Hiç beklemediğim bir son yazdım, okuyunca bana sövmeyin lütfen
Yorum yapmayı unutmayın
Son bir dalga ile midemdeki her şeyin boşaldığına emin olup ağzımın içinde dolaşan pis tadı tükürdüğümde ayakta durmak için destek aldığım duvardan elimi çekip dizlerimin üzerine koydum ve derin bir nefes aldım boğulmadan önce. Aralıksız bir şekilde kusmuş gibi hissettikten sonra yeni bir nefes akıp giden gözyaşlarımı durdurup burnumu çekmeme yardımı olduğunda omuzlarımın üzerinde duran Shawn'ın elleri yerlerini yeniden hatırlatıp omuzlarımı daha sıkı tutmaya başladıklarında "Bitti." dedim.
"Hadi, kalkmaya çalış o zaman." diye mırıldandığında başımı yavaşça sallayıp doğrulmaya çalıştım. Bütün uzuvlarım muhteşem bir ağrıyla sarsılmaya başladığında ayakta duracak enerjiyi kendimde bulmakta zorlanıyordum. Shawn yavaşça yüzümü ellerinin arasına alıp endişeli gözlerini yüzümde gezdirmeye başladığında ellerimi montunun üzerine atıp sıkıca tutmaya çalıştım ve dayanabildiğim kadar ayakta kalmayı denedim.
"Bittiğine emin misin? Tekrar kusacak gibi görünüyorsun." diyerek şüpheyle yüzüme bakmaya devam eden Shawn'dan sonra gözlerimi kapatıp birkaç nefes alıp verdim. "Bence sadece iğrenç görünüyorum." deyip yeniden gözlerimi açtığımda deminden beri öpmek istediğim kırmızı dudaklarını yeniden birbirine bastırdı ve gülmekle gülmemek arasında bir süre gidip geldi.
"Lütfen, bir yerlere oturalım." dediğimde başını aşağı yukarı sallayıp elini omzuma sarıp yavaşça yürümeye başladık ve arka bahçedeki en kıyıda köşede duran karla kaplı bir banka vardık. Shawn hızla benden ayrılıp karları bankın üzerinden temizledikten sonra beni oraya oturttu ve sonra da yanıma oturup kolunu omzuma sardı.
Biraz sessiz kaldıktan sonra başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım. "Gerçekten berbat gözük-" "Hayır, Bella. Güzelliğinden hiçbir şey kaybetmedin." diyerek sözümü kestiğinde gülümsedim ama yüzüne bakamadım. O da muhtemelen benim yüzüme bakmıyordu ama cümleleri iyi hissettirdiği için burada oturup kendimi kandırmaya devam edecektim işte.
"Neden bu kadar içtin ki?" diye sorunca omuz silktim. Daha önce de alkol aldığım zamanlar da olmuştu ve sonuç asla değişmemişti. Midem alkolü bir süre sonra kaldırmayıp dışarıya def etmeye çalışıyordu ve benim mutluluğum kısa sürüyordu. "Dayanıklı değil misin?"
Elimin tersini ağzımın etrafında gezdirip çirkin bir görünü oluşturacak herhangi bir şeyi temizlemeye çalıştım ve Shawn'ın yavaşça kollarından ayrılıp yüzüne baktım. Muhtemelen maskaram akmıştı ama umursamayacaktım bunu. "Sıklıkla olmasa da alkol alırım ama sonuç hiç değişmez. Asla sarhoş olmam ama mükemmel bir içici de değilim." dediğimde güldü. Aile toplantılarında içtikten sonra kesinlikle son halim de bu oluyordu. En küçük bir damla alkol bile kusmamı sağlayabilirdi. Kafası sonradan gelirdi.
Bir süre gözlerini yüzümde gezdirdi gülümsemeye devam ederek. Aynı şekilde ben de onun yüzünü izledim. Etrafta kimse yokken böylesine rahat davranması hoşuma gidiyordu tabi ki ama ben etrafta insanlar varken de bana böyle davranmasını istiyordum. Çok fazla bir şey izlemiyordum. Sadece yıllardır beklediğim Shawn'la güzel bir ilişki istiyordum.
Yeni yıla girdiğimizin belirtisi olan havai fişeklerin şehrin her bir tarafından patladığını duyduğumuzda ikimiz de başımızı kaldırıp havaya ve rengârenk olan gökyüzüne baktık. İlk defa girdiğim bir yeni yıl, böylesine unutulmaz ve utanç dolu geçecekti ama tek önemli nokta Shawn ile geçiyor olmasıydı.
Gülümseyerek gökyüzünü izleyen Shawn'ın suratına biraz daha baktım. Gördüğü şeyler hoşuna gidiyordu ama ben ne kadar hoşuna gidiyordum? Bu cevabını Shawn'ın dışında kimsenin bilmediği bir soruydu.
Öncelikle beni öpüyordu ve sonra da Felipe'le denememe izin veriyordu. Flört etmemiz gerektiğini söylüyordu ama sonra Felipe'le gereğinden fazla vakit geçirdiğimde ortamı terk etmek istiyordu. Öpüşecek gibi olduğumuzda kolumdan tutup beni köşelere çekiyor ve neden ondan hoşlandığımı soruyordu. Shawn'la aramızda bir şeyler ters şekilde ilerliyordu ve ben sadece birlikte geçirebildiğimiz zamanlardan mutluydum.
Bu kadarcık mı? Daha fazlası olmalıydı... eminim ki o da daha fazlasını istiyordu, öyleyse neden aramızda bir şeyler olmasına izin vermiyordu?
Gözlerinde havai fişeklerin çıkardığı ışıkları gördüğüm, yüzünün gülmesine ondan daha fazla mutlu olduğum çocuk dönüp gülümseyerek "Mutlu yıllar." dediğinde kafamdaki düşüncelerin izin verdiği kadar gülümsemeye çalıştım. Sonra da eline uzanıp sımsıkı tuttum. Benden gelen bu harekete anında karşılık verip parmaklarını benimkilerin arsından geçirip sıkıca kavradığında yeniden gülümsedim. Tanrım, kesinlikle acı çekiyordum ve bunun nedeni ona aşık olmamdı.
"Neden Lizzy'nin yanında değilsin, Shawn?" diye sordum gökyüzündeki son renk de dağılıp kaybolurken. Shawn'ın gülümseyen suratı yavaşça soldu ama tamamıyla kaybolmadı. "Çünkü burada olmayı seviyorum." diye kısa bir cevap verdiğinde almak istediğim net cevabı vermemişti ve ben de bu durumdan memnuniyetsiz bir şekilde sırtımı arkamdaki banka yasladım, elini bırakmadan.
Bir süre sessizce beklemak kafamda binlerce tilkiyi dolaştırmaya başladığında bütün bunlara bir son vermek için bu konuşmaya girmek zorunda olduğumu hissettim. Yaslandığım yerden kalkıp Shawn'a baktığım artık gülümsemiyordu. Gözlerini ayaklarının ucundaki karlara dikmiş elimi hala sıcak tutmaya devam ediyordu. Verilen cevaba oranla sorduğum soru ikimizi de üzmüşe benziyordu.
"Sen Felipe ile bir şeyler olmasını deniyorsun." dediğinde önüme dönüp başımı salladım onu onaylamak için. Bir şeyler denediğimiz kesindi ve nasıl yürümesi gerektiğine az çok karar bile vermiş sayılırdım. Kesinlikle bir ilişkiye doğru yürümüyordu.
"Siz deniyorsunuz ve Lizzy bizim de deneyebileceğimizi söyledi." dediğinden gözlerimi sıkıca yumup başımı diğer tarafa çevirdim. Bu duymak istediğim son cümle bile değildi. Aklımın ucundan bile geçirmemiştim bu ihtimali.
"Bilekliği gerçekten de ikiniz seçmediniz umarım." diyerek gelecek olası kötü bir cevabın beni fazlasıyla yıkacağına ve eve varınca o bilekliği yerin dibine sokacağıma neredeyse emindim ama kalbim boğazımda attığı için heyecanımı bastırmaya ve burada ağlamamaya çalışıyordum sadece.
"Hayır tabi ki. Lizzy seni zor durumda bırakmamak için öyle söylemek zorunda hissettiğini söyledi daha sonra. Harflerine kadar her şeyi ben düşündüm." dediğinde rahatlayarak başımı Shawn'ın olmadığı tarafa çevirip tuttuğum nefesi öylece bıraktım. Bu beni mutlu eden bir cümleydi.
"Sen neden benden aldığını söyleyemedin?" diye sorduğunda dilimle dudaklarımı ıslatıp ona döndüm. "Görür görmez Sarah'nın verdiğini düşündü. Aranızda bir sorun çıkartmaktansa yalan söylemeyi tercih ettim." dediğimde Shawn başını salladı yavaşça. O an anladım bir şeyleri elimizde olmadan yaptığımızı. Shawn da eminim ki verdiği bilekliğin kim tarafından hediye edildiğinin rahatça söylenmesini isterdi.
Aynı anda birbirimizin ismini söyleyip devamında söyleyeceğimizi cümleleri birbirimize bakmamızla yuttuğumuzda ikimiz de güldük. "Söyle hadi." diye bana söz hakkı verirken elimdeki elini sıktım. Akımdan geçirdiğim şeyin ne kadar doğru olduğunu bilmeden konuşmak için hazırlanırken son kez gözlerine baktım. "Bu böyle devam edemez."
Mırıltıya benzer çıkan sesimle kaşlarını çatan Shawn konuşmanın devamını beklerken alt dudağımı ısırıp ağlama isteğimi yeniden bastırdım. "Hem sen hem de Felipe'le birlikte olmuyor. Sen Lizzy ve beni idare ederken yorulmuyor musun?" dediğimde hızla başını sağa sola sallamaya başladı.
"Shawn ben kalbimde iki insanı birden taşımak istemiyorum. Kaybedeceğim bir yarışta Lizzy'ye rakip olmak istemiyorum. Seni sadece okulun arka bahçesinde sevmek istemiyorum." dediğimde elleri yanaklarımı buldu. Kafasını hızla sallamaya devam ederken ellerinden tutup yüzümden indirdim ve sıkıca tuttum. "Shawn seni seviyorum ve bu şartlar altında birlikte olmamız pek mümkün gözükmüyor."
"Lütfen, lütfen gitme." diye yalvardığında artık bütün yüzümün gözyaşlarımla yıkandığına emindim. Ellerini yavaşça bırakıp bir adım geriye çekildiğimde yanaklarımı sildim ve gülümsemeye çalıştım. "Hoşça kal."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
FanfictionAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...