Feda, odasından çıkıp salona geçtiğinde Can'ı yoğun bir hazırlığın içinde buldu. Can Atahan bu gece dünya evine giriyordu. Üzerindeki buz mavisi damatlığını beyaz bir gömlekle kombine etmişti. Yakasındaki papyon yine takımı gibi buz mavisiydi. Kol düğmelerini iliklemekle meşgulken bakışlarını Feda'ya çevirdi.
"Koca götlü neden hala giyinmedin? Kaldır şu kıymetlini!" Can homurdanırken Feda gözlerini ovuşturdu.
"Akşama kadar bin defa giyinir bin defa soyunurum."
Can kol düğmelerini iliklemeyi sonlandırdığında Feda'ya yaklaştı.
"Fotoğraf çekimi diye bir şey var. Duydun mu, mağara sarkıtı kılıklı herif?"
"Ulan sabahtan beri bana hakaret etme cesaretini hangi kıçından alıyorsun?" Feda elini öfkeyle havalandırıp indirdi.
"Bundan!" Can sağ kalçasını Feda'ya gösterirken kalçasını hafif dikleştirdi. Üzerinden bir saniye geçmeden Feda çıplak ayağını Can'ın kalçasına geçirdi.
"Gerdek gecemin katilisin sensin. Teslim ol, suçlusu sensin. Bir sen var senin içinde. Of... Hem bıçak hem yara sensin." Can bir şarkıyı daha sonlandırırken kalçasını okşadı. "Canım götüm gördüğün muamele için çok üzgünüm."
Feda sabır çekerek salonu terk etti. Odasına girip Can'ın zorla aldırdığı lacivert takım elbiseyi dolaptan çıkardı. Yatağın üzerine bıraktığı takımı bir müddet süzdü. Can bu takımı Feda'ya denetirken Ali'de aynı takımdan istemişti.
İkisi de takımı giyip kabinden aynı anda çıkmışlardı. Ali, Feda'ya yaklaşıp gömleğinin açık kalan iki düğmesini iliklemişti. Yüzleri öyle yakındı ki, nefesleri birbirlerinin dudaklarına değip havaya karışıyordu. Feda hayatında ilk kez böyle bir yakınlıktan etkilendiğini hissetmişti. Fakat inkar ediyordu. Ali, iki düğmeyi de iliklediğinde Feda'nın kulağına dudaklarını değdirdi.
"Yine çok güzelsin." Feda duyduğu cümleye mi yoksa kulağına değen dudaklara mı tepki vereceğini bilemedi. Buzlarını çözmeye başardığı anda geri çekildi.
"Yine azgın bir piçsin!" Feda homurdanıp kabine geri döndü. Can ise Ali'ye yaklaşıp erkekliğine sert bir tekme indirdi. "Azgın yılanını Feda'dan uzak tut."
Feda bu gürültüleri kabinin ardından dinlerken bir an için kalbi acıdı. Acaba Ali'nin canı çok yanmış mıdır diye düşünmeden edemedi.
Aklına düşen bu anı onu gülümsetti. Kıyafetlerini çıkarıp takımını giydikten sonra kravatını bağlayarak işlemi sonlandırdı. Kravatını bağlarken Ali'yi yeniden hayal ediyordu. Onun parmaklarının kravatının kıvrımlarında dolandığını, yüzünün yüzüne olan yakınlığını ve nefesinin dudaklarına bıraktığı eşsiz dokunuşu hayal ediyordu. Bugünlerde Ali'yi çok fazla düşünür olmuştu. Buna bir son vermeyi dilese de hep başarısız oluyordu. Odasından çıkıp Can'ın yanına döndü.
"Hazırım. Hadi gidelim."
"Önce Lina'yı kuaförden alacağız." Can elindeki araba anahtarını Feda'ya doğru fırlattı. Feda anahtarı kapıp aynı anda dış kapıyı açtı. Kapının önünde görmeyi umduğu yüz kesinlikle Ali'ydi ve öyle de olmuştu.
"Günaydın, çıtır." Ali, Feda'nın yanağından bir makas aldı.
"Çıtırlar girsin, sikine!" Feda bir küfür savururken Ali'yi ittirip arabaya doğru yürümeye başladı.
"O çıtır sensen hayır demem." Ali bir kez daha kur yaparken Can arkadan Ali'nin ensesine avucunu geçirdi. Ali hiç acı hissetmedi. Önü sıra yürüyen Feda'nın geniş omuzlarını izledi. Bakışları kalçalarına doğru inerken onu çıplak hayal ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu'nun Gökyüzünde
RomansaTAMAMLANDI. +18 sahneler içerir. Uyarıldınız. Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum. Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesap...