42. Bölüm

15K 1K 108
                                    

Rüzgar, Turnan'ın yapması gereken görevi üstlenip bilgisayar başında kameraları gözetlerken beyninin de düşünceler arasında yok olmasını sağlamıştı. Her şeyi baştan alarak Neden? sorusuna cevap bulmak istiyordu.

Tamam başından beri herkese mesafeliydi. Sonradan sadece yakın oldukları dışındakilere farklı olduğunu gözlemlemişti. Sonrasında altı adam ile çatıştığı gün ona sarıldığı gün hiçbir şey yapmamıştı. Vedat Normal olmadığını ve oradan sağ çıkmasının mucize gibi bir şey olduğunu söyleyerek daha önce temas etmeye çalışanın başına gelenleri anlatınca Rüzgar oldukça şaşırmış ve bir umudu olduğunu düşünmeden edememişti. Sonrasında albay ile başkanın konuşmalarına şahit olduğunda başkan albayın teklifine karşı. "Deneyin ama Turna adamını kendi seçer. Kimse o istemedikçe koruması olmaz. Bunu ben dahi istesem değişmez." demişti ama Turna sesini çıkarmamıştı. Selin farkında olmadan elini tuttuğunda gözlerindeki anlık hayal kırıklığını görmesi kendisini önemsediğini gösteriyordu. Keza dağdaki güzel anılar ve yaşadıkları her şey göstergesiydi.

Her şey güzel gidiyordu hatta Turna gerçekten içten gülümsemişti. Değiştiği anları hatırlamaya çalışınca birden amcasının adını söylediğinde hafiften gerildiği aklına gelmişti. İlk karşılaştıklarında amcası "Hastam" demişti.

Rüzgar içinden kendine salak demeden geçemedi. Nasıl gözünden kaçmıştı? Mezarlığın başında "Yanına gelmeme gün sayarken" gibi kelimeler kullanmıştı. Olaylar o kadar hızlı gelişmişti ki onu dahi soramamıştı.

Düşünceler arasında boğulurken Turna'yla birkaç diyalogları olmuştu ve birde yakın temasları ama Rüzgar'ın kafası oldukça dolmuştu. Hala konuşurken Turna'nın tekrar bilgisayara yoğunlaşmasıyla birlikte pazıllar da tek tek birleşmeye başlamıştı. Amcası hematoloji doktoruydu ve bir kere bile "Ne işi olabilir?" diye düşünmemişti. Turna bir nevi annesinin yanında ölüyor olduğunu iddia etmişti ve aklının büyük bölümünü lösemi olma ihtimali doldurmuştu.

Kendi pazıllarını birleştirdiğinde çıkan sonuçla delirme noktasına gelmişti. İçine katran karası bir yangın düşmüştü ve bedeninin yavaş yavaş parçalandığını fark etmişti.

Bu nasıl bir şeydi böyle? Sevdiğinin, uğruna canını vereceğinin, canıyla mı sınanıyordu. Bu düşünce gözünden tek bir damlanın firar etmesini sağlamıştı. Fakat kendini toparlaması gerektiğinin de farkındaydı. Bunu Turna'ya soramazdı. Anlaşılan o ki herkesten saklaması bir yana dursun, öğrenilirse görevinden de alınabilirdi. Açıkçası sağlığı için görevinden alınması umurunda olmazdı ama Turna çözdüğü kadarıyla görevine yönelik yaşayan ve ayak da durmasını sağlayan tek şey görev aşkıydı.

Düşünceleri arasında Turna'nın ona baktığını fark edince kendini toparlamaya çalışıp "Yorgunluktan ruh halim sapıttı. Pardon size iyi geceler." diyerek odadan çıkıp daha önce yatabileceği yerleri söylediği yere doğru yönelerek boş olan odalardan birine girerek kapıyı kapatır kapatmaz, sırtını kapıya dayayarak yavaşça yere oturdu. Ruhu kendini terk etmek için can atıyordu sanki içini saran acı farklıydı ama bir benzerini ailesini kaybederken yaşamıştı. Turna'ya pusu kurulduğu günü hatırladı. Ölüm korkusu dört bir yanını sarmıştı. Ogün Turna'ya karşı olan davranışlarının aşktan olduğunu öğrenmesine vesile olmuşken bugün günler sonra öğrendiği aşkının acı gerçeğiyle omuzları düşmüş, nefes almakta zorlanan bir duruma gelmişti.

Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin