51.Bölüm(60.Kat)

1.3K 143 174
                                    

Erkek egemen güçleri evden postaladıktan sonra kız gecemiz başlamıştı. Ada kız gecemizin onur konuğuydu.

"Hala ne olur scooby izleyelim. Scooby..."

Ada heyecanla tepinirken Scooby Doo'nun son filmini açıp kumandadan oynatma tuşuna bastım. Halasının minyatürü tıpkı benim gibi Scooby Doo tutkunuydu. Lina patlattığı mısırlarla salona girdiğinde Ada'yı ortamıza oturtup ışıkları da kapatmıştık.

Ada, filmin onuncu dakikasında göğsüme gömülüp uyuduğunda bizde Lina ile filmi izlemeyi bırakıp sohbete dalmıştık.

"Demek Can kızlara makyaj yapıyordu?" Lina'nın yüzüne yansıyan televizyon ışığı bir yanıp bir sönerken mimiklerini seçmekte zorlansam da sesi bu durumdan memnun kalmadığını belli ediyordu.

"Sınıfımızda makyaj yapmadığı kız kalmamıştı. Hepsi hala kanalında duruyordur. Kızlar videoya çıkmak için can attığından Can'ın saçma ve özensiz makyajına asla itiraz etmiyorlardı."

"Sence Can'dan baba olur mu?" Sorusuyla birlikte afalladım. Can'dan şüphe duyuyordu.

"Can'ın çocuk ruhlu bir adam olduğunu biliyorsun. Çocuğuna babalıktan çok arkadaşlık yapacağını düşünsem de gerektiğinde baba rolüne gireceğinden hiç şüphen olmasın." dedim.

Ada kıpırdanınca onu daha rahat ettirmek adına karşımızdaki koltuğa yatırıp üzerine ince bir battaniye örttüm. Işıkları yakıp filmi durdurduğumda tekrar Lina'nın yanına oturdum.

"Karmakarışığım Nisan."

Lina'nın bunu dillendirmesine gerek yoktu. Vücut dili kendini ele veriyordu.

"O bebeği ne olursa olsun hayattan koparma Lina. Bunun vicdan azabı bir ömür omuzlarında yük olacak. Bu yükü sırtlanma." Bebeğinden vazgeçmemeliydi.

"Beni korkutuyor." Sesi bir mırıltıdan ibaretti.

"Ama onu seviyorsun." dedim, bebeğini kastederek.

"Onu seviyorum." diyerek onayladı, beni. "Ve babasına aşığım."

"Bebeğiniz senin engelin değil, Lina. Onu engel olarak görme. Bir kadın üstelik bir de anneyse bu dünyada başaramayacağı şey yoktur. Kariyer de yapar, dünyayı da gezer, hayallerini de yaşar. Yeter ki, istesin." Söylediklerim onu yumuşatmalıydı.

Ellerini karnının üzerine koyup bir müddet karnını izledi.

"Burada bir can var. Çok tuhaf değil mi?" Sorusunu kendi kendine sorar gibiydi. Ama yine de yanıtlama ihtiyacı duydum.

"Dünyanın en tuhaf şeyi..." dedim, elimi şişkin karnımın üzerine koyarken. "Bedenini biriyle paylaşıyorsun. Adımlarını onu düşünerek atıyorsun."

"Ben ona kıyamam Nisan. Bunu Can'a söylemeliyim. Hemen." Telefonunu çabucak eline alıp Can'ın numarasını kaydırarak kulağına götürdü.

Bekledi, bekledi, bekledi. Yüzü düşmek üzereyken aniden aydınlandı.

"Can..." Sesi heyecan doluydu. Karşı tarafın sesi de çok geçmeden dışarıya kadar ulaştı.

"İyi misin?" diye sordu, soğuk bir sesle. Belli ki Lina'ya tavırlıydı. Ama Can uzun tavırlar asla yapamazdı.

"Bebeğimizi istiyorum." dedi, Lina ve dudaklarını kemirip bir cevap bekledi.

"Yemin et." diye bağırdı, Can.

"Yemin ederim canımın nuru." Lina'nın yüzüne rahatladığını belli eden bir gülümseme yayılmıştı.

"Ulan kızım bir geleyim ağzını yüzünü yumuracağım. Ne diye tribe soktun o zaman beni?" Can çocuk gibi sitem ederken Lina kıkırdamaya devam ediyordu.

Doğu'nun GökyüzündeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin