Hala uzun yazıyorum :(
Neyse,
ben "So, Light Me Up" adında polisiye-gizem türü bir kitap daha yazmaya başladım. Bu bölümden sonra gidip ona da bakın ve buraya da yorup bırakmayı unutmayın!
"Adele'in saçlarını görmelisin. Annemin fotoğraflardaki haline öylesine benziyor ki görünce dokunmak isteyeceksin."
"Bella'nın saçları dışında kimsenin saçına dokunmayacağım Adler."
Oscar ve Adler'ın kendi aralarında geçen mırıldanmalarına ve Oscar'ın inatla Adele'i kabullenmeyişini daha fazla dinlemek isterdim ama araba kullanıyor olduğum için oraya daha fazla odaklanamadım.
Güzel bir kış sabahı kahvaltımızı yaptıktan sonra Felipe'den gelen mesaj ile kardeşlerime haber vermiştim. Felipe Adele'in evde sıkıldığını ve eğer görmek istersek bizimle birlikte bir yerlerde oturmaktan keyif alacağına dair bir mesaj yazdığında ilk olarak gitmemeyi düşünmüştüm ama daha sonra Adler'ın, Adele'i fazlasıyla sevdiğini ve Noel'de de onun adına mumlar yaktığını hatırlayınca bundan vazgeçtim.
Hemen çocukları hazırlayıp babamdan arabayı istedikten sonra yola koyulmuştuk ve şimdi de arka koltuklarda oturan Adler, Adele'in güzelliğinden ve anneme benzemesinden bahsederken Oscar hayatında bir Adele daha sokamayacağını tavırları ile açıkça belli edip kollarını göğsünde birleştirerek oturuyordu. İçten içe ona üzülüyordum, yalan değil ama annemin artık aramızda olmadığına bir şekilde artık alışması gerekiyordu. Hayatı boyunca kız olarak sadece beni görüp diğerlerinden nefret edemezdi...
Döneceğim son köşeyi dönüp biraz daha ilerledikten sonra Felipe'in verdiği adrese ulaştığımda karşılaştığımız küçük kafenin üzerinde Fransızca İyi tat yazıyordu. Anlaşılan o ki karşı takım bizi oyun sahasına çekmek istiyordu.
Gülerek arabayı kafenin otoparkına park ettikten sonra arkamı döndüm. "İçeriye girince tıka basa bir şeyler yemek yok ve Adele ve abisine de saygısızlık etmenizi istemiyorum." diye kardeşlerimi uyardığımda Adler hevesli bir şekilde kafasını sallamasına rağmen Oscar dönüp yüzüme bile bakmamıştı. Fakat beni duyduğuna yüzde yüz emindim.
"İniyoruz." deyip hepimiz arabadan indikten sonra ikisi de yanıma gelip önüme dikildiğinde ben de arabayı kilitlemiştim. Oscar'ın özensiz bir şekilde atkısını boynuna sardığını görüp düzeltirken hala yüzüme bakmadığını gördüm. "Sadece arkadaş edinmeye geldik. Kimse onu, annemizi sevdiğimiz kadar sevmeyecek, tamam mı?" diye mırıldandığımda başını çevirmeden gözlerini bana kaydırıp dikkatlice baktı. Sonra yeniden hızla gözlerini çevirip beni görmezden gelmeye devam ettiğinde güldüm.
İkisinin de ellerinden tutarak kafeye doğru yürümeye başlamıştım ki otoparka giren araba bize farlarını yakıp söndürünce geçmeden önce bekledik. Araba dönüp babamın arabasının yanında durdu ve içinden Felipe ve Adele'in çıktığını gördüğümüzde gülümsedik.
Adler elimi sıkıca tutup sabırsızca beklerken Felipe kız kardeşini kucağına alıp arabasını kilitledi ve gülümseyerek yanımıza geldi. "N'aber?" diye sorup göz kırptığında gülümseyerek "İyi." dedim. Felipe kardeşlerimin üzerinde göz gezdirdikten sonra yere eğilip kız kardeşini yere bıraktı ve "Sizinle tanıştırmama izin verin beyler, bu kardeşim Adele. Kendisi henüz 5 yaşında ve İngilizcesi iyi sayılmaz." dedi.
Adler hızlıca başını sallayıp Adele'e el salladıktan sonra Adele, hatırladığı kardeşime bakıp gülümsedi ve sonra utanarak başını abisinin omzuna gömdü. Oscar ise olduğu yerde dikilip hiç tepki vermeden Adele'i ve onun davranışlarını inceledi. Görüldüğü üzere Ocar'ın alışması için uzun süre Adele'i incelemesi gerekiyordu. O halde daha fazla soğukta beklemektense içeri girmemizin iyi olacağını düşünerek "İçeri geçelim mi?" diye sordum. Sonra da kardeşlerime bakıp "Adele'in üşümesini istemeyiz, değil mi?" diye ekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
FanfictionAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...