Hani Kanada bayrağında akçaağaç yaprağı var ya bi de akçaağaç şurubu meşhur ya orda hah işte, Shawn'ın takma ismi o yüzden Kanada şurubu veyahut burada verdiğim küçük bilgilendirmede bir yanlışlık varsa bile düzeltmeyin, benim canım yazarken böyle istedi... teşekkürler
Genel olarak derslerinde başarılı bir öğrenci olmama rağmen bugün girdiğim derslerin hiçbirinden de bir şey anlamamıştım. Aklımda sadece teyzem ve Bay Mendes arasındaki gizli birliktelik ve bu birlikteliğin hala nasıl gizli kalacağıydı. Bu sabah koridorda yaşananlar yüzünden Shawn konuşmak istemiş ve ben de üzerine hiç basmamıştım bu konunun. Ders aralarında da sürekli ondan kaçmış ya Sarah'nın yanında kızlarla olmuştum ya da kulüp etkinlikleri ile ilgili çalışmalarla ilgilenmiştim.
Shawn bütün bu çabamı fark ettiğinde ise Konuşmamız gerektiğine dair bir konu olduğunu tamamen yutup aniden peşimi bırakmış ve yanımdan kaybolmuştu. Öğle arasında kantindeki yemek sırasında onu bulacağımı düşünmüştüm ama işler beklediğim gibi gitmemişti. Ne Shawn ne de takımdan herhangi biri kantinde değildi. Onun yerine beni kalabalığın arasından çıkaran kişi yüzündeki telaşla Sarah olmuştu.
"Tanrı aşkına, ortadan kaybolmayı nasıl beceriyorsun. Saatlerdir seni arıyorum." diye çıkıştıktan sonra beni hızlıca kantinden çıkarıp koridorda yürütmeye başlamıştı. Bense elimdeki gofreti cebime sıkıştırmaya çalışarak ona laf yetiştiriyordum. "Öğle molasına gireli 10 dakika bile olmadı, Sarah. Hala Shawn'ı bekliyorum."
"Daha çok beklersin." diyerek adımlarını hızlandırınca ben de peşi sıra hızlandım. Kaşlarımı çatıp neler olduğunu anlamaya çalışır aşina yüzüne baktığımda "Koç..." dedi. "Kaptanlık seçmelerini 5 dakika sonraya almış." diye cümlesini devam ettirirken "3 dakika kalmış." diye kendi kendine söylendi ve koşmaya başladı.
Doğruca spor salonuna gittiğimiz oldukça açıktı. Fakat koşarken anlamıştım ki Shawn'ın bütün teneffüs boyunca peşimde koşturmasının sebebi teyzem ve babası arasındaki sır değil öğle arasında yapılacak olan kaptanlık seçmeleriydi. Bu yüzden kantinde takımdan hiçkimseyi görememiştim. Nasıl bir aptal olduğumun farkına şimdi veriyordum.
Soyunma odalarının bulunduğu koridordan geçerken takımdakilerin birer ikişer soyunma odasından çıktığını gördüğümde durup karşıma çıkan ilk kişiye, Harry'ye, Shawn'ın nerede olduğunu sordum. Sahada olduğunu duyduğumda Harry'nin hemen arkasından gelen Felipe için şans dilemeden doğruca sahaya koştum ve kendimi nasıl affettireceğime dair kafamda küçük hesaplar yaptım.
Salona girer girmez sahanın içinde Shawn'ı ararken onu sahanın kenarında amigo kız takımının yanında ısınmak için egzersiz yaparken gördüğümde olduğum yerde kaldım. Shawn bacaklarını esnemek için hareketler yaparken bir yandan da yanında sürekli konuşup duran Lizzy'yi dinliyordu dikkatle. Acaba Lizzy yine her zamanki gibi Shawn'a aşkını mi oluyordu yoksa bu sabahki yenilgisinin rövanşını istediğine dair açıklamalar mi yapıyordu?
Görüntü kafamı öyle bi bulandırmıştı ki ne yapacağımı bilemeyip orada öylece dikilmiştim. Lizzy beni görmesine rağmen yine de bi şeyler anlatmaya devam edince kendim hakkında endişe etmeye başlamıştım. Sarah'nın yanımdan ayrıldığını Yass, Shawn'a selam verirken görmüştüm. Yass, Sarah'nın elinden tutmuş kenara çekmişti.
"Lizzy'yi düşünme." diyen Felipe'i bile o yanıma gelip konuştuğunda fark etmiştim. "Sabah olanlar hakkında en ufak bir fikri bile yok." diyerek beni sakinleştirirken Shawn ısınma hareketlerini bırakıp ellerini beline koymuş sıkılmış bir şekilde hala Lizzy'yi dinliyordu.
"Emin misin?" diye sorarken gözlerimi onlardan zorlukla ayırıp Felipe baktım. Felipe başını aşağı yukarı doğru salladı ve güven verircesine gülümsedi. İçim gerçekten rahatlamışken yeniden Shawn'a döndüm ve göz göze geldik. Tuttuğu nefesi bırakıp Lizzy'ye döndü ve bir şeyler söyleyip yanından ayrıldı.
"Buraya geliyor, sanırım. Sonra görüşürüz." diyerek yanımdan ayrılan Felipe'e "İkinizi de tutuyorum. Bol şans." dedim. Zaten elimden en fazla bu gelirdi onun için. "İlk basket senin için." deyip sahaya koşarken Koç düdüğü çalıp takımı toplamaya çalıştı ama Shawn doğruca bana geldi. "İlk basketi sana hediye falan edemez. İlk basketi senin için ben atacağım." diyerek tatlı sert bir yüz ifadesi ile ellerini belime sarıp bana sarılırken kıpırdadım. Onun sarılmasına karşılık ben de kollarımı ona dolarken bizi sakince izleyen Lizzy'yi fark ettim kendi takımının yanında. Ona inat daha sıkı sarıldım Shawn'a. Huzurumu bozmasına izin veremezdim. Asla.
"İyi şanslar öpücüğü almaya geldim. Top potaya öylece girmiyor, biliyorsun." dediğinde ayrılırken yanağından uzunca öptüm onu. Koç'un düdüğü uzunca çaldı bu kez. "İnan bana bu yeterli değil ama daha fazlası için sonra tekrar geleceğim." dedikten sonra gözleri yavaşça dudaklarıma kaydığında Koç düdüğünü bi kere daha öttürdü. "Bütün gün seni bekleyemeyiz Kanada şurubu!" diye seslendiğinde Shawn koşarak sahaya girdi ve kıkırdaşmalar arasında Koç'un söylediklerini dinledi.
Kendimi tribünlerde merdivenlere yakın boş bir yere atıp Shawn'ın takımını ayırmasını izlerken Sarah da gelip hemen yanıma oturdu. "Sence hangisi kaptan olacak?" diye sorarken gözlerini sahadan ya da Yass'tan ayırmamıştı. Tam cevap verecekken Lizzy'nin o ince bedeninin gölgesini üzerimizde hissettik. Benden önce Sarah'ya cevap verdi. "Tabi ki de Shawn kaptan olacak."
Sonra da bana dönüp "Ama sen ve Felipe arasındaki Fransızca çevirdiğiniz oyunu anlaması uzun sürmeyecek. Sana söyledim, Petersburg. Ayağına taş değse benden bil."
Sarah hiç beklemediğim anda ani bi çıkış yapıp "Sözlerine dikkat et." diyerek ayağa kalkıp Lizzy'yi omuzundan itti. Bunun Sarah'nın beni koruma mekanizmalarının devreye girmesiyle ilgili olduğunu düşünüp onları durdurmak için ayağa kalktığımda ne olduğunu anlayamadan Lizzy dengesini kaybedip hemen yanında durduğumuz merdivenlerden aşağıya yuvarlandı ve başını çektiği amigo kız takımının ayaklarının dibinde durdu.
Sarah ve ben şok olmuş bir şekilde olanları seyrederken Koç maçı bırakıp koşarak yerde yatan Lizzy'nin yanına geldi ve merdivenlerin başındaki bizi görüp seslendi. "Hemen revire haber verin! Petersburg! Haynes! Bir yere kaybolmayın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
Fiksi PenggemarAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...