59. Bölüm

11.8K 891 149
                                    

Gün doğumu gökyüzünde mayhoş bir kızıllık bırakıp horozların sabah olduğunu haber vermesi için bir işaret sunarken Tunar yatağından kalkıp koşusunu yapıp duşunu alalı beş dakika olmuş ve makyaj masasında son rötuşlarını yapıyordu. Üzerine geçirdiği beyaz dantelli diz altında biten spor olduğu kadar şık olan elbisesini son kes düzeltip ayaklarına beyaz botlarını giymek için dolabından alıp kenara koydu. Üzerine haki yeşil ince mantosunu giyerek içindeki elbiseyi tamamen kapatmasını sağlarken kapısını açmak için yöneldiğinde telefonunun çalışı kulaklarına ilişti. Botlarını ve çantasını elinde tutarken cebine attığı telefonunu çıkarıp ekrana baktığında hiç beklemeden açtı. Arayan kişi adamlarından Mecit'ti ve daha gün ağarmadan aramasının kötü bir şeyler olduğunun kanıtıydı. Bu durum istemsiz kaşlarını çatarken gün geçmeden bir vukuat olduğunu düşünmekten sıkılmış olduğunu anlamıştı. Bezginliği sesine de ilişmiş olacak ki  "Söyle Mecit" diyerek ilk konuşan olmuştu.

" Efendim ilçe halkı evi bastı. Dur ihtarlarımıza uymuyorlar gözleri dönmüş evin camını kapasını aşağı indirdiler. Polis geldi ama hala ayrılmadılar."

" Tamam geliyorum. Siz ev halkına yoğunlaşın ve korkmamalarını sağlayın."

"Peki efendim."

Turna adımlarını hızlandırıp kapıdan çıkmıştı ki Rüzgar'ın arabasına yaslanmış onu beklediğini gördü. Ünüformaları üzerin değdi ama gündelik olanlar yerine özel günlerde giymeleri için verilen üniformaları görümce yüzüne hafif gülümseme katmıştı. İlk defa görmesi yanı sıra çok yakıştığını fark etmişti. Ya da son zamanlarda gözlerinde bir problem vardı. Kendini hayali silkeleyip adımlarını hızlandırırken "Dedemin konağına geçiyoruz. Evi basmışlar." Diyerek kapısını açıp bindi. Rüzgar da çoktan yerine oturmuş ve söylediklerini duymazdan gelip "Çok güzel olmuşsun" demişti. Keza bütün gece heyecandan uyuyamamış ve erkenden kapısına damlamıştı. Kapıyı açtığı zaman saçlarının özenle dalga topuz yapılmış halini fazla kullanmadığı makyajını bir ton yükseltmişken, daha çok pantolon, ceket takımlarıyla gördüğü kadının istemsiz farklı halini görmek daha çok başında yeller esmesini sağlayarak sadece Turna'ya odaklanmıştı. Düşünceleri içinde araba çoktan çalışmış ve hız limiti aşılarak yola koyulmuşken Turna'nın sesiyle kendine gelmişti. Bu kadının yanında şaşkın ördek yavrularına dönmesi normal miydi? Bilmiyordu ama bu hallerine şahit olan ilk ve son kişi olacağını çok iyi biliyordu.

"Sen beni duydun mu komutan. Sayende başımız dertten kurtulmuyor."

"Pes, ben ne yaptım yine. O çıyanın suçunu ben neden sahipleneceğim. Hem kocanı elinden alıyordu hatırlatırım."

"Ha diyorsun ki yol yakınken benimle evlenme öylemi Rüzgar? Hay hay"

Rüzgar derin bir oksijen kütlesini ciğerleri ile doldururken içinden okkalı bir küfür etmiş sakinleşmeye çalışarak tek tek konuşmuştu.

"Su perisi benim ayarlarımla oynamak hoşuna gidiyor anladım ben. Nerden çıktı şimdi bu?"

"Elin köründen, hadi geldik"

Turna arabada inerken Rüzgar da "Ya sabır" diye diye arabadan inip karşısındaki öfkeli halka bakakaldı. Üzerlerine doğru yaklaşmamaları için tutulan silahlara rağmen ellerindeki sopalar ve taşlarla "Çekilin önümüzden bu arsız kadınlar hak etti. Ölmeliler" diye sürekli bağırarak birbirlerini gaza getiriyorlardı.

Bu özelliklerini çoğu insan bilmezdi ama bu insanlar dadaş lakabını durduk yerde almamışlardı. En büyük özellikleri susup susup dolduğunda gözü kimseyi görmemesiydi. Hak etmiyorlar mıydı? Aslında dibine kadar her şeyi hak ediyorlardı. Çünkü evin etrafında doluşan topluluğun her birine bir yara bıraktıklarını anlamıştı Turna. Gözlerindeki intikam ateşi görülmeyecek gibi değildi. Yıllardır bir açığını bekliyordular ve dün Rüzgar'ın yapmış olduğu hareketle de son noktayı koymuştu. Bir an Turna sadece kendi canını yakmış olmalarını istediğini fark etti. Çünkü karşısında olan insanların öfkelerinin altındaki yanmış olan canlarını da görmüştü.

Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin