24.Bölüm(Özgürlüğe İntihar)

2.7K 186 152
                                    

Genç kadın hastaneden çıkalı birkaç gün olmuştu. Bebeğini kaybettiğinden hala bir haberdi. Eşi zannettiği adamın evine yerleştiğinde kadının yapışık ikizler olarak adlandırdığı Feda ve Can isimli arkadaşları da bu eve taşınmıştı. Hakan başta bu duruma karşı çıksa da kadının kararlılığı adamın tavrını değiştirmesine neden olmuştu. Genç kadın ikisini de hatırlamamasına rağmen kanı onlara tuhaf bir şekilde çok kaynamıştı. İki yaramaz adam ortadan bir anlığına kaybolsa hemen hüzünlenir ve gözleri o adamları aramaya başlardı.

Şehrin bir başka yanında ise bebeğini kaybeden bir baba vardı. Üstelik bebeğinin sevdiği kadının karnında yaşadığı anlara bir kere bile şahit olamamıştı. Bebeğinin sevdiği kadının kanıyla beslenmesine, onun karnında büyüyecek olmasının heyecanına bile şahit olamamıştı. O bebeğine tam da hayattan koparıldığı anda şahit olmuştu. Şimdi ise bir yeni cezası daha vardı. Sevdiği kadın onu hatırlamıyordu. Bu cezayı dibine kadar hak ettiğine inanan yanı baskın gelse de bir yanı hatırlaması için hala direniyordu. Gözü her daim gelecek bir telefon aramasındaydı. Feda'yı sıkı sıkı tembihlemişti. Feda ve Can o eve taşınınca daha önce temizlik görevlileri üzerinden yaptığı plana da gerek kalmamıştı. Tüm haberleri bir bir Feda'dan alıyordu. Can patavatsızına güvenemezdi. Ama Feda'ya her daim güven duyuyordu.

Yeniden şehrin diğer yanına geldiğimizde genç kadın 60 katlı rezidansın 60. katında pencerenin önündeki tekli koltuğa oturmuştu ve anılarını diriltmeye çalışıyordu. Hatırlamak isteyip istemediğine kendi de emin değildi. Ama neler olduğunu ve etrafında neler döndüğünü anlamaya ihtiyacı vardı. Doğu ismi kalbinin bir köşesini meşgul edip duruyordu. Parmaklarını her dudağına götürüşünde dudaklarını okşayıp Doğu'nun dudaklarına bıraktığı mührü yeniden yeşertiyordu. Boynundan sarkan kolyeyi her avuçlarının arasına alışında ruhu tekrar ve tekrar bu kolye sayesinde ısınıyordu. Bu hislerin nedenini öğrenmeye ihtiyacı vardı.

"Bırak lan peşimi!"

Yapışık ikizlerden biri olan Can evin içinde koştururken Feda öfkeyle onu yakalamaya çalışıyordu.

"Sen benim çıplak halimi nasıl kanalına yüklersin lan?"

Genç kadın kıkırdayarak bu manzarayı izlerken anılarını canlandıracak bir şeyler bulmaya çalıştı.

"Oğlum evin içinde koşmayın. Burası villa değil. Rezidans lan rezidans!"

Hakan mutfakta yemek hazırlarken elindeki bıçağı havaya kaldırıp onlara doğru ikazlarda bulunuyordu.

"Gel de sen koşma! Kaçmazsam adam beni sikecek. Haberin var mı yar yar?"

Can hem gülüyor hem de koltukların tepelerinde oradan oraya sıçrıyordu. Feda uygun bir an kovalamaya çalışırken bir an bile pes etmiyordu.

"Sikilmeyi hak ettin. Gel lan buraya önce ağzına dayayacağım."

Feda koltuktan büyük bir gürültüyle atlarken Can'ı milim farkla ellerinin arasından kaçırmıştı. Can ufak tefek olduğu için masanın altından dahi geçebiliyordu.

"Ağzım en kıymetlimdir. Asla olmaz. Güzel popomu sana feda ederim. Ama ağzımı asla."

Can hala neşeliydi. Neşesinden bir gram bile eksilmemişti. Genç kadın ise onları izlerken alnını sertçe ovuşturuyordu. Bazı anıları gömüldüğü yerden çıkmak isterken kadının zihninde anı sancısına neden oluyorlardı.

"Gel lan o zaman o güzel poponu sikeceğim. Kaçma!"

Can masanın altından hızla emekleyerek mutfağa geçerken Feda tezgahın üstünden Can'ın sırtına atlamıştı. Can acıyla inlediğinde Feda zaferle gülüyordu.

Doğu'nun GökyüzündeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin