Rüzgar ve arkadaşları kahvelerini alarak arka balkona geçtikleri an savcı hanımın balkon demirlerine çıkmasını ve hırçın suyun içine atlamasını arkadaşları ile birlikte şaşkınlık ve hayret ederek izlemişlerdi. Olayı çözememekle birlikte kaşları çatılmış ve Rüzgar'ın kalbi anlamadığı bir şekilde sıkışmaya başlamıştı. Nehir hoyrat akması yanı sıra suyu buz gibiydi. Bulundukları bölümlere de ara ara derinlikler ve hortum oluşa bilen yerler vardı. İçinden "Derdi ne bu kadının" demesine kalmadan birkaç saniye sonra "Nazlı" diye bağırmasını duymalarından ve biraz ileride Nazlı'nın küçük bedeninin suya girip çıkmasın şahit olmuşlardı. Arkadaşları ile şansı çoğaltmak için aynı anda suya atlamışlardı. Bir süre sonra savcının Nazlı'yı yakaladığını görünce içleri rahatlamış ve kulaçlarını hızlandırıp yanlarına yanaşmışlardı.
Turna Savcının kenara giderken birden durmasını ayağına kramp girmesine bağlayan Rüzgar yanına yaklaşıp Nazlı'yı kucağından alarak Mert'e vermişti. Bu sayede Nazlı'nın zarar görmeden sudan çıkmasını sağlamışlardı.
Bu esnada Turna Savcı ile konuşmaya çalışıyordu fakat ne "Ayağınıza kramp mı girdi?" sorusunu duyurabilmişti nede "İyi misiniz? Sudan çıkmamız gerekiyor?" sorusuna cevap alabilmişti. 'Neden cevap vermiyor?' düşüncesini bir kenara atarak dalgalarda savrulduğu halde kendini suya bırakmış, odun parçası gibi yön bulan savcıyı belinden tutarak yüzüne baktı. Gözlerindeki buğulanma ve acıyı görse de anlam veremeyen komutan, savcının "Kardeşim Tuna" demesini duymuş yetmezmiş gibi çırpınarak nehre doğru gitmeye çalışırken "Tuna , Tuna Hayır." diye bağırmalarına şahit olmuştu.
Kendinde olmayan savcının beline kolunu sabitlemesi ve nehirden çıkarması birkaç dakikasını almıştı. Nazlı kendine gelmişti ama savcı kollarında çırpınarak ağlıyordu. Ne olduğunu bilmemekle beraber yaptığı şeylerin bilinçli yapmadığının farkındaydı ve içten içe neden bu hale geldiğini deli gibi merak ediyordu.
Turna Savcı hatırladığı anılar ile gözü hiçbir şey görmez bir şekilde kötü anılarının ona getirdiği zifiri tutsaklığın zincirleri, halka halka boğazına düğüm olmuş gibi hissediyordu. İnsan yok oluşunu, varlığının hiçliğin de mi anlardı? Bunca yılın içinde bir boşluğa dahi kendinde yer vermeyen bu gerçek, sinsi bir yılan gibi beyninin odalarını açıp boşluklar yaratması yetmezmiş gibi her acının sonucunun gerçekleri ile baş etmeye çalışırken, yıllar sonra ilk defa kuruduğu sandığı göz yaşlarını özgürlüğüne bırakmıştı. Bütün hıncını kendini sıkıca tutan bedenden alabilecekmiş gibi her çırpınışında bir darbe bahşeden savcı, içindeki yangının büyüklüğü ile baş etmekte oldukça zorlanıyordu.
Kardeş...
Bir ikiz kardeş...
On yıl boyunca her anında yanında olan küçük çocuğun bütün anıları teker teker karşısında el sallarken sonucun acımasız gerçekliği, içinde volkanların patlamasına neden oluyor ve bu durum istemsiz düşüncelerini alabora ederek kendisini alevler içinde nefessiz bırakmayı başarıyordu.
Kendine gelmeliydi.
Kendine gelmeli ve hesap sormalıydı.
İçinde oluşan yangın kalbini cayır cayır yakarken dilinin bağı çözülmüş ve içindeki zehri kusarcasına bağırmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Action"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...