B.49

195 19 19
                                    

-Ji Eun bir dur dedi arabaya binecekken kolumu tutup kendine çevirdi. Gözlerimdeki yaşları sildim. Beni ağlarken, güçsüz bir halde görmesini istemiyordum. 

-Bana sordun ya beni nasıl seviyorsun diye ?  Seni her gördüğümde kalbim hızlanıyor. Özellikle güldüğünde. Seni seviyorum. Böyle sert dursan da aslında merhametli olmanı seviyorum. Bana karşı sürekli sabırlı olmanı, bazı şeyleri on kez sorsam da sabırla cevap vermeni, ben konuşurken gözlerimin içine bakmanı ve ben bitirene kadar dinlemeni seviyorum. Konuşurken heyecanlanmanı,ellerini sürekli kullanmanı hatta bazen kendini anlatamayıp oflamanı seviyorum. Konuşmadan önce düşünmeni seviyorum. Düşünürken başını yana eğmeni, gözlerini kısmanı seviyorum. Kalbim senin yanındayken saçma bir şekilde hızlanıyor, hatta arada durduğunu bile hissediyorum. Komik dimi ? ama keşke buraya gelmeden önce kalbimi söküp atsaydın. Canım daha az yanardı. Ben.. Tanrım dedim hıçkırarak onu itekledim. 

-Ben seni ilk yolladığımda bile içime attım. İkinci gittiğinde dedim ki belki de bu gün bitirecek ama sen daha fazla , daha fazla istedin. Lanet olsun evlilik teklifi de ne Jiyong ? Ben seninle kırmızı gülü geç bir çiçeğin yanından bile geçemedim. Seninleyken gördüğüm tek kırmızı şey kan ama o kız.. Orada ve evlenmekten bahsediyor. Evlilik teklifiymiş. Sen bu kadar romantik misin lan ? Sen kimsin ? Senin neyine kırmızı güller falan hepsi dedim sinirle tekrar gözlerimi sildim . Kollarımdan tekrardan tuttuğunda onu ittim ve yüzüne yumruğu geçirdim. 

-Siktir git.

-Ji Eun

-Ne Ji Eun ? bundan sonra So Ra demeye alış bence çünkü bitti. Anladın mı ? Sana mutluluklar dedim ve boş sokağa ilerledim. Kızlar peşimden bağırsa da umursamadım. Sokağın yarısını geçtiğimde ellerim yüzümü kapattım. Ağlamayı hemen kesmem lazımdı ama kesemiyordum. Kolay değildi. Bu kadar değildi işte. Lanet olsun. Bana sarıldığında o olduğunu biliyordum. Belimi tutan ellerini tanıyordum, o kokusunu tanıyordum. İtmedim. İnan gücüm kalmamıştı artık. Kafasını omzuma koydu. 

-Ben hazırlamadım

-Neyi ? dedim ağlayarak. Karşısında sanki küçük bir çocuk vardı. 

-Evlilik teklifini. Ben hazırlamadım. O hazırlamış. Hangi kafayla bilmiyorum gerçekten. Ben bugün burada beni daha fazla aramaması için geldim

-Ama Seunghyun dedi ki seni içtirecekmiş ? Taktik vermiş dediğimde beni kendine döndürdü. Kaşlarını çattı. 

-Nasıl ? İyi de Seunghyun bugün kıza yol vereceğimi biliyordu

-Bana öyle dedi. Kıza taktik verdim onu içtirecek dedi sonra Rose'da evlenmez ama yatarlar bence dedi sonra oraya geldiğimde kız- sözümü dudaklarıma bastırdığı yumuşak dudaklarıyla kesti. Onu ittim. 

-Kavga ediyoruz ve beni öpüyor musun ? 

-Çok istemiştim

-Ne ? dedim gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Tanrım kafayı yedirecek bana. Tatlı piç herif. 

-Bana yumruk attığın andan beri seni öpmek istiyordum

-Mazoş-

-Hayır. Bana buran ilk kadın. Güzel , seksi ve kesinlikle baş belası dedi bana sarılırken. 

-Yine de orada olmaman gerekirdi Jiyong. Baktın böyle bir şey teklif edecek çıkmalıydın 

-Şarap güzel gözüküyordu

-Kafayı mı yedin ? 

-Senin kadar güzel değil

-Beni yumuşatmaya çalışma

-Başarıyor muyum ? 

-Bana söylemediğini hatırladıkça, hayır

-Seni aradım

-Uyanıklık yapma bir kez bile çalmadı telefon. Resmen arama tuşuna basıp kapattın

-Ama sana söyleseydim bu hale gelecekti ki yine de geldi haklısın sana söylemeliydim. Üzgünüm 

-Sana vurduğum için üzgünüm

-Elin fena ağır haberin olsun dedi gülerek. Geri çekilerek suratına baktım. Dudağı biraz patlamış olabilir ama o bunlara alışıktı. 

-Artık yalan yok. Bunu hak ettim

-Evet yalan yok dedim gülümseyerek. Parmaklarını parmaklarıma geçirdi ve yürümeye başladık. Arabaların olduğu yere geldik. Daha doğrusu sadece Jiyong'un

-Kızlar nerede ? 

-Yolladım onları dediğinde kafa salladım. Eğilip yanağımı öptüğünde şaşkınlıkla ona döndüm. Bu sefer dudaklarımı birleştirirken beni kucağına alıp arabanın üzerine bıraktı ve öpmeye devam etti. 

ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin