☆Gerçekten çok sinirliyim ve bu bölümü sırf hikaye yorumlarımda yapılan çirkin dayanışma üzerine erken paylaşıyorum. Hikayemi beğenmeyenler beğenmedik yazabilirler. Bunda bir sorun yok. Ama tutup 'okumayın sakın' diye bir dayanışma içine girerseniz işte buna eyvallahım yok! Bir gün sizin de emeğinize böyle birşey yapıldığında beni hatırlayın! Tabi hala buralardaysanız ve bu yazıyı görüyorsanız!☆
"Doğu kapıya bakar mısın? Giyiniyorum." Sesimi karşı odam da olan Doğu'ya iletmeye çalıştım.
Dün gece Doğu'yla giysi dolaplarımızı yerleştirmiştik. Bu yüzden ne giyeceğimi seçmekte zorlanmadım. Pembe renkte ve çiçek desenleri olan uzun kollu dizlerimin biraz üzerinde kalan bir elbise giydim. Minicik boyuma rağmen spor ayakkabı alışkanlığımdan vazgeçemiyordum. Beyaz renk yüksek tabanlı bir spor ayakkabıyı da giyince odadan çıkarak salona indim. Telefonum ve çantam dünden beri salonda bir yerde uyku modunda olmalıydılar.
"Doğu reis bırakta girelim." Can'ın serzenişini duyunca hemen adımlarımı hızlandırdım.
"Ya Doğu şu çocukları rahat bırakır mısın?" Yakın bir mesafede gözlerimi ona dikerek kaşlarımı kaldırdım. Bir kolunu kapıya dayamıştı ve Can ile Feda'nın önüne bedeniyle set kurmuştu.
Nisocanlar! Adam takım elbise giymiş. Evet gördük. Doğu sadece özel günlerde takım elbise giyer. Evet biliyoruz. Yoksa bugün mü teklif edecek? Allah'ım böyle bir günde giydiğim elbiseye bak! Tam bir kız çocuğuydum. Alnıma sertçe avuç içimi geçirdim.
"Nisan ne yapıyorsun canımın içi?"
"İyiyim sen ne yapıyorsun Fedacığım?" Doğu'nun kaslı kollarının altından Feda'ya bakmaya çalıştım.
"Allah muhabbetinizi arttırsın!" Doğu'ya sert bir bakış atıp kolundan çekiştirerek onu kapının önünden çektim.
"Girin eşekler." Elimle onları buyur ettim. Ardından iki kolumu açarak Doğu'nun onların üzerine atlamasına engel oldum.
"Nisan ne yapıyorsun güzelim?"
"Onları senin gazabından koruyorum." Sırıtarak ona döndüm.
"Kendini nasıl koruyacaksın?" Dudaklarıma yapıştığında Can ve Feda'nın varlığını düşünerek kıpkırmızı kesilmiştim.
"Hayırlı işler, bol kazançlar!" Can'ın sesindeki tonlamadan bile sırıttığı anlaşılıyordu.
"Lan yürü ne meraklısın milleti röntgenlemeye." Feda'nın sesiyle birlikte ortadan kaybolduklarına emindim. Kendimi bu enfes lezzetten kopararak Doğu'ya kızgın bir bakış attım.
"Onların yanında bunu yapman şart mıydı?"
Yanağıma düşen bir tutan saçı kulağımın arkasına iteledi.
"O dudakların sahibi kimmiş bilsinler istedim." Yüzüne ciddi bir ifade takınmıştı.
"Oğlum sevişecekseniz biz gidelim." Can salonda bağırarak konuşurken Feda sinirle kükremişti.
"Hay senin ağzına ayağımı sokayım!"
Doğu'nun sinirlendiğini yüz kaslarından anlayabiliyordum.
"Doğu lütfen. Olaysız bir gün istiyorum."
Gözleriyle beni baştan aşağıya süzdü.
"Bu elbiseyle pek mümkün görünmüyor."
"Doğu" İsminin son harfini uzatarak söyledim.
"Hmm" Dudaklarıma doğru şirin şirin yaklaşırken onu ittirerek salona doğru gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu'nun Gökyüzünde
RomansaTAMAMLANDI. +18 sahneler içerir. Uyarıldınız. Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum. Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesap...