24. Bölüm

23.9K 1.9K 275
                                    

Rüzgar Komutan olay yerine geldiğinde savcının yaralı adam ve Albay ile konuşmalarına şahit olmuştu. Savcı sarsak adımlar atıyordu fakat kendinden de ödün vermediğinin, Rüzgar oldukça farkındaydı. Ayakta zor duruyormuş gibi hareketleri komutanı telaşlandırmıştı. Düşecek gibi olunca kolundan tutarak "İyi gözükmüyorsunuz, Biraz oturmak ister misiniz?" diye sordu.

Savcı hastalığının onda bıraktığı belirtilerin farkındaydı. Fakat kendini ayakta tutmaya çalışıyordu. Şu an hiç zamanı değildi ama başı dönüyor ve ara ara gözleri kararmaya başlamıştı. Geri geri sarsak adımlar atınca kolunu tutan komutan ile göz göze geldi. Gözlerindeki tedirginliği görünce şaşırsa da kuru bir "İyiyim" ile geçiştirdi. Gözlerini kapatıp birkaç saniye nefes alıp verdi. Kendini biraz daha iyi hissedince kolunu tutan komutandan uzaklaşarak yaşanılanları düşünmeye başladı. Kendi kendine konuşuryordu ama sesli konuştuğunun farkında dahi değildi.

"Bu nasıl olur. Nasıl benim adamlarıma pusu kurabilmiş olabilirler ki! Bütün adımlarımı dikkatli attım. Anlamıyorum, gözden ne kaçırmış olabilirim gerçekten anlamıyorum."

Hakan çatışma sırasında kolundan sıyrık almıştı ve savcıyı yalnız bırakmak istemediği için ilk müdahaleyi olay yerinde yaptırmış ve hastaneye gitmemişti. Savcının kendi kendine konuştuğunu anlayınca aklındaki soruları cevaplamak amacı ile konuşmaya başladı.

"Efendim buraya geldiğimizde su sızdıran ve iki adam tartışma içindeydi. Biz net duyamadığımız için Onur biraz daha yaklaşmak istedi. Yaklaşmaya çalışırken Onur'un ayağını bastığı toprak parçası kayıp, yuvarlanmaya başladı. Ortam birden sessizleşti ve bizim olduğumuz tarafa baktılar. Bizi kendimizi sakladık. Tekrar konuşmaya başlayınca bizi fark etmediklerini düşündük. Bir süre sonra ateş açıldı. Biz ne olduğunu anlamadık. Her şey birden oldu efendim. Size çok geç haber verdik özür dileriz."

"Hakan bu çocuk oyuncağı mı? Nasıl bu kadar dikkatsizce davranabilirsiniz? Hepinizi görevden alıyorum. Şimdi git yaranı adam akıllı baktır ve ailenin yanına dön."

"Efendim lütfen biz nasıl oldu anlamadık. Biz sizi korumak için yeminli askerleriz. Bir hata yaptık ama sizde biliyorsunuz. Biz toparlayamayız."

"Beni mi ikiletiyorsun Hakan? Peki sizin özrünüz iki yetime babasını geri verecek mi? Siz bir hata değil üç hata yaptınız. Beni daha fazla zorlama ve gözümün önünden kaybol."

Hakan yaptığı hatanın diğer arkadaşları gibi farkındaydı. Peki! Hatasının karşılığı bu kadarını hakkediyor muydu? Hakan düşündü de daha fazlasını hakkediyordu. Savcı insaflı davranmış sadece kendi yanından uzaklaştırmıştı. Hakan başını aşağı yukarı sallayıp "Peki efendim." dedikten sonra uzaklaşmıştı.

Turna Savcı yediremiyordu. Nasıl böyle basit bir hata yaparlardı. Öfkesini kontrol altına alıp, mantıklı düşünmesi gerekiyordu. İlk günden bir adamını kaybetmişti ve bu düşmanlarının ekmeğine yağ sürmek gibi bir şeydi. Hakan'ın uzaklaştığını görünce ses tonunu umursamadan. "Su sızdıranın yanındaki adamların yüzünü görebildiniz mi? Kim olduğunu teşhis edebilir misiniz?"

"Maalesef efendim. Yüzlerinde maske vardı ve birinin sesi kendi sesi değildi. Büyük ihtimal ses değiştiren bir alet ile konuşuyordu."

"Bütün duyduklarınızı ve gördüklerinizi eksiksiz bildirin. Şimdi kan kaybından bayılmadan seni hastaneye bıraksınlar."

Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin