Hadi güzel yorum edin de bozulmuş moralim düzelsin :(
Bi de merak ettiklerinizi yazın, bir sonraki bölüme ben de onları yazayım
Leon: Merhaba Bella, nasıl gidiyor?
Leon: Benimki hiç iyi gitmiyor çünkü grip oldum.
Leon: Acaba benim yerime yılbaşı eğlencesi için aldığımız süsleri okula sen götürebilir misin?
Leon'un yazdıklarını okuduktan sonra çalışma masamın dayalı durduğu duvarın üzerinde asılı duran Alice Harikalar Diyarı'ında bir görünüp bir kaybolan kedili saate baktım. Neden masal düşkünü bir kız olduğumu daha sonra sorgulayacaktım.
Okulda işlemediğim bir suç yüzünden aldığım cezaya katılamadığım için daha ağırı verilen başka bir cezayı yerine getirmek için erkenden hazırlanmış bir türlü dağılmayan aklımı bir parça daha bir şeylerin üzerine yormazsam kaçıracak gibiydim. Çünkü gözlerim sürekli olarak, 2 gündür kaçtığım ya da karşılaşmak veya konuşmamak için yüz yüze gelmeye korktuğum çocuğun kutusuna kayıyordu ve ben günlerdir kendime gösteremediğim saygımdan daha fazla kayıp vermek istemiyordum. Önceden sevdiğim gibi Shawn'ı sessizce sevme işine dönmek daha iyi olacakmış gibi geliyordu. Eski görünmez halime dönmek en iyisiydi.
Leon'a adresi mesaj atmasını söylediğim bir mesaj attıktan sonra gözlerimi Shawn'ın kutusundan çektim. Günlerdir açmadığım kutuyu büyük olmasa da içimde ister istemez oluşmuş merak yüzünden arada bir böyle bakarak kontrol ediyor sonra da açmadığım için kendimle gurur duyup odadan çıkıyordum. Çünkü biliyordum ki odamda kutuyu düşünerek çok fazla vakit geçirirsem istemediğim birkaç şeyi görüp üzülecekmiş ve hayatımın en dip noktasını yaşayacakmışım gibi geliyordu duygusal anlamda.
Bu yüzden her zaman yaptığım şeyi yapıp çantamı alıp aşağı indim ve salonda televizyon izleyen babamın yanına gidip arkasından boynuna sarıldım. Yanağından kocaman öperken babam güldü ve elini kolumun üzerine koyup sıktı. "İki günlük depresyonun bitmiş gibi."
Olumsuz bir mırıltı çıkarıp "Bitmedi. Arabanı istiyorum."diyerek ayrılıp koltuğun kenarına oturduğumda televizyonun sesini açtı ve bağırdı. "Tatlım, seni duyamıyorum. Daha sonra konuşalım mı?" Gözlerimi devirip yanından kalktığımda televizyonun sesini kıstı ve ayakkabılarımı giyerken yeniden seslendi. "Geç kalma. Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum."diyerek montumu giyip evden çıktığımda gözlerim tıpkı daha önce olduğu gibi yine benden habersiz hareket edip Mendeslerin evinin önünü kontrol ederken birilerini görmekten ödümün koptuğunu Shawn'ın arabasının önünde daha önce görmediğim bir araba gördüğümde fark ettim. Aniden boğazımda atmaya başlayan kalbim nefesimin biraz kesilmesine yol açtığında aklımın bir köşesinde neon ışıkları ile süslü Lizzy yazısı yanıp söndü.
Kendimi toparlayıp merdivenleri inerken o tarafa bakmamam gerektiğini hatırlattım kendime. Bakarsam kalbime bile isteye eziyet ediyormuşum gibi hissediyordum. Sonuçta o organımın diğerlerinden ne farkı vardı da ona bu kadar yükleniyordum ki?
Geçen yaz beyaza boyadığım bahçe çitleri yağan karla birlikte neredeyse görünmez olmuş bahçe kapısını birkaç kere kaybettiğimde gelen yazla birlikte yeniden sarıya boyayacağımı aklıma not ederken tanıdık bir sesin ismimi seslendiğini duyduğumda durup arkama baktım. Yass, az önce görmediğimi sandığım arabanın penceresinden vücudunu yarısına kadar çıkarmış bana el sallarken ben de ona döndüm ve içimin rahatlaması ile gelen fazla nefesi hemen dışarı boşalttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
FanfictionAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...