4 - Potassium Iodide

736 56 1
                                    

"Dersten sonra görüşürüz. Sıkma canını. Bir daha ki sefere banyoya seni ve Shawn'ı kapatırız." diyerek koluma dokunan Sarah'ya gülümsemeye çalıştım ama hiç içimden gelmiyordu. Aslında kurulan cümle bile o kadar canımı sıkıyordu ki ağlamak istiyordum. Otelde yaşanan şişe çevirmece oyunu hiç istemediğim yerlere gitmişti. Lizzy tam Shawn'ın ilk öpücüğünü almak üzereyken Shawn geri hamle yapıp oyunun kurallarını bozmuştu. Gruba "İstemiyorum." diyerek baş kaldırdıktan sonra yerinden kalkmıştı. Bu hareketine karşılık içim, dışarıdaki kış gününe tezatlık oluşturacak şekilde bahar bahçe olmaya hazırlanırken bir grup sarhoş çocuk Shawn'ı ve Lizzy'yi kolundan tuttuğu gibi banyoya tıkmış ve iki sarhoşun orada kalmasına izin vermişti. Ateşle barutun yan yana durduğu nerede görülmüştü ki?

Sarah edebiyat kitaplarını da alıp yanımdan ayrılırken ben de kimya sınıfına doğru ilerledim. Beklentim iyice düşmüştü. Artık Shawn'ı göreceğim diye sevinmek istemiyordum. Bu da içimden gelmiyordu. Gün boyunca içimden ettiğim tek dua, Lizzy ve arkadaşlarının bu konu hakkında konuşmasını duymamak istememdi. Yapılan dedikoduları da duymamak için kulaklarım sürekli doluymuş gibi gezmiştim bir süre. Sarah oldukça garip göründüğümü söyleyerek kulaklığıma okul çıkışına kadar el koyunca ayaklarımı sürüye sürüye kimya sınıfına gitmek zorunda kalmıştım.

Dersin hocası gelmeden önce sınıfa girip boş yerlere bakındım. Sınıfın dâhileri ön sıraları doldururken aylaklar en arka sıralara geçmiş çoktan başlarını masalara bırakıp uykuya dalmışlardı. Banaysa iki tane sıra kalmıştı. Biri duvar kenarındaki dedikoducu Loren, diğer ise pencere kenarındaki... Felipe'in yanı.

On baktığımı görünce elini salladı ve yanına oturmam için eşyalarını biraz toparlamaya çalıştı. Açıkçası ondan biraz çekiniyordum. Koca cüssesi ile beni oturduğum yerde ezebilirdi. Elleri kocamandı ve bana yanlışlıkla çarpsa bile yerlere düşürebilirdi. Sanırım Loren ve adını bilmediğim bir kızın yanına oturacaktım. Kimya sınıfındaki masaların üçer kişilik olması hayatımı kurtarıyordu şimdi.

Tam oraya yönelecekken arkamdan bir çocuk bana çarparak geçti ve göz diktiğim sıraya oturdu. Bana kalan ise Felipe'in yanı oldu. Bundan daha kötü bir şans olamazdı.

Felipe'e gülümsemeye çalışarak yanına gittim ve oturmak için izin istemeden yanına oturmamın onu mutlu edeceğini söyledi. Keşke bu durum beni de mutlu etseydi. "Ortak dersleri aldığımızı bilmiyordum." dedim yanına yerleşirken. Cidden sınıfta olduğunu bilmiyordum. İnsan o koca cüsseyi nasıl görmezdi ki?

"Aslında değildim ama kaçırdığım birkaç ders için dersin hocasına biraz yalakalık yapmam gerekiyor ve pek tabi sınavlarından yüksek not almam." diyerek kıkırdadığında gülerek ona baktım. Basketbol koçunun derdi de böyle oluyormuş demek ki. "Senin kimya ile aran nasıl?" diye sorduğunda "Eh işte." dedim. Notlarım eh işteden daha iyiydi ama ne zaman bir sorsa böyle kaçamak cevaplar verirdim. İyiydi demek ve birilerini beklenti içine sokmak beni gererdi.

"Ben de birlikte ders çalışırız demiştim." İşte tam olarak bundan bahsediyordum. Ben kimseyle ders çalışmak istemiyordum. Bireysel çalışmanın gücüne inanıyordum ve daha da önemlisi Sarah'ya ne zaman yardım etmeye kalksam hep daha düşük notlar almıştı. Yani insanlar ders anlat diye bana gelmemelilerdi.

"Hem partiden neden o kadar erken ayrıldığını falan da anlatırdın." diyerek beklenti içinde gözlerime baktığında tanrıdan bir kurtarıcı dinledim. Beni Felipe'den kurtaracak bir kişi. Sadece bir insan.

"Oturabilir miyim?" diyerek biri masamıza yaklaştığında içim fazlaca rahatlamıştı. Arkamı dönmemle kurtarıcımın Shawn olduğunu gördüğümde ise tavana baktım. Biz böyle anlaşmamıştık tanrım.

İçimde şişmiş ve beni doldurmuş bütün nefesimi verip başımı yere eğdikten sonra geriye yaslandım ve Felipe'in cevap vermesi için bekledim. Felipe'den ses çıkmamıştı ama Shawn teşekkür ederek bütün nezaketini gösterip yanımıza oturduktan sonra arada tost gibi sıkışıp kalan ben olmuştum. Şimdi ders burada nasıl geçecekti?

Üzerindeki kapüşonu çıkardıktan sonra masanın üzerine bıraktı ve çantasını kucağına alıp defterini çıkarmaya çalışırken üzerindeki bütün parfümü burnuma nüfuz etmeye başladı. Olduğum yerde kalıp sadece nefes almaya çalıştım. Derin derin. Olabildiğince büyük nefesler... İçine çektiğin sigara dumanının bütün ciğerlerini mahvetmesinden zevk alıyormuşşun gibi ya da suyun altına gireceğinde bir süre seni hayatta tutacak kadar nefesi ciğerine depo etmen gibi...

Shawn bütün gardımın düşmesine neden olacak kadar güzel kokuyordu. Her hareketi beni ona bağlayacak gibiydi. Bütün olanlardan sonra, o banyoda Lizzy ile ne yaptığını bilmiyor olmama rağmen onu affedecek gibiydim. Belki de çoktan affetmiştim.

Bembeyaz yüzündeki kızarmış yanakları, benimkilerden uzun olmaya aday kirpiklerinin arasından etrafı merakla izleyen gözleri, sevdiği bir arkadaşını gördüğünde mutlulukla kıvrılan pembe dudakları, bazen kendini gösterip gerçek bir gülüşü gösteren inci gibi dişleri... Shawn mükemmel bir varlıktı. Onu görmezden gelmene imkân yoktu. Konuşmasına gerek kalmadan seni etkilemene izin verebilirdin.

"Şimdi sayfa 63'teki deneyi yapıp raporlayın. Ders bitiminde raporları masamda göreceğim." diyerek elindeki kağıtları en öndeki masaya bırakan Bay Irwin'in sesiyle kendime geldiğimde bir an nerede olduğumu düşündüm. Ne zaman gelmişti? Ne ara derse geçmiştik? Ne zaman deney kısmına gelmiştik fark edememiştim bile.

Aynı anda deney tüplerine sarılan oğlanlara baktım. İkisi önce birbirlerine sonra da bana baktılar. "Önce kitaba mı baksak?" diyerek sayfaları karıştırdım ve deneyi buldum. Yazdığı gibi kapları masada önümüze dizdikten sonra Shawn'ın elindeki bulaşık sabununu alıp kabın içine biraz akıttım. Sonra da Felipe'in elindeki gıda boyasını alıp birkaç damlasını ayırdığım bulaşık sabunun içine döktüm.

"Şimdi burada karışımın içine hidrojen peroksidi döküp karıştırmamız gerektiği yazıyor." diyerek işaret parmağımla yazan yeri içimden yeniden okudum ve Felipe ve Shawn'a baktım. Felipe acele ile diğer küçük deney tüpünü aldı ve el çabukluğu ile karışımın içine döküp karıştırmaya başladı. Shawn bir şeyler mırıldanarak önüne döndüğünde ona dönüp "Sen de bir damla potasyum iyodür ekleyebilirsin." dediğimde başını sallayıp elini küçük ilaç gibi bir şişeye uzattı. Dediğim gibi kapağını açıp çubukta oluşan damlayı karışımın üzerinde salladı.

Damla biraz inatçı olsa gerek ilk seferde dökülmeyince Felipe uzanıp Shawn'ın parmaklarını kavradı ve bir damla dökülmesi gereken hidrojen peroksit aniden çubuktan fırladı. Karışımla buluşan şey aniden köpürüp bizim kıyafetlerimiz de dahil sınıfın küçük bir bölümünü kaplayıverdi.

Her yerimiz köpükler içinde kalırken Bay Irwin elindeki küçük tüpü şaşkınlıkla yere düşürdü ve bize baktı. Sonra geriye kalan karışım bir kere daha köpürdü ve havaya savrulup önümüze düştü. Sanırım bu büyük bir sorundu.

Felipe Lefepre, Shawn Mendes ve Bella Pressburg çıkıştaki randevularınızı iptal edin. Cezaya kalacaksınız. Geriye kalanlar... dışarı." diyerek son dersimin getirdiği ceza için derin bir nefes alıp verdim. Sanırım bundan sonra oturduğum yeri iki kez düşünmem gerekecekti.

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin