29. Bölüm

21.4K 1.5K 358
                                    

Halil Bey cephesinde ise yine işler birbirine karışmıştı. Eşi Sibel Hanım her zaman kaostan beslenen bir yaratıktı. Belki de Halil Bey en çok bu huyunu seviyordu. İlk eşi ile sadece bulundukları toprakların neredeyse çoğu onun olduğu için hedeflerine giden yolda bir amaç olarak gördüğü için evlenmişti. Tabi ki intikam hırsını da bir kenara bırakmamak gerekiyordu. Bu kini yıllar önce sevdiği kızın en yakın arkadaşına aşık olmasıyla başlamıştı.

Sevginin kişiyle alakası olmadığını, gönül ile alakalı olduğunu bir türlü anlamamış ve hırsına hırs katmıştı. En büyük üstünlüğü ise arkadaşı çulsuzun tekiyken. Kendi ailesi ise ilçenin üçüncü zenginiydi. Planlarını babasını kafaya getirerek işleme soktu ve melekle  sonunda evlenmişti.

Melek hiçbir zaman Halil Beyi sevmemiş ve aksine yaşadığı her an nefretle dolup taşmıştı. Odalarını dahi ayırmış iki ay düşman gibi yaşamışlardı. Ta ki! O karanlık geceye kadar her şeyi planlamıştı.

Melek kimsenin oyuncağı olmadığını belli etmek için kendine yeni bir hayat kuracaktı. Babasına defalarca Halil Bey ile evlenmek istemediğini söylemişti ama babası diktatör ve sözünün çiğnenmesini sevmeyen bir adamdı. O zamanlar kız çocuğunun düşüncesi önemli olmaz baba kimi uygun görüyorsa o kişiyle evlenilirdi. Melekte maalesef bu mağdur kızlardandı. Melek en yakın arkadaşı Sibel'e kaçacağını söyleyerek plan yapmıştı ama işler beklediği gibi olmamış o gece özgürlüğüne kanat çırpmayı düşünürken, tecavüze uğrayarak kanatları acımadan kopartılıp bir kafese konulmuştu.

Melek Hanım doğunun acımasız şartlarına rağmen güçlü bir kadındı. Sarsıldığı ilk dönem o iğrenç geceden sonra olmuştu. Çocuklarının ilk kıpırtısını hissedene kadarda devam etmişti ama bebekleri sanki onu hayatta kalmaya zorlamış ve yeniden ayakta kalmasını sağlamışlardı. Şüphesiz ölene kadarda bu böyle devam etmişti.

Halil Bey, Melek Hanımın merhametinden ve bir türlü yıkılmadan ayakta kalmasından nefret ederdi. Artık ruhen canını acıtamadığını görünce bu sefer şiddete baş vurmuştu. Ne yaparsa yapsın umursanmıyor ve her defasında Halil Beye bir hiçmiş gibi davranıyordu. Böyle olunca da Halil Bey daha fazla hırslanıyordu.

Daha güçlü olabilmek için başka yöntemler denemiş ve bu iğrençlikler arasında bilmesi gereken iki kişi o iğrençliğin kanıtlarını görmüştü. Melek'in o gün yaşamak için son şansıda bitmişti. Bunun için yavaş yavaş öldüren ve zehir olduğu otopside dahi belli olmayan ilaçlarla öldürülmüştü. Onun mezarı dahi kendini aciz hissettiriyordu ve bu yüzden mezarını hiçbir zaman göremeyeceği bir uçurumun kenarına koydurmuştu. Artık daha özgürdü, daha güçlüydü. Tek sıkıntı vardı vasiyet açıklanmış ve melek bütün mirasını sadece kızına bırakmıştı. Halbuki ölmeden önce zorla kendisinin üzerine geçmesi için bütün evrakları imzalatmıştı ama Melek yine zekasını göstermiş ve tedbirini önceden almıştı. Bütün miras Turna'ya kaldığı için ona da içten içe öfkelenmişti. Oğlunun katili olması yetmezmiş gibi birde yıllardır elde etmeye çalıştığı tüm mirasın sahibi olmuştu. Melek'in babasının varlığının hesabı dahi yoktu. Tek evladı Melek olduğu için bütün miras direkt olarak Melek'e geçmişti fakat Melek'in nasıl vasiyeti hazırlattığını bilmediği için yılların emeği bir katile kalmıştı.

Halil Bey son olanları düşünüp yeniden öfkelenirken evin kapısı çalmış ve içeri şeytani gülümsemeleri ile Sunay Hanım ve Sibel Hanım girmişti. Halil Bey yine bir şeyler peşinde olduğunu anlamış ve sorusunu yönetmişti.

"Hayırdır bu neşenizin sebebi nedir? Kaç gündür öfkenizden ev sarsılıyordu."

"Ah hayatım saçmalama lütfen. Her zamanki halimiz. Hem neden mutlu olmayayım ki! Küçük sıçanın son günleri olduğunu bile bile."

Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin