22.Bölüm(İyi Olacaksın)

3.8K 264 210
                                    

1 AY SONRA

Doğu'suz geçen kocaman bir ay... O günden sonra beni bir kere bile aramaması neden yüreğimi bu kadar acıtmıştı? Feda ne kadar inkar etse de Doğu onu arayıp rapor istiyordu. Birkaç kere telefon konuşmalarına kulak misafiri olmuştum. Hala benden haber almaya çalışması içimi ısıtsa da aramızdaki bu kopukluk beni çok huzursuz ediyordu. Her şeye rağmen onun peşimden ayrılmamasına o kadar alışmışım ki, sanki karnıma sert bir yumruk yemiş gibiydim.

Arda ise tutuklandığı günün ertesi sabahı serbest bırakılmıştı. O günün akşamında ise tüm kemikleri kırılmış bir şekilde bir hastanenin önüne atıldığı haberini almıştık. Herkes Doğu'nun yaptığından çok emindi. Benim payıma da inanmak düşmüştü. O sarf ettiğim sözlerden sonra burnumu düşürüp onu arayamazdım. Eğer yaptıysa eline sağlık deyip konuyu öylece kapatmıştım.

Şimdi ise yeni iş yerime doğru kısa bir metrobüs yolculuğu yapıyordum. Hakan'ın asistanı olarak iş dünyasına giriş yapmamın tek nedeni tüm kapıların yüzüme kapanmasıydı. İşletme okuyan biri için iş hayatı oldukça acımasızdı. Hakan'ın yanında bir yıl deneyim kazandıktan sonra onun referansıyla yeni işlere yelken açmayı düşünüyordum.

İneceğim durağa geldiğimde insanların arasından geçerek zor da olsa inmeyi başardım ve bir sokak ötedeki kliniğe doğru yol aldım. 1 hafta da bu işe oldukça ısınmıştım. Not tut, randevuları takip et, randevuları ayarla, Hakan'ın sabah kahvesini hazır et ve mutlaka ona gülümse... Bunlar Hakan'ın benden yapmamı istediği kesin maddelerdi.

Kliniğe girip eşyalarımı kişisel dolabıma yerleştirdikten sonra mutfağa geçtim ve her sabah ki rutinim olan sütlü kahveyi yapmaya koyuldum. Hakan benden beş dakika sonra mutlaka burada oluyordu. Her sabah ısrarla beni evden kendi almayı teklif etse de ben bunu kibar bir dille reddediyordum ve aramızda hiçbir şey olmayacağını da mutlaka hatırlatıyordum.

"Günaydın biricik asistanım."

Kahveyi fincana doldurup arkamdan gelen sese döndüm.

"Günaydın biricik olmayan patronum" Gülümseyerek elimdeki kahve bardağını ona uzattım.

Bardağı alıp kahveyi üfleyerek yudumladı.

"Senin elinden bir başka oluyor bu meret." Göz kırpıp arkasını döndü ve odasına doğru yöneldi. Eliyle gelmem için işaret yapmayı da ihmal etmedi.

Not defterimi alıp hemen odasına gittim. Masasına oturmuş kahvesini afiyetle yudumlarken ağzından çıkan dumanları görebiliyordum.

"Bugün programımızda neler var? Anlat bakalım."

Defteri hızla açıp bugünün tarihinin atıldığı sayfayı açtım.

"Bugün saat 11' de boyun düzleşmesi olan bir hasta gelecek. Saat 1'de bel fıtığı olan bir hastayla randevunuz var. Saat 2 buçukta..."

Biraz duraksadım ve derin bir nefes aldım

"Bacaklarını hissetmeyen bir hastayla randevunuz görünüyor. Son olarak da saat 4'de yeniden bir boyun düzleşmesi hastanız var."

"Hastalıklarının adına kadar not alman hoşuma gidiyor. Sen bu iş için yaratılmışsın." Yerinden kalkıp elindeki bardağı masaya bıraktı ve karşıma dikildi.

"Belki de sadece benim asistanım olmak için yaratılmışsındır."

Sesli bir yutkunmanın ardından birkaç adım geriye çekildim.

"Tamam, tamam hemen asma yüzünü. Gül bakiyim." Ellerini yanaklarıma uzatarak dudaklarımı iki yana çekiştirdi. Ellerini ittirip gülümsemeye çalıştım.

Doğu'nun GökyüzündeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin