Akif Bey, Turna'yı dinlemiş ve ne kadar haklı olduğuna kanaat getirmişti. Necat ölmüştü ve geride eşi de dahil öksüz bırakmıştı. Onlarda biliyordular ihtiyaçların karşılanması ya da intikamlarının alınması hiçbir şey değiştirmeyecekti. Fakat bir nebzede olsa yüreklerine su serpecekti. Akif Bey, Turna'yı onaylamıştı ama bir hususta takılmıştı. "Önemli bir görüşmem var." demesi elinde bir şeyler olduğunun kanıtıydı ve elindeki her ne ise işleri hızlandırmak istiyordu. Akif Bey sormaması gerektiğini bilse de merakına yenik düşerek sorusunu yönetmişti.
"Peki kızım. Önemli işin ne ile alakalı söyleyecek misin?"
"Evrakları gözden geçirmem gerekiyor efendim ve bilirsiniz dakikliğimin şaşmasından hoşnut olmuyorum."
"Tamam kızım, kolay gelsin. İyi günler."
"İyi günler efendim."
Akif Bey telefonunu kapadıktan sonra düştüğü gaflet yüzünden yüzü düşmüştü. Nasıl böyle bir hata yapmıştı. Bazen Turna kızı olmasa bir hiç olduğunu düşünüyordu. Turna Savcı onu uyarmıştı halbuki! Özel konuşmalar için ayrı bir telefon dahi tahsis etmişti. Her şeyi bırak suikastçı olduğu kesinleşen Celal yanındaydı. Bunları düşünürken, Celal sorusunu yöneltmişti bile...
"Efendim yüzünüz düştü bir sıkıntı mı oldu? Turna Hanım canınızı sıkacak bir şey mi söyledi?"
"Turna'nın sesi kötü geliyordu oldukça canı sıkılmış belli."
"Efendim üstüme vazife değil ama siz Necat'tın sınırda şehit düştüğünü bildirdiniz. Bildiğim kadarıyla Necat, Turna Hanımın korumasıydı. Böyle bir şey başınıza dert açmaz mı?"
Akif Bey kendi elleri ile pirincin içine döktüğü taşları ayıklamasıyla uğraşırken, bir yandan da içten içe dolup taşan öfkesini kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Bir konu daha vardı ki! Eğer Celal'in su sızdıran olduğunu öğrenmemiş olsaydı. Bu sorgulamasından hiçbir şey anlamayacaktı. Kelimelerini özenle ve gerçekten kendisini düşünür gibi konuşması taktire şayandı. Artık bunaldığını fark eden başkan hemen yan tarafında duran arabanın camını aşağı indirip, derin nefesler alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Meclis toplantısı vardı ve bu yetmezmiş gibi birde orada gerilecekti.
İnsanları artık anlayamıyordu Akif Bey. Bu koltuğa oturduğundan beri devletine çalışmış ve "Nasıl daha iyi hizmet verebilirim, sıkıntılarını daha kolay ortadan kaldırabilirim." diye gecesini gündüzüne katmıştı.
Toplantılarda toplanılıp parti adıyla bakmadan devletimize daha fazla nasıl yararlı olabiliriz diye düşünmeleri gerekirken, her biri birbirinin kuyusunu kazmak için boş tartışmalara giriyorlardı. Düşününce belki vicdanı yerine koyduğu kız sürekli doğruyu göstermeseydi. Onlardan farkı olmayacak ve çok iyi bir şeymiş gibi her söylenilen boş söze cevap verip, onlar gibi açıklarını ararken asıl görevini unutacaktı. Kurulda kendisine her yöneltilen yeni bir soruda Turna kızının 'Baba düşün ki karşılık verdin ve içini rahatlattığını düşündün. Sen onları durdurabileceğini mi sanıyorsun? Her karşılığını verdiğin cevapta daha çok hırslanacaklar ve bu aranızda savaşa dönüşecek. Peki bu savaşta senin yapman gereken asıl görev ne olacak. O koltuğa oturmadan önce halka verdiğin sözler. Hepsi unutulacak baba ve sen ne kadar iyi niyetli vatanın için o koltuğa geçmiş olsan da bir hükmü kalmayacak. Fakat aksini yapar üç maymunu oynarsan ve sadece yapman gerekenlerin doğrultusunda gidersen. Halk görür ve kimsenin seni tahtından indirmeye çalışmasına izin vermez. Hem Senin için rahatsa neden kuruntuya kalbinde yer açıyorsun?' sözleri aklına gelirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Action"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...