Doruk ablası onu okula bıraktıktan sonra şaşkın gözlerin ve fısıltıların yön değiştirmesine sevinse mi? Üzülse mi? Bilemiyordu. İlk olaydan sonraki fısıltılar.
"Annesinin yaptıkları yetmez gibi hangi yüzle Turna abla da kalıyor."
"Bence bilerek acı çektirmek için orda dedesini kullanıyor."
"Yazık hiç vicdanı yok. Gerçi anasının oğlu ne bekliyorsak"
....
Gibi söylentiler ablasının onu bıraktığını görünce ve ablasının hafiften ona gülümseyip saçlarını karıştırması sayesinde odak noktaları değişmiş farklı yöne dönmüştü.
"Turna abla Doruk'u yanına almış"
"Arabada görmediniz mi şakalaşıyorlardı. Demek ki araları iyi."
....
Gibi söylentilere dönmüştü. İnsanları anlamak zordu. Kim ne olursa olsun. İster iyi ister kötü. Bu kimi ilgilendiriyordu. Neden insanlar kendi geçmişini görmeden başkalarının hayatına kabak çiçeği gibi açabileceklerini, kendilerinde söz hakkı bulabilmeleri, ne tuhaf bir şeydi? Tek hesap verilmesi gereken Allah'ken bunun farkında olmayan insanlar yüzünden, binlerce yaşayan ölülerin arasında yaşamakla ödüllendirilmemiş miydik? Sessiz çığlıklarını sadece kendilerinin duyabildiği, kendinden dahi vazgeçmiş binlerce insan...
Bir kişi derdini anlattığında vicdansızlar diyen bizler. Ne kadarını bilerek ve ne kadarına şahit olarak yorum yapabiliyorduk. Bir gerçek varsa dünya gelmiş ve göç etmiş her insanın en az 7 hatası vardır. Bizlerin görmesi gereken ise hatalarından ders almasını bilmemiz ve tabi ki tek hesap verilmesi gerekenin Allah olduğunu bilerek yorumsuz kalmaktır. İşte o zaman her şey bir nebzede olsa yoluna girerdi.
Doruk yine sessizliğini korumuştu. Keza bugün mutluluğunu hiçbir şey bozamazdı. Bugün o şeytan teyzesinin Rüzgar hayallerini çöpe atıp üstüne de kapağı çekinmeden kapatacaktı. Okulu bu anı bilirmiş gibi su gibi akmış okul çıkışı sarı papatyasıyla vedalaşmıştı ki? İki korumayla karşı karşıya kaldı. Hayalleri suya düşerken arabaya yönelip ikiletmeden binmişti. Sonuçta ablası kalması için şart koşmuşken canını sıkıp direk yollamasına izin veremezdi. Araba meydandan geçerken hayallerinin olmasını isteyen bir şans kapısını çalmış gibi teyzesini markete girerken görmüştü. Bu şansı kaçırmak istemediği için öne doğru eğilip "Abi marketin önüne park edebilir misin? Okul için birkaç şey almam gerekiyor." demişti. Koruma sorulan soruya yanıt olarak "Bize söyleyin, biz alalım Doruk Bey. Turna Hanımın kesin talimatı var. Sizi okuldan eve götürmek ile görevliyiz" diyerek karşılık verince Doruk fırsatı kaçırmak istemediği için üsteleyerek konuşmuştu.
"Abi benim görmem gerekiyor. Hem markete gidiyorum arabayı hemen önüne park ettiniz zaten. Ablama durumu anlatırım lütfen."
"Peki efendim. Biz bekliyoruz. Acele edin lütfen."
"Sağ ol abi"
Doruk hızlıca arabadan çıkıp markete girmiş ve içecekler bölümünden su alıp teyzesini aramaya koyulmuştu. Abur cubur reyonunda kendine cips alırken suyu önüne uzatıp "Al teyzeciğim sana soğuk su aldım." değince kaşlarını çatıp Doruk'a doğru dönerek sinsice gülümseyip konuşmasına karşılık vermişti.
"Ooo Doruk Bey. Yıllar sonra teyzeciğim demen ne güzel. Yoksa o çok güvendiğin Turna kıçına tekmeyi atınca yerini mi anladın."
"Aksine yerimdeyim. Suyu aslında hayallerinin üzerine soğuk su iç diye vermiştim. Sonuçta iki yıllık emek çöp"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Acción"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...