Oğuz bana anlamsız gözlerle bakarken çantama uzanıp telefonumu bulmaya çalıştım. Ah, aptal kafam! Telefon masada kalmıştı.
"Oğuz, o abini ara söyle telefonumla bavulumu getirsin!"
"Tamam söylerim. Ben kaçtım" diyerek çıkışa doğru yönelmişti.
"Anahtarlarımı bırak" diye emrettiğimde portmantonun üzerine attı ve kapı ardından kapandı.
Salonun hemen sağında kalan kapıdan yatak odasına girdim. Adamın bavulu dolabımın önünde duruyordu. Bu evde sadece bir tane yatak odası vardı. Bu adam beni delirtmek mi istiyordu? Bavuluna sert bir tekme geçirip odadan çıktım. Mine teyze canıma okuyacaktı. Kadın oğluyla yaşıyorum diye bana uyuz oluyordu. Ona artık kendime ev tuttuğumu söylediğimde ilk kez bana insan gibi davranmıştı. Ah Doğu! Ah!
Kapının zili çaldığında Doğu olduğunu umarak hışımla kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda "Sürpriz" diye bağıran üç bey bana gülümsüyordu.
"Ya eşekler! Siz nereden çıktınız?" diyerek üçüne de kucak attım.
"Evinin ilk misafirleri biz olmayacağız da kim olacak kızım?"
Feda'nın bu söylemine gülerken onları içeri buyur etmiştim. Feda ve Can benim liseden beri en yakın dostlarımdı. Ara sıra Doğu tarafından hırpalansalar da yine de topuklarını bir taraflarına vura vura kaçmamışlardı. Arda ise aramıza yeni katılmıştı. Birkaç ay önce Feda ve Can'la onun evindeki doğum günü partisine katılmıştım. Can'ın kuzeniydi. Arda, Can ve Feda'ya göre tavır olarak daha soğuk kalıyordu. Ama yine de bizim elektriğimiz ilk dakikadan tutmuştu.
"Elimdekileri neden almıyorsun? Ne biçim ev sahibisin sen?"
Can'ın sitemine göz devirerek poşetleri elinden aldım ve yatak odasının tam karşısında kalan mutfak kapısından içeriye girdim. Poşetleri masaya koyarak içindekileri çıkarmaya başladım. Birkaç renkli içecek, cips ve kuru yemiş almışlardı. Poşetleri buruşturarak lavabonun altındaki çöp kovasına bıraktığım sırada Arda mutfağa girmişti.
"Bir şey mi istedin Ardacığım?"
Yanıma yaklaşarak sırtını mutfak tezgahına dayadı.
"Sadece seni merak ettim. Bir şey yapmadı değil mi sana?"
Arda'ya yaklaşarak önüne dikildim.
"Arda daha kaç kere söylemem gerekiyor. O öyle biri değil. Bana asla zarar vermez."
Arda alaylı bir şekilde gülümsedi.
"Seni kafenin camına yapıştırırken bana pek öyle gelmedi."
Gözlerimi bıkkınlıkla devirdim.
"Sert bir itme değildi. Sadece beni yolundan çekti."
"Fark eder mi?" diye sordu, kaşlarını havaya kaldırırken.
"Arda lütfen. Doğu hakkında böyle düşünmeni istemiyorum. O benim ailem."
"Aman şu zırtapoza hiç laf söyletme zaten"
"Arda!"
"Tamam sustum."
"Oğlum ne yapıyorsunuz mutfakta? Gelsenize"
Feda'nın sitemiyle birlikte kuru yemişleri tabaklara koymaya başladım. İçecekleri bardaklara koyduğumda Arda tabakları bende bardakları alarak salona götürmüştük.
"Fındık ağası fındık almayı unutmuşsun" diyerek kahkaha atan Can'dı.
Feda memleketi Giresun'a asla laf kondurmazdı. Ortalıkta bir savaşçı edasıyla gezerken "Fındığın başkenti, kirazın anavatanı" diye naralar atar, dururdu. Ve yine o naralarından birini atmakla meşguldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu'nun Gökyüzünde
RomanceTAMAMLANDI. +18 sahneler içerir. Uyarıldınız. Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum. Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesap...