Bu bölüm anıt bölümdür. Enes, Salih ve Nehir Anısına...
Otobüs Muğla'da mola verdiğinde Kaş'a kadar dayanabilecek bir halde değildim. Her yanım uyuşmuştu. Karnımdaki morlukların acısı dayanılmaz bir hal almıştı. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Mola yerinde inip Muğla'nın bilmediğim caddelerine giriş yaptım. Üzerimde pamuklu kumaştan bir şort ve beli açık salaş bir sweatshirt vardı. Havanın sıcak olması şansımaydı. Onlarca dükkanın önünden geçerken kollarımı göğsümde bağladım. Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Şu an hayatımı doğaçlama yönetiyordum.
Arnavut kaldırımlı dar bir sokağa girip ilerlemeye başladığımda yolun sonundaki ışıltılı yazı dikkatimi çekti. Yazı uzakta kaldığı için okuyamamıştım. Gözümü vitrinde gezdirirken bu küçük dükkanın bir fotoğraf stüdyosu olduğunu anlamam zor olmamıştı. Dükkana daha fazla yaklaştığımda vitrinde asılı olan eleman aranıyor yazısı gözüme ilişti.
Hiç düşünmeden dükkana girmeye karar verdiğimde yüzümü kapının tepesindeki ışıltılı yazıya kaldırdım.
"Enes, Salih ve Nehir Anısına..."
Bu tuhaf dükkanın adı bu muydu yani? Stüdyoya girmekle girmemek arasında gidip gelirken birden kapı açıldı ve Amerikan filmlerinde çalan tuhaf kapı zillerinden çaldı.
"Merhaba"
Karşımda duran yumuşak sesli genç kadın hamile görünüyordu. Karnını okşayarak bana bakmaya devam ederken kendimi hızla toparladım.
"Merhaba" dedim, titreyen bir sesle.
Karnımdaki morluklarda gözünü gezdirdiğinde telaşla koluma girdi.
"Ne yaptılar sana böyle? Gel benimle. Hadi gir içeriye."
Kadın beni telaşla içeriye sürüklerken benim gözüm onun karnında taşıdığı candaydı. Beni tezgahın arkasındaki sandalyeye oturtup o da yanımdaki sandalyeye oturmuştu.
"İyi misin? Su falan ister misin?"
Kadının karnından gözlerimi zorla koparmayı başardığımda gözlerine doğru baktım.
"Hamile misiniz?"
Kadın tebessüm etti ve karnını okşadı.
"5 aylık."
"Allah kucağınıza almayı da nasip etsin" dedim, kırgın sesimle.
"Polise gidelim mi? İster misin?" diye sordu, şefkatle.
"Bu morluklar yeni değil. Birkaç gün oluyor."
"Bu halde ne yapıyorsun sokaklarda? Kötü görünüyorsun."
"İş ilanınız için gelmiştim" deyip gülümsemeye çalıştım.
"Öyle mi? Tam zamanında geldin. Bebek artık çok zorluyordu. Bir yardımcıya ihtiyacım vardı."
"Ne yani alındım mı?" diye sordum, şaşkınlıkla.
Elini bana uzatarak ismini söyledi.
"Ben Begüm."
"Ben de Nisan" diyerek elini kavradım.
"O zaman yeni işin hayırlı olsun Nisan."
Hayatımda ilk kez işler yolunda gidiyordu. Ama ben mutlu bile olamıyordum.
"Biliyorum biraz fazla olacak ama sizden bir şey isteyebilir miyim?" diye sordum, tedirginlikle.
"Tabi avans mı?" Kadın şefkatle elimi iki avucunun arasında okşadı. Ne kadar da cana yakındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu'nun Gökyüzünde
RomansTAMAMLANDI. +18 sahneler içerir. Uyarıldınız. Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum. Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesap...