Genç savcı oldukça gergindi ve kendini toparlamaya çalışıyordu. Yıllardır görmediği adamın şefkati içerisindeki duvarlara büyük bir balyoz etkisi yaratmıştı. Yıllardır öyle bir kendini kilitlemişti ki. Yanında olup baba dediği insanlara dahi çok hafif sarılır kendini güvenli kollara atmaktan korktuğu için hep kaçmayı tercih etmişti. Şimdi yılların dağının yine kendini her şeyden koruyormuş gibi sarılması istemsiz sarsılmasına neden olmuştu. Turna kendini korumak için geçmişinin, anılarını silmişti ve bu durumda ister istemez kendini sarsmıştı.
Hilmi Bey beklemediği bir cevap alınca istemsiz kaşlarını çatmıştı ama oda bu torunu yerine koyduğu genç kızı sürekli takip ediyordu. Hatta bir makalede Robot savcı lakabını duyunca şaşırmıştı. Onun tanıdığı küçük Turna'sı samimi, güler yüzlü, kimseyi kırmayan, merhametli bir kızdı. Karşısında duran kadın ise söylenilenleri kanıtlar nitelikteydi. Işıl ışıl parlayan gözleri bir kış akşamı gibi soğuktu. Öyle ki! Kendini karanlığa hapsetmiş gibi boş bakıyordu. Sanki herkese karşı önüne aşılmaz bir duvar koymuş gibiydi. Hilmi Bey, Turna torununun konuşmasından sonra ilk mesafeli soğuk sesinden ruhunun ürperdiğini hissetti. Sonra ise küçücük yaşta yaşadıkları teker teker gözünün önünden filim karesi gibi geçmeye başladı.
Küçük kalbi ile ne yükler yüklenmişti. Karşısında dimdik duran bu kıza. Anladı ki yaşlı adam karşısında güçlü duran bu kadın tekrar canının yakılmasından korkuyordu. Hilmi Bey düşüncelerinden arınmak için kafasını sağa sola salladıktan sonra sesine istemsiz kırgınlık ekleyerek Turna'yı cevapladı.
"O nasıl söz öyle! Yıllar sonra torunum yeniden topraklarına ayak basmış, tabi ki gelip karşılayacağım. Hem fena mı? İlçemize kadar hasret gideririz."
"Sağ ol dede. Ben sadece kendini yormaman amaçlı demiştim. Aslında bana tahsil edilmiş arabam vardı."
"Olsun, benim adamlardan birini ararım alır. Seni bize götürüyorum. Hanım geleceğini duyduğundan beri, dört dönüyor vallahi. Elim boş gidersem sende biliyorsun. Beni oklavayla meydanda kovalar. Haberin şimdiden olsun ha."
"Dede beni zorluyorsun. Seni kırmak istemiyorum ama konuşmuştuk. Geldiğimden şu anlık kimsenin haberi olmayacaktı."
"Bana bak aldırma deyneğimi elime, kimsenin haberi yok. Hanımı buraya gelmeden önce çiftliğe bırakmıştım. Hadi hadi geç bakalım önüme."
Turna Savcı, Hilmi dedesini dinledikten sonra başını aşağı yukarı sallayıp "Tamam dede, ben yolda kendi adamlarımdan birini ararım. Alırlar arabayı. Sen bir daha kimseyi buraya kadar yorma." dedi. Sonrasında kendini toparlayarak yaşlı adamın yanında yürümeye başladı.
Yaşlı adam torunundan olumlu cevap alınca gülümsemesini yüzüne takınarak "İyi bakalım dediğin gibi olsun savcı hanım. Hadi bakalım deli kız. Mavi şahımı bulabilecek misin? İnşallah yıllar sana güzel kızımı da unutturmamıştır." Turna, Hilmi dedesinin söylediği isim ile gözlerini kocaman açıp "Dede mavi şah mı dedin sen?" diyerek geldiğinden beri üzerindeki gerginliği birazda olsa azalmasını sağlatarak içinde oluşan heyecanı azaltmaya çalıştı.
Turna küçükken Hilmi Bey'in arabasına hayrandı ve adını kendisi koymuştu.
Hilmi Bey, Turna kızının hayran olduğu araba ile geldiği için bir defa daha mutlu oldu. Belki zor olacaktı ama elbirliği ile güzel anıları hatırlayarak yaralarını saracaklardı. Hilmi Bey yüzüne güzel gülümsemesini takınıp arabasının önüne geçerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Acción"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...