30. Bölüm

21.9K 1.4K 300
                                    

Rüzgar, Turna'nın son sözlerinden sonra donup kalmıştı. Her söylediğinde o kadar haklıydı ki! Ama işte yine olsa yine yapardı. Hadsiz adam çok ağır gelmişti. Evet haksızlık yaptığının oda farkındaydı ama öğle bir kendini korkularına kaptırmıştı ki! Belki Turna geriye doğru itelemese farkında dahi olmayacaktı. Gerçi umurunda da değildi. Hayatında ilk defa aşık olmuştu ve bunun için karşısındaki taş kalbi yumuşatmak için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

Her şeyin farkındaydı ve tüm yaptıklarından iliklerine kadar pişmandı. Neden ilk konuşmalarında tanımadan tam yargılamıştı ki! Belki de ilk hastanede çarpıştıklarında onu görmezden gelmesi dokunmuştu ve ilk görüşte aşık olmasına rağmen fark edememişti. Belki hayallerine yerleşen kadınla gördüğü kadının çakışmamasından dolayı öfkelendiği için deli olmuştu. Bu ona büyük hata yaptırmıştı gerçi dışarıdan bakılsa çok kötü bir hata değildi. Mesela Selin denen kız olsaydı özrüne kalmadan beni kıskanıyorsun havalarına girer ve iyice yapışırdı. Fakat Turna o gerçekten ulaşılmazdı. Duygularını öyle güzel kamufle ediyordu ki! Hiçbir şekilde ne hissettiğini anlayamıyordu. İnsanların geneline mesafeliydi. Her gördüğünde farklı bir kadın ile karşılaşıyordu. O kadar çok isterdi ki gerçek Turna'yı görebilmek ama işi zordu, bununda farkındaydı. Rüzgar düşününce belki de bana "müstahaktır." demeden geçemedi. Zamanında az kızın canını yakmamıştı. İşte Allah da ona Turna'yı göndermişti. "Olsun" dedi içinden "Ben inatçı bir adamım. Elinde sonunda o boş gözler bütün ifadeleri taşıyacak ve hüzünle bakan kırıntıları sevgiyle, mutlulukla gülecek ve beni kabullenecek!" bu dedikleri kendine koyduğu bir kuralmış gibi emin ve içtenlikle söylemişti.

Rüzgar'ın yaptıklarını gören Kerem Albay ve bütün komutanlar ise görevlerini yerine getirse de şaşkınlardı. Nasıl böyle bir şey yapabilmişti. Deniz ve Mert ise Rüzgar'ın İstanbul'dan dönüşünden beri üzerindeki durgunluğu fark etmişlerdi. Elbette ki Turna Savcı ile diyalogları ve bakışlarına da şahit olmuşlardı ama bu yaptıkları delilikti. Kendini denize düşüp yılana sarılmaktan daha beter hale sokmuştu. Böyle bir şey nasıl yaptığına akılları ermese de savcının pusuya düşürüldüğünü duyduktan sonra Rüzgar'daki bütün tuhaflıklara şahit olmuşlardı ve en çok olanların keyfini onlar sürecekti. Açıkçası bolca keyifli geçecek günlerin yakın olduğu belliydi. Çünkü Rüzgar inatçı ve istediğini elde edebilen bir adam olmasına rağmen yanlış kayaya çarpmıştı ve Turna Savcının, Rüzgar'a çektirmelerini zevkle anlatacaklardı.

Alanda olan herkesin Rüzgar şokunu atlatamadan Vedat ile diyaloglarında da şaşırıp kalmışlardı. Bu kadar soğuk kanlı olması normal değildi ve herkesin kesin acısını belli edeceği durumda bile sadece yüzünü ekşitmişti. Gerçi alana gelirken savcının bire bir dövüşmesinde de takılı kalmıştı. Savcıya kendini savunma amacı bir iki taktik öğretilirdi ama bu uzun zaman eğitim gören bir bordo bereli savunmasıydı ve albay ilk görüşte anlayacak tecrübeye sahipti. Bu durum albayda "Acaba " demeden geri koyamamıştı. Savcı olarak bilinen bu kadın gerçekten kimdi? Yanındaki adamlarda devletin bilinmiş en gizli adamlarıydı. Turna'yı az çok tanırdı. Torpille işi olmazdı ki bu torpillik bir olay değildi. Savcının ilk toplantılarında Vedat'a tepkilerini hatırlayınca yıllara dayanan bir samimiyet olduğunu düşünmeden edemedi. Artık bir şeyden emindi. Turna sadece bir savcı değildi ama bunu da birisine söyleyemeyeceğinin farkındaydı.

Turna bileği yerine takıldıktan sonra dışına yansıtamadığı çığlıklarını her zamanki gibi içinde serbest bırakmıştı. Ah içini açsalar ne bastırılmış çığlıkların tusunamisine uğrardı bu halk. Neler saklıydı o çığlıklarda neler bastırılmış ve bugün "Robot savcı" olarak anılmasını sağlamıştı. Halbuki Turna insanlar içinde belki de en masumuydu. Prensiplerinden şaşmamış ve doğruluk, olması gereken adalet için çabalamıştı. Övülmek ya da pofpoflanmak ona göre değildi. Ona bir zeka bağış edilmişse bunu da Allah nasip etmişti. İlk ayeti "Oku" olan bir dinde yaşamaya karar vermişse bunun gereklerini yapmak boynunun borcuydu. İlerisi yoktu ve olmayacaktı. Rabbinden kendine güç vermesini dileyerek ayaklandı. Önemli bir soruşturma içerisindeydi ve yeterince vaktinden çalınmıştı.

Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin