Kapının ardından çıkana kadar bahçede büyük bir arbede çıkmıştı. Mert, Doğu'yu yakasından tutup bahçenin ortasına kadar sürükledi.
"Sen bana olanları nasıl anlatmazsın lan? Bir de benden gizli kardeşime nikah basacaktın öyle mi?"
Doğu ellerini Mert'in yakasına yapıştırıp bağırmaya başladı.
"Ulan söylesem de bir çuval inciri berbat mı etseydin?"
İkisi de birbirinin yakasını kavramıştı. Ama asla birbirlerine vurmuyorlardı.
"Söylemedin de ne oldu lan? İncir çuvalı, bok çuvalı oldu. Sikeyim yapacağın işi!"
Doğu, Mert'in yakasını daha sıkı kavrayıp geriye doğru sürükledi.
"En iyi bildiğin şey sikmek zaten! Biz senin hayatının derdine düşelim. Sen bir de üstüne çocuk yapıp iyice hayatımızı sik."
Bu sefer geriye doğru sürüklenmeye başlayan kişi Doğu'ydu.
"Dinime küfredene bak kilise de rahip! Ulan it sen benim kardeşimle nasıl sevişirsin?"
Allah'ım yine mi bu konu? Çığlık atacaktım artık.
"Sevişirken senden izin belgesi almamız gerektiğini bilmiyordum." Doğu bıyık altından sırıtırken Mert iyice sinirlenmişti. Doğu'yu sırt üstü yere yapıştırıp üzerine çıktı.
"Gül de ağzını söküp eline vereyim. Hadi bir gül. Allah aşkına gül." Mert'in sesi tehditkardı.
"Eğer üstümden kalkmazsan sikinle burnun yer değiştirir." Doğu ciddileşmişti.
Bu muhabbetlere şahit olduğum için her an kusabilirdim.
Mert sinirli bir kahkaha atarken Doğu bu anı fırsata çevirip onu sırt üstü zemine yapıştırdı ve üzerine çıktı.
"Kalk lan üstümden!"
"Kalkmıyorum"
"Doğu sikerim belanı kalk lan!"
"Sik ulan kalkmıyorum."
Birden ikisi de gülmeye başlayınca neye uğradığımı şaşırmıştım. Ağzım açık bir şekilde iki tane tımarhane kaçkınını film izler gibi izliyordum. Doğu, Mert'in üzerinden kalkarak sırt üstü Mert'in yanına yattı.
"Özlemişim oğlum." Mert'in sesi çocuksuydu.
"Bende oğlum!" Doğu aynı çocuksu sesle karşılık verdi.
Onların yumuşamalarını fırsat bilerek yanlarına yürüdüm ve ellerimi iki yana açarak aralarında yer açmalarını istedim. Benim için bir boşluk açtıklarında sırt üstü kendimi aralarındaki o boşluğa bıraktım.
"Prenses yine kaleden kaçmış" diye mırıldandı, Mert.
Gülümsedim.
"Yine kurtarmaya gelmediniz." dedim, yalancı bir mızmızlanmayla.
Doğu araya girdi.
"Kızım ben seni her koşulda kurtarırım. Saklandığın yeri bulunca üzülüyordun. Bende o yüzden seni bulmaya gelmiyordum."
Doğu'ya dönüp dil çıkardım.
"Size o kadar prodüksiyon kurup not bırakıyordum. İnsan nezaketen olsun arar ve bulamamış gibi yapar. Gidip öküz gibi ceviz ağacının gölgesinde yatıyordunuz."
Doğu yüzünü biraz bana doğru yaklaştırdı.
"Çünkü kendi ayaklarınla geliyordun." dedi, göz kırparak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu'nun Gökyüzünde
Lãng mạnTAMAMLANDI. +18 sahneler içerir. Uyarıldınız. Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum. Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesap...