8.Bölüm(Evcilik Oyunu)

7.3K 217 35
                                    

Geçen monoton bir haftanın ardından birkaç gündür fizik tedavi görüyordum. Hakanla bu süreçte dip dibe olmam Doğu'yu delirtse de elinden geldiğince sakin kalmaya çalışıyordu. Evden çıkması gerektiğinde mutlaka Can ve Feda'yı başımıza dikiyordu. Hakanla enerjim tutmuştu ve bence iki iyi arkadaş olma yolunda güzel ilerliyorduk. Hayatım boyunca erkeklerle daha iyi anlaşmamın da bu uyumumuza katkısı tabi ki de vardı.

"Rahat mısın Nisancığım?"

"Rahatım devam edebilirsin."

Birkaç gündür aynı şeyleri tekrarladığımız için artık bir sonraki adımımızın ne olduğunu biliyordum. Önce beni yumuşak bir mindere sırt üstü yatıyordu ve bacak egzersizleriyle başlıyorduk. Doğu bu sahnelere sadece bir kez şahit olmuştu ve dişlerini sıkarak bizi izlemek zorunda kalmıştı. Bu tedavinin benim için önemini bildiği için mümkün olduğunca kükrememeye gayret gösteriyordu. Bacak egzersizlerinde belime saplanan ağrılar pes etmem için yalvarsa da mümkün olduğunca dayanmaya çalışıyordum. Hakan yorulduğumu anladığı zaman beşer dakikalık dinlenme molası veriyordu.

Bacağımı dizimden kavrayıp karnıma doğru son kez ittirdiğinde kan dolaşımımı hızlandırmak için bacaklarıma masaj yapmaya başladı. Bu rutinimizi de tamamladığımızda salonun ortasına kurulan demir yürütece geçiyorduk. İşte fizik tedavinin en zor kısmı da burasıydı. Hissetmediğim uzuvlarım cansız bir şekilde sallanırken kollarımdan aldığım destekle onları diri tutmak! İnanın bu hiç kolay değildi.

"Hadi ponçiğim yapabilirsin. Gel bana"

Can demirden yürütecin en sonunda beni beklerken Feda da onun yanındaydı. Hakan ise düşme ihtimalime karşı arkamda duruyordu.

"Olmuyor. Hissedemiyorum" İnanılmaz yorulmuştum. Kollarımın bu kadar güçsüz olduğunu ancak bacaklarımdaki hissiyatı yitirdiğimde anlamıştım. Hakan arkamdan kulağıma doğru yaklaştığında az kalsın düşüyordum.

"Sana güveniyorum Nisan. Hadi sadece bir adım."

Hakan'ın kulağımdaki sesinden güç alırken hissetmediğim cansız bir uzvu hareket ettirmeye çalıştım. Ama olmuyordu. Son çare olarak kollarımı öne doğru kaydırdığımda bacaklarımı sürükleyerek ilerletmiştim.

"Harikasın. Hadi devam et."

Büyük bir yorgunlukla kendimi bırakırken Hakan karnımın üzerinde ellerini birleştirerek beni yakalamıştı.

"Beş dakika mola" Beni nazikçe zemine oturttuğunda kendisi de hala tam arkamdaydı. Sırtımı ona vererek kendimi dinlenme moduna aldım. Can ve Feda'nın gözlerindeki hayal kırıklığı içimi burksa da ağlamayacaktım. Artık bir zavallı gibi ağlamak yerine savaşacaktım. Hala aynı pozisyonda otururken kapı zili çalmaya başladı. Feda kapıyı açtığında içeriye Mine teyze girmişti ve şu an hiç onu çekecek durumda değildim.

"Çocuklar siz dışarı çıkın."

Feda ve Can bana baktığında onları gözlerimle onayladım ve kapının önüne çıktılar.

"Çok tatlı gözüküyorsunuz"

Mine teyzenin ne kastettiğini anlamam çok uzun sürmemişti. Ama yine de bu söylemini umursamadım. Nefes nefese dinlenmeye çalışırken bir de ona laf yetiştiremezdim.

Mine teyze yürütecin korkuluğuna dirseklerini dayayarak başını bize doğru eğdi.

"Yarın nikâhınız var"

"Ne?" Şaşkınlıktan büyük bir şiddetle bağırdığımda Mine teyze kahkahayı basmıştı.

"Hakanla yarın evleniyorsunuz ve benim evime taşınıyorsunuz."

Doğu'nun GökyüzündeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin