Mert Çeliker iki saat bile geçmeden telefonunu alıp Feda'nın numarasını çevirerek kulağına götürdü. İkinci çalıştan sonra telefonun diğer ucundan Feda'nın sesi duyuldu.
"Söyle"
"Neredesiniz lan siz?" Mert öfkeliydi.
"Bu gece benim balıkçı barakasında kalacağız. Nisan keyifsiz."
"Doğu iti mi bir şey yapmış?" diye sordu, bağırarak.
"Senin despotluğundan bunalmış. Biraz nefes alsın." dedi, Feda uyarıcı bir sesle.
"İyi tamam" Mert karşı taraftan cevap beklemeden telefonu kapatıp koltuğa fırlattı.
Can da evde yoktu. Yalnız başına kaldıkça kendi kendine kuruyor ve kendini gaza getiriyordu. Dudaklarını kemiriyor, tırnaklarını yiyor, sağa sola voltalar atıyor ve içindeki küle dönmek bilmeyen ateşi sulamaya çalışıyordu.
En sonunda dışarı çıkıp hava almaya karar verdi. Evde biraz daha kalırsa ya Duygu'yu düşünmekten ya da kızını düşünmekten çıldıracaktı. Kapıyı açtığı anda karşısında beliren adam duraksamasına neden oldu.
"Buyur kardeş kime baktın?" diye sordu, sonunda birinin varlığına kavuşmanın ferahlığı içinde.
"Mert Çeliker'e" dedi, adam kendinden emin bir sesle.
Gözlerini kısıp "Hayırdır sen ne yapacaksın Mert Çeliker'i" diye sordu.
"Birbirimizi kandırmayalım. Mert Çeliker'in sen olduğunu biliyorum." Adam oldukça rahat bir tavır takınıyordu.
"Bana bak" Mert tek elini adamın yakasına yapıştırdı. "Faruk itinin adamıysan seni parçalara ayırır köpeklere yediririm."
"Sakin ol kardeş!" dedi, adam sırıtarak. "Ben Faruk itinin hisselerini satın alan adamın tam da kendisiyim. Sana kızını bulmanda yardım edeceğim. Faruk Yücesoy yurt dışına kaçtı."
Mert adamı hızla evin içine çekti ve kapıyı kapattı.
"Neden bana yardım edecekmişsin?" diye sordu.
Karşısındaki adam takım elbisesinin yakasını düzeltip dik bir konum aldı.
"Çünkü düşmanımız ortak. İkimizde Faruk Yücesoy'un ölmesini istiyoruz."
Oysaki eksikti. Adamın asıl düşmanı Doğu Yücesoy'du.
"Kızımı nasıl kurtaracakmışsın peki?" diye sordu, Mert. Elleri hızla havaya inip kalkıyordu ve her an karşısındaki adama saldırmaya hazır bir konumda bekliyordu.
"Faruk'un paravan şirketinin neredeyse tüm gücü elimde. Oğlunun küçük hissesini saymazsak şu an elimin uzanamayacağı bir Mars var."
"Doğu'nun bulamadığını sen mi bulacaksın?" dedi, Mert alayla.
"Ah, Doğu! Küçük ama mide bulandıran sinek detayımız!" dedi, erkeksi bir kahkaha atarak.
Mert'in elleri birer yumruk halini almıştı. Karşısındaki adamın gözleri Mert'in yumruklarına kitlendi ve parmağıyla yumrukları göstererek alaylı bir şekilde konuştu.
"Hayatını siken bir adamı savunmaya geçmen pek acınası bir şey Mert."
Mert'in yumrukları hızla açılırken bir elini adamın boğazına sardı. Adam hala keyifliydi.
"Sakin ol." dedi ve devam etti. "Sana sağ kolum olmanı teklif ediyorum. Kızının bulunma çalışmalarına bizzat şahit olacaksın."
Mert adamı ittirerek geri çekildi ve sorusunu yöneltti.
"Sen bu işin neresindesin?"
"Nisan'a değer veriyorum ve Yücesoy ailesinin ona bir kez daha zarar vermesine müsaade etmeyeceğim" dedi, kararlılıkla.
"Ulan sen benim kardeşime göz mü koydun şerefsiz?"
Mert adamın yakasını kavrayıp sert bir kafayı burnunun ortasına geçirdi. Adam dengesini sağlayıp yeniden Mert'e doğru baktı.
"Göz koymak mı? Ne çirkin ithamlar? Kardeşin benim sayemde yürüyor. Doğu iti gününü gün ederken Nisan'ın iyileşmesi için gece gündüz yanında olan bendim. Onu ben iyileştirdim. Biz onunla yeni bir hayata başlıyorduk. Tabi Yücesoy ailesi suyu yeniden bulandırmasaydı."
Mert burnundan soluyordu. Adam umursamayıp konuşmasına devam etti.
"Görmüyor musun? Doğu kardeşine hasardan başka hiçbir şey getirmiyor. Nisan'ı bu Doğu batağından birlikte çıkaralım. Doğu'yu yalnızlığın içine hapsedelim. Faruk'u da tahtalı köye postayalım. Bu arada güzel haber; Faruk iti Mine'nin kafasına sıkıp işini bitirdi. Düşman sayımızı düşürdü. Sağ olsun."
Mert ellerini yüzüne götürüp ovuşturdu. Alnını karışladı. Saçlarını birbirine karıştırdı. Düşündükçe düşündü.
Adam elini uzatıp "Var mısın?" diye sordu. Mert bakışlarını adamın kendine uzanan eline indirdi. Gözleri koyulaşıp tekrar berraklaştı ve kendine uzatılan eli tuttu.
"Varım." dedi, kararlı bir sesle. "Kızımı da Nisan'ı da çekelim, o bataktan."
Adam Mert'in elini kavrayıp yukarı aşağı salladı ve kendini takdim etti.
"Hakan Erdem."
Lütfen, yorumlarınızı ve beğenilerinizi esirgemeyin.
Desteğiniz daim olsun. Sağlıkla kalın.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu'nun Gökyüzünde
RomantizmTAMAMLANDI. +18 sahneler içerir. Uyarıldınız. Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum. Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesap...