Selin markette olan son olaydan sonra kafayı yiyecek duruma gelmişti. O kız her şeyini almıştı elinde ama en çok Doruk'un söyledikleri ve herkesin içinde Turna'nın söylediklerine deli olmuştu. "Kimse beni bu duruma düşüremez." Kibri o kadar büyüktü ki görmüyordu. Duymuyordu ve kıskançlıktan başka bir şey hissetmiyordu. İzin vermeyecekti sonu ne olursa olsun Rüzgar onun olacak ve Turna'nın dediklerini teker teker yedirecekti. İçindeki şeytanın yön verdiği kıvılcımlarla ablasının evine gelmiş ve zili hiç bırakmadan üzerinde basılı tutarak "Siz göreceksiniz kiminle uğraştığınızı, siz göreceksiniz" diyerek şeytanın dilinde bıraktığı izlerle devam etmişti. Kapı açılır açılmaz elini zilden çekip kapıyı açan hizmetliye çemkirerek eliyle itekleyip sert adımlarla eve girmişti.
"Neden hemen açılmıyor bu kapı? Çekil şuradan aptal şey"
Suzan Hanım gözleri yaşlı salonda iç çekerek ağlarken zilin alacaklı gibi çalınmasında "Yine ne oluyor?" demeden geçememişti. Son iki haftada dünya başına yıkılmıştı resmen. Önce oğlunu elinden almışlar sonra kızını şimdide buradan ayrılması gerekiyordu. Milletin yüzüne bakacak yüzü kalmamış Allah'ın selamını almayı bırak öldürecek gibi bakıyordu herkes. Fakat kimseye bir şey diyemiyordu. Suzan Hanım geç olsa da yanlışlarını görüp vicdanının hala belirtilerini göstererek "Hak ettik" diyebiliyordu. Nasıl bu kadar kötülük yapabilmişti aklı almıyordu. Melek'in annesi süt kardeşiydi. Ahiretliğiydi. Zamanında Melek'i ne çok severdi. Ne değişmişti. Kızı Sibel "Benim annemsin sen, onun değil. Neden bana sahip çıkmıyorsun? Neden bir kere benim arkamda durmuyorsun anne? Neden hata yapsam da bu benim kızım demiyorsun" o günü tekrar hatırladı. Söyledikleri kalbinin en derinden ağırlamıştı. Hiç onun açısından bakmamış ve dediği gibi Melek'i her gördüğünde "Keşke benim kızım olsaydı." diyerek gıpta ile bakmıştı. Ahiretliği kibirli kadının tekiyken kızı adı gibi melekti. Kendi kızı ise huylarını Melek'in annesinden almış gibiydi. Her zaman Melek'in huylarını kendi kızında istemiş ama kızının isyanları sonrasında ne yaptığını fark edip yavrusunun arkasında durmuştu. Yıllarca yapılan her şey kalbinde bir karartı bırakırken kendi kişiliğini unutup çoktan ruhunu satmıştı. Haksızlığını görmemişti çünkü her şey çok güzel gitmişti. Şeytan gözünü öyle bir boyamıştı ki sahte dünyada gerçeği yaşadığını sanmıştı. Ama ne kadar şanslı olduğunu görmeliydi. Ona bir şans verilmişken bundan sonra telafi etmeliydi. "Artık arkanızda duracağım dediğim güne lanet olsun. Ben iyi anne olmadım ki her biriniz birbirinizden kötü insanlar oldunuz." Sözlerini yemin gibi dile dökerken gözlerinden sicim sicim yaşlar akıyordu. Kendini düşüncelerine kaptıran Suzan Hanım küçük kızının öfkesine gözleri dolu şaşkınlıkla bakmıştı. Kim bilir istediği neyi alamamışta, köpürmüştü. Bir şey diyemiyordu bütün hata kendisindeydi. Her şeyin suçlusu da kendisiydi. Evlatları kendi çıkarları doğrusunda birilerini kardeş görmüşler, düştüğü zaman ilk tekmeyi atan yine en yakını olarak kendileri olmuştu.
"Ne şimdi bu sinirin. Hiç mi ablana abine üzülmüyorsun kızım sen?"
"Ne üzüleceğim ya, adımlarını sağlam atsaymışlar. Onlar yüzünden o Turna denen kızla ben uğraşmak zorunda kalıyorum. Hani def ediyordu. Bak kız gitmeyi bırak Rüzgar'ı dahi elimden aldı."
"Rüzgar ne alaka Selin? Durumumuzun farkında değil misin? Artık kendine gel. Senin bu bencilliklerinden bıktım."
"Valla benim sıkıntım yoktu. Ta ki sizin yaptığınız hatalardan sonrasına kadar. Her şey birbirine girdi. Ama o salak çocukların yüzünden Rüzgar'ı kaybetmeyeceğim tamam mı? Elinde sonunda Rüzgar benim olacak!"
"Sen hasta mısın kızım? Yıllardır çocuk bir kere dönüp bakmadı sana, yine ne kafası yaşıyorsun. Saçmalamayı bırakıp git eşyalarını topla!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Action"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...