Çetin, Turna Hanımla konuşurken gelen adamlara göz ucuyla bakmıştı. Savcının "Gerekeni yap" demesiyle birlikte telefonu kapatıp ayağının altına atmasını sağlayıp parçaladıktan sonra kulak memesini sert bir şekilde sıkkıp kulağındaki cipin çalışmasını sağladı. Gerisini hükümet halledeceği için sessiz kalarak adamları takip etti. Kapıdan çıkmadan önce bileklerini plastik kelepçe ile arkadan bağlamışlar ve gözlerini siyah bir kumaşla bağlayıp üzerini aradıktan sonra kafasına bir çuval geçirip bir arabaya bindirmişlerdi. Arabanın ismini rengini bilmese de yerle yüksekliği ve oturulduğu koltuktan yola çıkarak çokça zenginlerin kullandığı voklswagen otomobillerden olduğunu düşünmüştü.
Ne kadar süre gittiğini bilmemekle beraber içinde küçücük bile ölüm korkusu da yoktu. Şehit olmak bir onur ve en güzel hayatken bu uğurda neyinden korkmalıydı ki? Gerçi her askerin ilk hayali bu değil miydi?
Çetin arabanın durmasıyla yakın bir yer olduğunu düşünmüştü ama biraz sonra deli Cemal'in ve Hasan'ın sesini duyunca sadece Turna Hanımın korumalarını topladığını anlamıştı. Deli Cemal "Nereye götürüyorsunuz lan puştlar. Birde ajan özentileri gibi siyah çuval geçirdiler başımıza anasını satayım. Gavatlar CIA izleye izleye başımıza bakır köy CIAleri kesildiler." Çetin, Cemal'e gülerken "Seni aratmak istemiyorlar demek ki?" demişti. Çetin'in sesini duyan Hasan ve Cemal ses tonlarına ilişen telaşa engel olamadan konuşmuştu.
"Çetin savcım nerede?"
"Ne biliyim oğlum."
"La puşt sen yakın korumasısın. Ben mi bileceğim sen bilmiyorken, Kenan mı yanında?"
"Ben buradayım?"
"Durun la! Bu sütü bozuklar senide aldıysa kim yakınındaydı? Ulan Zekariya'lar mı korumasını aldı."
Çetin Kenan'ın sesini duyunca kaşlarını çatmıştı. "Ulan arabadaydın ne diye kendini belirtmeden" demek istese de kendisinin de hiç ses etmediğini fark etmişti. Hasan ise Turna Savcıyı sorduktan sonra susmuş ve Cemal'in soru yağmuruna izin vermişti. Soruları bitmeyen adama sinirlense de deliydi işte ağzının ayarı olmadığı gibi nerede ne konuşacağını da bilmiyordu. Bir detay daha vardı ki Rüzgar Komutan, Turna Savcısına tebelleş olmuş gibi peşinden ayrılmaması da yeterince canını sıkmaz gibi bu soruyla da kıskançlığı gün yüzüne çıkmıştı. Turna Savcı onun kurtarıcı meleğiydi ve ona olan can borcunu canı pahasına koruma yeminliyken başka birinin koruma amaçlı etrafında dolanması canını sıkmıştı. Belki de canını sıkan asıl konu Çetin'in yakın koruması olmasına rağmen Turna Hanımın uzaklaştırması ama Rüzgar denen komutanın dibinden ayrılmamasıydı. 'Kıskanıyor musun?' diye sorulsa şüphesiz 'Hayır' diye yapıştıracak olan Çetin. Diline nazaran içinin sesi bas bas 'Gerçekten mi?' diye bağırırdı.
İnsanlar kıskanmayı çoğunluk olarak aşk üzerinden yorumlasa da Çetin için bu kıskançlık bam başkaydı. Turna onun değerlisi ve kız kardeşiydi.
Kanlıları her yerde onu öldürmek için ararken gücünün bittiği yerde karşısına çıkmış ve yaşlı annesinin bu dünyada tek kalmaması için hiç tanımadığı birine sahip çıkmış ve yeni bir hayat kurmalarında yardımcı olmuştu.
Annesinin çaresizliğini hatırlayınca derinden bir iç çekti yeniden. Bir anne hayatta tutunmak istedikçe kan davası diyerek her şeyini elinden almışlardı ve tek umudu kendisi kalmışken artık ne kaçacak güçleri nede durumları kalmamıştı. Gözyaşlarıyla seccadeyi sabaha kadar sırılsıklam eden yaşlı kadın sadece rabbine sığınıyordu. Artık adım atacak takati kalmadığı zaman hızır gibi yetişen komşuları bahsetmişti Turna hanımdan. "Sizi cevapsız bırakmaz. Bir yolunu bulur." demişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Hành động"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...