Rüzgar, savcının son sözlerini söyleyip gittikten sonra arabasına binip kendi evine gelerek arkadaşları ile birlikte yemek yiyip yorgun olduğunu söyleyerek odasına çekilmiş ve derin bir uykuya dalmıştı. Akşam erken yatmasının dev avantajı olarak güne oldukça erken başlamıştı. Saat 3 civarı ayaklandıktan sonra kendini suyun altına atıp biraz daha kendini rahatlamış hissedince duştan çıkıp üzerine kısa kol tişörtünü ve eşofmanını üzerine geçirip kendine kahve yapmak için mutfağa inmişti.Yaptığı kahvesini eline aldıktan sonra nehre manzaralı olan arka balkona geçerek kafasını rahatlatmak isteyen Rüzgar balkona adımını atar atmaz yan komşularının balkona yayılan ışığını fark etmişti. Kafası istemsiz ışığa doğru yönelirken gözleri çoktan büyük bir arzuyla arayış içine girmişti.
Oradaydı...
Masaya oturmuş bukle bukle olan turuncu saçlarını dağınık topuz yaparak kalem ile sabit durmasını sağlamıştı. Daha önce gözlerinde görmediği gözlük ile çerçeveli gözlüklerin yüzüne ne kadar yakıştığını fark etmişti. Kafasını resmen bilgisayara gömmüş ve bir milim dahi odağını deyiştirmemişti. Bu durum istemsiz kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Bu kadın görevine daha başlamadan çalışmaya mı başlamıştı?
Gözlerini savcının üzerinden bir türlü çekemeyen komutan yaptıkları ile anlatılanlar arasındaki ilişkiyi bir türlü birleştiremiyordu. Her şey o kadar garip geliyordu ki bir türlü çıkış kapısını bulamıyor. Buda istemsiz yanlış adımlar atmasına neden oluyordu. Bir süre sonra saatin kaç olduğunu umursamadan birisini aramış ve içeriğini tam duyamamış olsa da "Yarın öğlene kadar buradasınız!" dediğini anlaya bilen komutan sürekli farklı düşüncelere dalıyordu. Bu kadını tanıyalı iki gün olmasına rağmen çözümsüz problemlerle kafa yoruyormuş gibi kendisini yorgun ve oldukça bitkin hissediyordu.
Konuşmasından sonra kendini bilgisayarına yöneltip bir süre daha odağının sadece önündeki bilgisayar olmasına kaşlarını iyice çatmıştı. Bu görüntü ile aklına gelen ilk şey işkolik bir kadın olduğu hakkındaydı.
Savcı geri yaslanıp önündeki bilgisayarı kapattıktan sonra masadaki eşyalarını toplayıp sabit bir yüzle içeri geçmişti. Savcı içeri geçene kadar komutan gözlerini yan tarafındaki manzaradan ayırmamıştı. Kendine gelip "Ne yapıyorum ben?" dese de Turna gidene kadar inat eden gözleri tutkuyla her anında kaybolmak istemişti.
İnsanı hayran bırakan siması kaybolduktan sonra kafasını nehre doğru yönlendirebilmişti. Bir süre nehrin hoyrat dalgalarında ruhunu dinlendiren komutan gitmiş olmasına rağmen düşüncelerinden çıkmamasına içten içe öfkelensede bir yanı da onun gözünün önünde zihninde ve etrafında olmasından nedensiz hoşnuttu. Bu karmaşık duyguların ise ne anlama geldiğini anlamaması sık sık dalmasını sağlarken içinde bulunan boşluğun soru işaretleri ile dolu olması ise hata yapmasını ve hatasının farkına varamayacağı durumlara girmesini sağlıyordu.
Kendini kaptırdığı nehrin üzerindeki mavi gözlerin sahibi kadın yine kendini kendinden almış ve gün ışıklarının gözlerine dek gelmesiyle göz kapaklarını kısarken ne zaman gün doğduğunu anlamadan koşu için evden çıktığında savcının da biraz ileride koştuğunu gördü. Ayakları istemsiz hızlanırken mantığı ne kadar "Uzak dur." dese de aklı mantığını kelepçeleyerek etkisiz halde bırakıyordu. Yanından hızlı bir şekilde geçmesine rağmen savcının kendisini fark etmediğini anlayınca istemsiz dili beyninin komutunu eline almış ve iradesi dışında konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Action"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...