29 - Picture Class

447 39 43
                                    

Oy verin! Yorum yapın!

"Ben sandviç istiyorum." diyerek uzattığım para karşılığında aldığım ekmeğin güzel görüntüsüne baktım. Hem göz hem de karın doyuran cinstendi ve yanımda dikilen Sarah büfeye bakmak yerine etrafına bakınıp aynı zamanda etraftan saklanmaya çalışıyordu ve beni burada boşuna bekletiyormuş gibi hissediyordum.

Yılbaşından sonra oldukça hızlı bir haftaya girdiğimizde kış tatili için sayılı günler kalmıştı ve bu yüzden bütün hocalar sınavları arka arkaya dizip yapmaya karar vermişlerdi. Bu yüzden her gece Shawn'ı gizlice izleyip hayal kurmak yerine sadece derslerime çalışıyor ve bazen telefonumun nerede olduğunu bile unutuyordum. Aşk acısına ayıracak vaktim sadece eve dönüş yollarında oluyordu.

Shawn da zaten benimle ilgileniyormuş gibi gözükmüyordu. Ne zaman bir yerlerde karşı karşıya gelecek olsak ben bir şey söylemeden kenardan geçip gidiyordum ve o da bir şey söylemek için beni durdurmak yerine arkasını dönüp öylece gidiyordu. Bazen ders aralarında onu Lizzy'nin yanında görüyordum ve Lizzy'nin etrafta mutlu bir şekilde gezmesi sinirlerimi fazlasıyla bozduğu için kendimi ya kütüphaneye kapatıyordum ya da Sarah'yı bulup beni darlamasına izin veriyordum. Gerçi bu aralar Sarah da fazlasıyla sessiz ve gizemliydi ama umurumda değildi. Sanırım ikimizin de bir yerlerde susup sessizce vakit geçirmeye ihtiyacı vardı.

"Sen almayacak mısın?" diye sordum Sarah'nın arkasında sırada bekleyen ve homurdanmaya başlayan çocuğu duyunca. Sarah kendisine sorduğum soruyu birkaç saniye sonra fark edip şaşkınca baktıktan sonra "Ben aç değilim." dedi ve burada boşuna beklediğimi kanıtladı. "Ben de öyle düşünmüştüm." diyerek sıradan çıkıp yemekhaneden çıkmak için yürümeye başladım.

Sarah da hızlı adımlarla arkamdan gelirken çantamı açıp cüzdanımı koymaya çalışırken aniden birine çarptığımda durup karşımda endişeli gözlerle bana bakan Felipe'e baktım. Günler sonra gördüğüm Felipe'le aniden karşı karşıya geldiğimde ne yapacağımı hatta az önceki çarpışma için bile ne söyleyeceğimi bilemedim.

Ellerini yavaşça omuzlarımın üzerine koyup sıktığında "İyi misin? Ben göremedim." deyince başımı aşağı yukarı sallayıp "İyiyim." diye mırıldandım. Felipe iyi olduğuma emin olmak için birkaç saniye gözlerime baktı ve sonra da dudaklarını diliyle ıslatıp ellerini yavaşça çekti.

Yanından geçip yürümeye başladığımda aniden kolumu tutup önüme geçti ve bir adım daha atamadan olduğum yerde kalıp aniden konuşmaya karar vermiş Felipe'i izlemeye başladım. Ellerini kolumdan hızlıca çekip "konuşabilir miyiz?" diye sordu. Şaşkınca etrafıma bakınıp bizi izleyen gözleri görürken yeniden Felipe'e dönüp "Burada mı?" dedim.

Hızlıca başını sağa sola sallayıp "Daha sonra." dedi. Ellerini birbirine kavuşturup önünde tutmaya çalışırken her zaman olduğundan daha gergin gözüküyordu ve bunun tek nedeni yılbaşı gecesi yaşadığımız olay yüzündendi. Belki günlerdir konuşmuyor oluşumuz ve benim sürekli olarak ondan kaçışım da etkili olmuştu ama yine de Felipe karşımdaydı ve konuşmak istiyordu.

"Yani senin için de uygun bir zamanda." Başımı sallayıp gözümün önüne gelen bir tutam saçı çekip kulağımı arkasına sıkıştırdım. Her bir hareketimi dikkatle izleyen Felipe elimi saçlarımdan çektiğim anda hipnozdan kurtulmuş gibi göz bebekleri küçüldüğünde başını hızla sağa sola sallayıp her ne düşünüyorsa düşünmemeye çalıştı ve ben bunu öğrenmek istemedim.

"Hadi Bella." diyerek kolumdan çekiştirmeye başlamış Sarah beni yeniden yürütmeye başladığında Felipe'e başımı salladım. Felipe ise elini kaldırıp "Görüşürüz." diyerek arkamda kaldığında yılbaşı gecesinden beri herkesin huzursuz ve mutsuz olduğunu fark ettim. Ben ve Shawn durumu belliydi zaten. Sarah sürekli olarak Yass'tan kaçıyordu ve Yass da sürekli konuşabilmek için Sarah'yı arıyordu. Felipe'in durumu da yine benden kaynaklıydı ve şu durumda mutu olan tek kişi Lİzzy'ydi. Onun Shawn ile devam etmeye çalışan bir ilişkisi vardı. Okulun amigo takımının kaptanıydı ve Shawn'ı hiçbir zaman yalnız bırakmıyordu.

Gerçekten bırakmıyordu. Shawn'ın bizim durumumuza üzülüp üzülmediğini kontrol amaçlı ne zaman izlemeye kalksam Lİzzy bir yerlerden çıkıp Shawn'ın dibinde bitiyordu ve onun zihnini meşgul ediyordu.

Shawn'la denedikleri de okulda sessiz bir şekilde duyulmaya başlamıştı ve herkes Lizzy'nin yıllar sonra savaştığı şeyi hak ettiğini falan düşünüyordu. Shawn'ın ilk öpücüğünü verdiği kızın da Lizzy olduğu dedikodusunu zaten Loren çıkarmıştı. Bende bulamadığı cevabı Lizzy'de bulmuş olmalıydı ve okulda buna hazırmış gibi bu bilgiyi doğruluğunu düşünmeden kabul etmişti. Ben ise burada öylece duruyordum. Perde arkasında sürekli sufle veren görünmez yardımcılar gibiydim resmen.

"Yass mı o?" diyerek arkama saklanmaya çalışan Sarah'nın gösterdiği yere baktığımda Yass'ı Shawn'la konuşurken gördüm. İlk defa Shawn'ın yanında Lizzy yoktu, hayret doğrusu.

"Ben edebiyat sınıfındayım. Yass sorarsa beni görmedin." diyerek anında toz olan Sarah'nın gidişine ses çıkarmadan koridor boyunca yürümeye başladığımda gitmek istediğim yer için tek yolun orası olmadığını biliyordum ama nereden çıktığını bilemediğim cesaretim yüzünden kendimi bir kez de olsa Shawn'a gösterme isteği ile yanıp tutuşmaya başlamıştım şimdi.

Shawn'la ilgilenmiyormuş ya da oradan geçerken onları görmemiş gibi yapmak için çantamın içini kurcalayıp bir kitap arıyormuş gibi yaparak yürümeye başladığımda tam da beklediğim gibi Yass beni yol ortasında durdurdu.

"Sarah'yı gördün mü Bella? Onu hiçbir yerde bulamıyorum." dediğinde gözlerim kısa bir süreliğine çabucak Shawn'ı süzdü ve yeniden Yass'a döndü. "Aaa, şey..." diyerek bir yalan bulmaya çalıştım ama işler pek beklediğim gibi gitmedi. Shawn'ı gördüğüm için aniden karışan zihnim yüzünden ne söyleyeceğimi bilemeyip panikledim ve sonunda pes edip doğruyu söyledim. "Edebiyat sınıfında. Ders çalışacak herhalde."

"Pekala, seni sonra bulurum." diyerek yanımızdan ayrılan Yass2ın arkasında kısa bir süre baktıktan sonra çantamı kapatmak için Shawn'ın yanında biraz daha oyalandım ama o yine ağzını açıp tek kelime etmedi. Neden konuşmuyordu benimle? Neden filmlerdeki gibi peşimden koşmuyordu ya da konuşmak için sürekli yalvarmıyordu? Bu halinden çok mu memnundu? Lizzy onu gerçekten mutlu mu ediyordu?

Kendi düşüncelerim içeride bir yelerde kalbimin zorlamasına neden olduğunda asılan suratımı da toplayıp çantamı omzuma geçirip Shawn'ın yüzüne bakmadan yanından ayrıldım ve son zamanlarda kütüphanede bulamadığım yer için kendim için bulduğum gizli yerime yürümeye başladım.

Karşıma gelen merdivenleri hızla çıkmaya başladığımda nefesimin hızlı çıkmaktan değil de ağlamak üzere olduğum için kesildiğini biliyordum ama insanların içinde ağlayamazdım. O yüzden bir an önce üst katlara çıkıp okulun kullanılmayan kanadına ulaşmam gerekiyordu. Oraya varınca istediğim kadar ağlayıp zırlayabilirdim. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi çıkar sınava giderdim.

Biten merdivenden sonra dolan gözlerimi kazağımın kenarına silerken iki adımdan sonra daha fazla gidemeyeceğimi düşündüm. Yanında durduğum duvara yaslanıp ellerimi yüzüme kapadığım anda bütün gözyaşlarımı serbest bıraktım ve sessizce ağlamaya başladım. Sildiğim yanağım gözyaşımla iki saniye içinde yeniden eski ıslak halini alırken burnumu çektim ve duvara tutunarak yürümeye devam ettim. Lizzy'nin 3 yıldır istediği şeyi ben tam olarak 6 yıldır istiyordum ve şimdi mutlu olan kişi Lizzy olacaktı. Hem de benim yardımımla.

Ama kalp istediğini isterdi. Peki, Shawn'ın kalbi beni istemiyor muydu? Onun kalbi sadece Lizzy için mi atacaktı?

Boş ve kullanılmayan resim sınıfının önüne geldiğimde burnumu bir kere daha çektim. İçimdeki üzüntü yüzüme vurmaya devam ederken sınıfın kapısını açıp içeri girdim ve kazağımın koluna yanaklarımı bir kere daha silip başımı kaldırıp en öndeki taburede oturan Shawn'ı gördüm.

Şaşkınca karşımda duran Shawn'a bakıp olduğum yerde dikilirken Shawn konuştu. "Nihayet tek kalabildiğine göre artık bir şeyleri konuşmamız gerekiyor."

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin