Asfalt yola çıktığımda etrafımda ormandan başka bir şey yoktu. Medeniyetten oldukça uzaktaydım.Nisocuğum bence geri dönmelisin. Hayır! Nisocan hemen dön! Kafa bulmaya gelen serserilere bu ıssız yerde yem oluruz. Dönmeyeceğim! Gök gürlüyor ve sen gök gürültüsünden korkarsın. Birazdan yağmur bastıracak. Bastırsın, korkmuyorum!
Adımlarımı hızlandırıp geldiğimiz istikamete doğru ilerlemeye devam ettim. Elbet bir ev çıkacaktı, karşıma.
Bu mevsimde kimse buralarda kalmaz Nisocuğum. Sağ ol, en büyük destekçimsin! Bende arabaların önüne atlarım. Sanırsın otoyol. Ne arabasından bahsediyorsun? Yanından kedi geçerse şükret bebeğim! Susar mısınız sizinle uğraşamam! Arkana baksana belki bizim meteor geliyordur. Bakmayacağım defolsun! Yalancı pislik!
Allah'ım gök gürlüyor. Kulaklarımı kapatıp adımlarımı durdurdum. Bu ağaçlar yıldırım çeker mi Nisocanlar? Seni şöyle yolun ortasına alalım Nisocuğum. Ölmek istemiyoruz. Tamam.
Yolun ortasından ilerlemeye devam ederken hala kulaklarımı kapatıyordum. Yağmur çiselemeye başlamıştı ve ayaklarım geri dönmek için bağırıyordu. İlacımı yanıma alsaydım keşke. Bu ağrı beni öldürecek.
Nerede bu medeniyet? İnsan böyle bir şeyi itiraf etmek için hiç dağ başına getirilir mi?
İki el belime dolandığında büyük bir çığlık attım.
"İmdat, yardım edin!"
"Gel buraya yaramaz şey."
"Doğu" Allah'ım bu sesi duyduğuma resmen şükretmiştim.
"Bu kadar yeter küçük hanım. Hemen benimle eve geliyorsunuz?" Beni tek koluna sabitleyip eve doğru yürümeye başladı.
Toparlan Nisocan! Küsüz biz o meteora.
Çiseleyen yağmurun etkisiyle yanağıma yapışan saçlarımı geri ittirdim.
"Bırak beni yalancı meteor!"
Hay senin ağzına Nisan! Hep senin yüzünden oluyor. Neden meteor diyorsun adama? Ama adam meteor ben ne yapayım? Meteorlar kovalasın sizi!
Bacaklarım havada çırpınırken yüzü arkamda kaldığı için yüz ifadesini göremiyordum. Karnımdaki koluna tutunup daha fazla çırpındım. Ama o hiç etkilenmeden beni bir bez bebek gibi tek kolunun arasında taşıyordu.
"Bıraksana!"
"Sana sinirinin geçmesi için yeterince zaman verdiğimi düşünüyorum. Şimdi uslu bir kız ol."
Yağmur şiddetini arttırmaya başladığında çırpınmayı bıraktım. Beni bir anda bir çuval gibi omzuna atmıştı ve ağzımdan kopan tiz bir çığlığa mani olamamıştım.
Sırılsıklam aşık olmak böyle bir şey miydi? Elbisemin eteklerinden akan suyu hissettiğimde aklıma neden aşk geliyordu? Çünkü sırılsıklam aşıksın. Edebiyatçı git buradan! Nisocuğum ikimizde onu affedeceğini biliyoruz. Affetmeyeceğim.
Eve girdiğimizde beni şöminenin yanındaki kırmızı kadife koltuğa bıraktı.
"Odun getireceğim. Sakın kıpırdama buradan." Hemen koltuğun arkasına katlanmış bir şekilde asılı olan battaniyeyi alıp üzerime sardı ve evden çıktı.
Emriniz olur meteor bey! Ekleme yapıyorum; yalancı pislik meteor bey! Bebeğim adam sana yalan söylemedi. Sadece bazı şeyler sakladı. Aynı şey! Hayır aynı şey değil. Siz kimin tarafındasınız? Tarafsız bölgedeyiz. Dişlerim üşümekten birbirine vururken sizinle tartışmayacağım. Biz kaçtık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu'nun Gökyüzünde
RomanceTAMAMLANDI. +18 sahneler içerir. Uyarıldınız. Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum. Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesap...