Günümüz...
Gözlerimi araladığımda hala Doğu'nun göğsündeydim ve gün çoktan aydınlanmıştı.Yüzümü onun yüzüne usulca kaldırdığımda öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Uyumuyor da sanatsal bir filmin ortasında duruyor gibiydi. Elimi yanağındaki kirli sakallarının üzerine yerleştirerek baş parmağımla yanağına narin dokunuşlar bıraktım. Son kez aynı evi paylaşıyorduk. İçim oldukça buruktu. Ama gitmem gerektiğini de biliyordum.
Gururum bu belirsiz durumumuzu daha fazla kaldıramazdı. Artık öğrencilik hayatım son bulmuştu. İşletme bölümünü okumak, okumak sayılır mıydı tartışılır. Ama en azından Doğu sayesinde hep hayalini kurduğum şirin kafeme kavuşmuştum. Koskocaman beş yılı onunla dolu dolu yaşamıştım. Bana yeterdi de artardı bile.
Nisan neden sürekli sonsuza dek ayrılıyormuşsunuz gibi konuşuyorsun? Bir susar mısın? Ben bu evden gittiğimde ya eve başka kızlar getirirse? Sende sus! Ne sandın canım? Adamın kendince ihtiyaçları var. Ya sussanıza! Eve geç geldiği geceler ne haltlar yiyor sanıyordun?
"Kesin sesinizi!" diye bağırarak yataktan adeta sıçradım. Bu binlerce farklı Nisan sinirimi bozuyordu! Beynimin içinde didişe didişe delirttiler en sonunda beni!
"Nisan güzelim iyi misin?"
Korkuyla Doğu'ya doğru dönerken bir yalan bulmaya çalıştım. Elleri bedenimi arkamdan sararken "Kabus mu gördün?" diye sordu. Başımı sıcak dudaklarına yaslayıp "Evet" diye mırıldandım.
Kolları karnıma sıkıca dolanırken heyecandan ölebilirdim. Evet beş yılda bundan daha fazla yakınlaşmalarımız olmuştu. Ama kaç yıl geçerse geçsin bu heyecanım dinmezdi. O Doğu'ydu. Benim Doğu'm. Tabi onun bundan haberi olduğu söylenemezdi. İçimden kendi kendime kıkırdadım.
"Kahvaltımızı senin kafede mi yapsak?" Başını omzuma gömdüğünde ölüyorum sandım.
İçimde kelebekler uçuşurken sırıtarak "Olur" diye yanıtladım.
"Gidiyorsun diye çok mutlusun bakıyorum da?"
"Yaa Doğu saçmalama. Tabi ki seni bırakmaya bayılmıyorum. Ama hayat boyu bunun yasını tutmayacağız herhalde değil mi?"
"Ben belki tutacağım. Nereden biliyorsun?"
"Hadi ama ikimizde biliyoruz. Rahat rahat bu eve kız atabileceksin artık!"
Sesim sitemliydi.
"Ne biçim konuşuyorsun sen benimle?"
Kaşlarının çatıldığını tahmin edebiliyordum. Dudakları omzumdaki çıplaklığı bulduğunda titrememe engel olamamıştım.
"Sonuçta erkeksin. Bazı ihtiyaçların var" dedim, sesimi düz tutmaya çalışarak.
"Bak hala nasıl konuşuyor" diyerek dudağını omzumdan boynuma doğru öpmeden sürükledi.
"Doğu ne yapıyorsun?" dedim, şaşkınlıkla.
"Hoşuna gitmedi mi?" diye sordu.
Dudakları çenemin altında sabitlenirken sıcak nefesi tenimi okşuyordu. Sanırım dilim tutulmuştu.
"Senin ihtiyaçların olmuyor mu?" diye sordu, edepsizce. Harika! Cevapla, Nisocuğum! Hadi buyur!
"Bilmem henüz deneyimlemediğim bir alan" dediğimde kendimi pataklamak istedim. Bu ne biçim cevap kızım! İş tercihi mi yapıyorsun?
Dudağı yeniden hareketlendiğinde yanağıma sürterek kulağıma ulaşmıştı. Ölüyorum. Yardım edin!
"Kendine hiç dokunmadın mı?" diye yakıcı bir sesle sorduğunda iyice edepsizleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu'nun Gökyüzünde
RomanceTAMAMLANDI. +18 sahneler içerir. Uyarıldınız. Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum. Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesap...