ile bir alıp veremediğim yoktu fakat Aaliyah tarafından sevilmediğimi hissediyordum ve bunu, beni gördüğü her an sergilemeye başladığı tavırlardan çıkarıyordum elbette.

I've been workin' everyday eight to nine and servin' coke and fries at the movie blue drive-in(Her gün sekizden dokuza kadar arabalı açık hava sinemasında kola ve kızartma servis ediyorum.)

If you want me, you know where to find me (Eğer beni istiyorsan nerede bulacağını biliyorsun.)

Shawn'ı göremeden kiliseden ayrılıp hiç hesapta olmayan bir yere geldiğimizde babamla olan kırgınlığın yerinin yavaşça onarıldığını hissetmiştim. Dün yaptığımız monologdan sonra babam her zamanki gibi mesajı almış ve uzun zamandır uğramadığımız annemizin mezarına getirmişti bizi.

Benim için her zaman kötü hissettiren bir ziyaret olsa da Oscar ve Adler için iyi geçmişti. Bir süre mezarın başında oturup kendi aralarında bir şeyler mırıldandıktan sonra eve döndüğümüzde hepimizin suratında buruk bir gülümseme vardı. Çocuklar ortadan kaybolduktan sonra babama sarıldığımda ise konuşmaya gerek bile duymadan barışmıştık.

I can be your one time baby, (Bir kereliğine senin olabilirim bebeğim)
I can be your diary queen(Bir kereliğine senin küçük seksi kraliçen olabilirim.)
I don't wanna care tonight, I don't wanna fight(Bu gece umursamak istemiyorum, bu gece kavga etmek istemiyorum.)
You don't have to give me anything(Bana hiçbir şey vermek zorunda değilsin.)
Just put your sweet kiss, kiss on my lips now, baby(Sadece dudaklarıma tatlı öpücüğünü kondur şimdi, bebeğim)

Eve geri döndüğümüzde ise Shawn'ın kutusunu yatağımın altından çıkarıp incelemeye fırsat bulabilmiştim. Son görüşmemizde yılbaşı hediyesi olarak eski ve mutlu günleri ait bir şey istediğinde soluğu nerede almam gerektiğini anlayıp kutusunu açmıştım ve içinden çıkan şeyler fazlaca düşünmeme sebep olmuştu.

Understand this, I'v been liking you since I was small (Anla bunu, küçüklüğümden beri senden hoşlanıyorum)
I don't wanna get you runnin' scared, when there's no pressure there at all(Burada hiç baskı olmadığında seni korkutup kaçırmak istemiyorum.)

Genelde insanlar evlerindeki eskimiş eşyaları çöpe atmaya kıyamadıkları için bağış yapardı ve ne bağışlarsak bağışlayalım asla bir çerçeve içinde fotoğraflar bırakmazdık. Shawn herkesin aksine bağışladığı kutunun içine hala içlerinde fotoğraflar olan bir sürü resim çerçevesi bağışlamıştı ve her biri aradığı eski ve mutlu günlere aitti.

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin