"İsmail öncelikle Turna Savcının, Akif Bey'in manevi kızı olduğunu sende benim kadar iyi biliyorsun. Evet söyledikleri ağırdı ama diğer savcıları göz önünde bulundurursak başından beri yapılması gerekeni yaptığını düşünüyorum. Kendisinin de dediği gibi bırakın onun yüzü kara olsun. Bizler kendimizden emin değil miyiz? Hem bilmiyor musun? Bu savcı hangi operasyonda alan dışı oynamış. Bütün davalarını olay mahallin de ve soruşturmalara bir zat katılarak kazanmış, bence hafife almayalım bir gerçekte var ki! İlin tüm yetkileri savcıya verilmesi ile ilgili dilekçe var. Bu durum da her birimiz emir kuluyuz. Verilen görevlere uymaktan başka çaremizde yok."
Rüzgar Komutan duydukları ile işte savcının dediklerine gelmişti.
Vicdan azabı ...
Sahi savcıya "Söylediklerimden dolayı pişman değilim." demişti değil mi? Pişman değilim sözüne dahi pişmanlık duymuştu. "Nasıl bu kadar fütursuz davranabildim." Komutan içinden aynı şeyleri tekrarlayıp duruyordu. Halbuki! Bu yaşına kadar hiçbir insana ön yargılı olmamıştı. Peki savcıya neden ön yargılı davranmıştı?
Savcının acılarını ilk olarak nehirde ki çırpınışlarında görmüştü. O gün gözlerinde gördüğü acı ile içi acımış ve ilk defa arada kalmıştı. Buz gibi bakan soğuk gözlerinin altında ki acıyı göremediği için kendine içten içe kızıyordu. Dedesi ile konuşmalarına şahit olduğun da ise Mert ve Deniz Komutanla birlikte afallamışlardı.
Selin, savcıyı anlatırken öyle gerçekçi anlatmıştı ki! Her söylediğine inanmışlardı. Kendilerini "Savcının yaptıkları da acımasızcaydı." diye kandırmak isteseler de ortada büyük bir gerçek vardı. Savcının insanlara karşı ördüğü duvara aldanmış ve içini görmeğe çalışmamışlardı. Gerçi bütün insanlar böyle değil miydi? Bir kişi hata yapınca nedenini sormadan, kendini savunma hakkı vermeden, ön yargıları ile konuşmaz mıydılar? İnsanlık değil miydi? Birbirini böyle bir kalıba koyan. İnsanları kazanmak için çabalamaktansa, kolayı seçip bir tekmeyi de bizler atmıyor muyduk?
Turna Savcı odasına girdiği an kaymakam oturduğu koltuktan ayaklandı ve iki saate geçkin süredir. Bu odada mahkum gibi tutulmasının öfkesi ile ses tonunu yükselterek konuşmaya başlamıştı.
"Savcı Hanım, beni burada zorla tutmanız ne anlama geliyor. Sizin böyle bir hakkınız yok ve bu yaptığınız hoş görülmeyecek."
Turna Savcı masasına oturduktan sonra eli ile karşısındaki koltuğu göstererek "Öncelikle buyurun" dedikten sonra büyük bir keyifle öfkeli kaymakamın sinirli bir şekilde kendini koltuğa bırakmasını ve boynundaki kravatını seyrederek saçlarında elini öfke ile dolandırmasını izledi. Kaymakam, savcının hala bir açıklama yapmadığını görünce yeniden konuşmuştu.
"Açıklama bekliyorum sizden. Bu yaptıklarınız ne anlama geliyor?"
"Aslına bakarsanız anlaşılmayacak bir şey yok Kaymakam Bey. Şu anda teftiş olduğu için sizi odamda misafir etmek istedim."
"Ne teftişinden bahsediyorsunuz? Bundan benim neden haberim yok?"
Savcı tek kaşını kaldırıp kaymakama baktığında kırdığı potun farkında dahi değildi. Sezgilerinin onu yanıltmadığına içten içe sevinirken, sahte tebessümünü tekrar yüzüne yerleştirerek, değerli kalemini eline aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Action"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...