Gözlerini benden Hyorin'e sabitledi.
-Ona güvenebilir miyiz ?
-Hiç bir şey bilmiyor. Senin anlattığın hiç bir şeyi ama ikisini de uyuttu. Sadece kanıt istediği için sana geldik
-Uyuttum evet ama fazla vaktimiz yok. Sen kimsin bana cevap ver ? Dedim kafesteki kıza. Yorgun bakışlarını yüzüme kitledi.
-Ben Haru
-Neden buradasın ? Dediğimde acı bir şekilde gülümsedi. Her hareketi kırılacak gibiydi. Her hareketi korkunçtu.
-Abin
-Üvey abin dedi Hyorin. Kafamı iki yana salladım. Kimseyi kilitlememişti. Yapmazdı. O iyi biriydi.
-Woo Tak yaptı. Bize yardım edecek misin ?
-B-ben napabilirim ? Dedim. Beynim dönüyordu. Salak değildim. Daha fazla kanıta ihtiyacım yoktu. Kız uzun zamandır burada gibi duruyordu. Salak değildim. Woo Tak nasıl bir insandı ?
-Beni kurtar. Yalvarırım. Hyorin tek başına yapamaz. Denedi. Az kalsın ölüyordu. Lütfen yardımın lazım. Sen de bir kadınsın dedi ama nefesi tükenmişcesine sustu. Çok güçsüzdü.
-Şuan düşünemiyorum. Vaktimiz az. Önce buradan çıkalım. Geri geleceğiz. Sadece kafesin anahtarı lazım. Dimi?
-Hayır. Ayaklarım ve kollarımda zincirler ayrı ayrı. Hepsi kolyesinde, yedekleri olması lazım. Hala değiştirmediyse kadife bir kutuda ama onuda masasının en alttaki çekmecede saklıyor. Çekmece kilitli ve içinde bir kasa var. Onda da şifre var.
-T-tamam dedim. Hyorin'e döndüm. Kafa salladı. Bir yolunu bulmalıydık. O gün gitmediğim için dua ettim. Gitseydim bu kızlar ne olacaktı ? Tanrım.
-Yardım et. Çarşafı kapatalım dedi ona yardım ettim. Odadan çıkıyorduk.
-Sana güveniyorum Ji Eun çünkü başka şansım yok. Ölmek gibi bir lüksüm bile yok dedi kafesin içinden.
-Ne yapacağız?
-Düşünmem lazım dedim öyle her şey hemen olmazdı. Öyle gözükmese de abim çok tehlikeliydi. Fazla tehlikeli.
-2 günümüz var Hyorin. Duydum. 2 gün sonra taşınacağız çünkü birileri geliyormuş dedim eve doğru giderken. Kaşları çatıldı.
-Kim ?
-Bilmiyorum dedim. Bilmiyordum. Bir miktar acaba Yg mi diye düşünüyordum. Olabilir miydi ? Ama onlar buraya neden gelsin ? Jiyong gelmişti ama....
-Onun odasına çıkmalıyım.
-Babanın yanında olacağım. Bizi buradan kurtaracak ne varsa yaparım Ji Eun. Ne varsa
-Sen nasıl geldin buraya ? Yada o ?
-Haru ben geldiğimde de buradaydı. Ben baban için geldim. Masum sanıyordum her şeyi. Sadece yaslibir adama yardım edecektim ama buraya girdikten sonra bir daha çıkamadım. Haru ile hiç karşılaşmamıştım. Bir gün Wo Tak beni kolumdan tuttu ve oraya getirdi. Kanaması vardı. Onu tedavi ettim
-Neden ? Dedim tahmin etsem de. Durdu ve bana baktı. Korkuyordum. Şuan o depoda Jiyong'un kollarında duyduğum huzur ve güveni istiyordum ama o günler çok eskideydi. Bir tek onun yanında o güveni hissetmiştim. Bir daha da olmayacaktı.
-İlişkiye girmekten. Ona o kadar teca- Tanrım. Lütfen bana bunları anlattırma. O günden sonra arada bir tedavi için gittim yanına. Buradan kurtulacaksam da onunla dedi elimi omzuna koydum.
-Ne olursa olsun Hyorin. İkinizin de buradan çıkmasını sağlayacağım dedim bana sıkıca sarıldığında şok oldum.
-Teşekkür ederim. Eun Ha'ya dedim. Keşke daha önce sana gelseydik. O ölmeden önce dediğinde Eun Ha'nın o ölen kız, Wo Tak'ın olduğunu tahmin ettim. Bende ona sarıldım. Birine sarılmayalı uzun zaman oldu. Eve girdim ve odaya çıktım. Çekmeceyi açıp telefonumu elime aldım. Telefon açılırken çıkan sesle kendime bastırdım. Lanet olsun. Telefondan direk Kook'un numarasını aldım. Direk telefonu kapatıp çekmeceye attım. Kapı açıldığında kendimi masanın altına attım. Abimdi. Hayır abim değil Woo Tak'dı. Ona bir daha abi diyeceğimi sanmıyordum. Lambayı açmadan direk kendini yatağa attı. Nefesimi tutmak için elimi ağzıma kapattım ama ellerim titriyordu. Yarım saat orada kaldıktan sonra uyduğundan emin oldum. Masadan çıktım ve eğilerek kapıdan çıktım.
-Orada napıyorsun? Demesiyle korkuyla arkama baktım. Hyorin'in dediğine göre o ilaç birini en az 3 saat uyuturdu. BU ADAM UZAYLI MIYDI ?
-Ben abimi kontrol ettim. Biliyorsun çok içti dediğimde gülümsedi. Tamam adam uyanık olabilirdi ama belli ki onu sarhoş etmeyi becermişti.
-Ben yatıyorum Ji Eun dedi kolumu tutup. Ona baktım.
-Gelmek ister misin ?
-Uykum yok
-Uyuyacağımızı kim dedi ki ? Dedi gülerek. Kaşlarım çatıldı.
-Ne kadar şakacısın oppa. Ben babama bakmalıyım
-Babanla öyle istediğin zaman konuşamazsın
-Nasıl ?
-Çünkü sana bilmeni istemediğimiz şeyleri söyleyebilir dedi gülerek. Gözlerimi sinirle kapatıp elimi ondan çektim.
-Uyusan iyi olur dedim ve merdivenlerden indim. Odasına gittiğinde gürültü yapmamak için bahçeye çıktım. Kook'un numarasını tuşladım. Eğer Jiyong buradaysa kızlar da buradaydı. Bir kaç çalışta açtı.
-Alo
-Kimsiniz ? Dedi sesi uykulu geliyordu. Tanrım onu çok özlemiştim.
-Kookie benim Ji Eun
-Nuna. Tanrı için neredesin sen ? Dedi anladığım kadarıyla kalkıyordu.
-Kook gerçekten bunu nasıl anlatırım bilmiyorum ama kısacası tamamıyla boka battım. Duydun mu ?
-Neredesin söyle ? Suga hyungla çıkıyoruz hemen
-Hayır. Suga olmaz. Suga varsa Jiyong var. O piç Jiyong'a çok bağlı
-Hayır yok. Sen istemiyorsan yok. Ji Eun neredesin ? Dedi Suga. Telefonu ne zaman aldı bilmiyordum. Seninin endişeli gelmesi gözlerimi doldurmuştu. O kadar şey yaşamıştım ki kaldıramıyordum. Sanki onunla tanıştığımız gün yıllar önceydi.
-Suga buraya gelemezsin. Gelsen bile geç olur. Bak gerçekten zamanım yok. Bana acil kızların numarası lazım
-Neden ?
-Silaha ihtiyacım var
-Tanrım. Ji Eun o neden ? Ne bok dönüyor ? Oraya geliyorum
-Kendimi korumak için. Gerçekten. Ne olur ne olmaz diye
-Kızlardan önce getiririm sana. Onlar Daegu'da
-Tesadüfe bak ki bende oradayım Suga. Daegu'da
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇETE
ChickLitÇok yanlış kişiye bulaşmıştım. Yanlış yerde yanlış kişiye yanlış yapmıştım. Hemde büyük bir yanlış. Tabi o kişinin çetenin lideri olduğunu bilseydim arkama bakmadan kaçardım. Yine de bunu lehime çevirebilirim,onu kullanabilirim diye düşündüm. Onun...