-Ben Daegu'ya geliyorum
-Suga saçmalama. Hayır. Gelip ne yapacaksın ? dedim ama ona çok ihtiyacım vardı. Jiyong yanımda yoktu. Jiyong yüzünden kızları yanıma çekemezdim ama onu da bu işe bulandırmak istemiyordum çünkü Woo Tak nasıl bir insandı, ne kadar ileri gidebilirdi bilmiyordum. Zarar gelsin istemiyorum.
-Seni orada tek mi bırakalım ? Ya gelirim yada Jiyong hyungu ararım. Bunun için özür de dilemeyeceğim
-Bak Suga. Olaylar ne kadar ileri gidecek bilmiyorum
-Bu yüzden Jungkook'la geliyorum dedi sesi keyifliydi. O zamanlar Cl ve Bom'un anlattıklarını o ara sokakta kendim görmüştüm. Kook gerçekten de kendini kaybediyordu.
-Yarın akşam oradayım
-Tamam kahretsin ama beni arama. Herhangi biri yanımda olabilir. Yarın akşam için haber bekle. Seni arayacağım
-O zamana kadar dikkatli ol Ji Eun. Çok dikkatli ol. Ne olur ne olmaz diye kızların numarasını veriyorum. Silah kullanabiliyor musun ?
-Evet. Evet Jiyong göstermişti bir kez
-Harika. Yarın görüşürüz dedi ve telefonu kapattı. Sadece 10 saniye sonra bir numara attı bana. Numarayı aradım. İlk çalışta açtı.
-Lalisa
-Unnie. Unnie sensin. Tanrım Rose kalk. Ji Eun unnie arıyor
-Ne ? Unnie dedi Rose arkadan
-Hey hey sakin ol. Sana ihtiyacım var
-Sorun ne ?
-Daegudasın
-Evet sen nereden biliyorsun ?
-Bunu sonra açıklarım. Size ihtiyacım var. Bana yardım edebilir misiniz ?
-Ne istersen unnie. Ne istersen yaparım
-Silah
-Ne ?
-Bana silah lazım. İki tane hatta belki üç. Bunu kimseye söyleyemezsin anladın mı ? Yarım saat sonra atacağım adrese getir
-Bu saatte mi ? Sende mi Daegu'dasın ?
-Evet. Buluştuğumuzda her şeyi anlatacağım. Söz veriyorum. Sadece dediğimi yap ve kızlardan başka kimseye haber verme. Biriniz mutlaka evde kalın. Tek başına gelme ama başına bir şey gelme ihtimaline karşı birini evde bırak tamam mı ?
-Unnie başın belada mı ? dedi telaşla.
-Anlatacağım. Sadece silah bul ve sana vereceğim adrese gel
-T-tamam. Geleceğim dedi ve telefonu kapattık. Hanbin ile durduğumuz deniz kenarının orayı yazdım. Orası sakindi. Odama girince Hanbin'i aradım.
-Neredesin ?
-Evimde dedi uykulu bir sesle. Şuan uyuyan insanları kıskanıyordum. Bende sonsuz bir uyku istiyordum. Bütün bunlardan uzakta ama kalbim o kadar endişe ile atıyordu ki. Uykuyu bırak bu adrenalinle gözlerimi bile kapatacağımı sanmıyordum.
-Hanbin evin buraya yakındı dimi ?
-Evet sorun ne ?
-15 dakikaya sonra benim odamın oraya araba ile gelir misin ?
-Beş dakikaya oradayım.
-Harikasın dedim ve telefonu kapattım. Telefonu yatağın üzerine attım ve elime geçen bir şortu üzerime geçirdim. Üzerine bir hırka aldım. Odamın kapısını kilitledim ve camı açtım. Kendimi çatıya çıkardım. Yavaşça tam kapanmamasına dikkat ederek camı indirdim. Çatının ucuna geldim ve takla atarak yere zıpladım. Bahçe boyunca sessizce ilerledim ve bahçe duvarına çıktım. Etrafıma bakınıp duvardan atladım. Hanbin gelmişti. Ön koltuğa kendimi bıraktım.
-Az önce o çatıdan mi atladın? Tanrım kimsin sen ?
-Sadece bas gaza
-Bunu söylediğinde hep bir kriz geçiyorsun. Bu şortta ne yeni tarzın mı ? dedi ama konuşmasına rağmen gaza basmıştı.
-Geçen durduğumuz yer var ya. Deniz kenarı oraya
-Yoksa bir öpücük daha alabilecek miyim ? dedi şakayla. Koluna vurdum.
-İyi de neden bu saatte Ji Eun ?
-Çünkü başka bir zamanım yok. Kimse fark etmeden gidip dönmeliyiz.
-Neler oluyor ?
-Birileriyle buluşacağım. Woo Tak'ın merak ettiği birileriyle. Acele etmem gerek
-Kim onlar ? Dediğinde ona baktım. Bilmiyordum. Yg hakkına konuşmamalıydım.
-Boşver. Eski bir dost dediğimde kafa salladı.
Telefonu kapar kapamaz Rose'a döndüm.
-Hemen koş. Sessizce Jennie ve Ji Soo unnieyi kaldır. Ji Eun unnienin bize ihtiyacı var dediğimde yavaşça odadan çıktı. Kendi dolabımı aldım. İyi de benim bıçak dışında bir silahım yoktu. Bir bıçak çıkarıp onlara döndüm.
-Ne oluyor ? Dedi JiSoo esneyerek.
-Ji Eun unnie aradı. Başı dertte. Silaha ihtiyacı var. Ona götüreceğiz. Kimin silahı var
-Benim ama hepsi Jiyong oppa'nin odasında. Oda bize yetmiyor diye ona vermiştim dedi Jennie. Elimle yüzümü kapattım.
-Tamam Rose sen burada kal. Herhangi bir şeye karşı
-Ama bende Ji Eun unnieyi özledim
-Biliyorum ama o birinim burada kalmasını istedi. Eğer başımıza bir şey gelirse diye. Diğerlerine haber vermen için
-Tamam. Ona onu sevdiğimi söyledin
-Eğer yarım saatte bir seni aramazsak direk Seunghyun'u uyandır ve her şeyi anlat.
-Bu çok tehlikeli. Kimse anlamadan evden çıkabilir miyiz ?
-Mecburuz. Başı dertte Jennie. Bak siz aşağı inin. Ben Jiyong oppanın odasına sızıp silah alacağım. Arabayı çalıştırın dediğimde ikisi de panikle bana bakıyordu.
-Sorun yok. Bunu halledebiliriz. Aylardır onu görmedik. Bize ihtiyacı var dediğimde ikisi de kafa salladı. Sessizce aşağı inerken Jiyong oppanın odasına geldim. Yavaşça içeri girdim. Etrafına dönerken sessizce bekledim. Büyük silah dolabını açtım ve Jennie'nin olduğunu düşündüğüm 3 silahı aldım ve aynı sessizlikle odadan çıktım. Aşağı kata indiğimde Jin Woo oppa ile burun buruna geldik. Kaşlarını çattı.
-Ne yapıyorsun? Dediğinde silahları arkama saklamaya çalıştım ama 3 tane olduğu için yapamadım.
-Lütfen oppa. Gelince anlatırım
-Şimdi bir şey demezsen bağırıp herkesi kaldırırım. Jungkook mu geldi ? Dediğinde kaşlarım çatıldı.
-Hayır. Oppaaa hayır. Ahh lanet-
-Bela okuma. Söyle
-Ji Eun unnienin bir ihtiyacı var dediğimde şaşkın bir halde baktı
-Bak anlatırım. Gelince
-Geliyorum bende
-Oppa
-Sesimi yükseltmek istemiyorum
-Lanet olsu-
-Bela okuma dedi peşimden gelirken. Arabaya bindiğimde kızlar şaşkınlıkla bana döndü.
-Sadece gaza bas unnie. Yakalandım dediğinde ikisi de önüne döndü.
-Ji Eun nunayı özledim dedi Jin Woo oppa. Ona döndüm.
-Bende oppa. Bende
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇETE
ChickLitÇok yanlış kişiye bulaşmıştım. Yanlış yerde yanlış kişiye yanlış yapmıştım. Hemde büyük bir yanlış. Tabi o kişinin çetenin lideri olduğunu bilseydim arkama bakmadan kaçardım. Yine de bunu lehime çevirebilirim,onu kullanabilirim diye düşündüm. Onun...