Yüzünde uzun zamandır unuttuğu gülümseme ile arabasını yola koymuş, gizli eve doğru sürmeye başlamıştı. Dün gece Rüzgar ona dokunmamış ve "Nefsim için asla seni tehlikeye atamam güzelim. Seni gülümsetip, ruhunu okşayarak mutlu etmek beni yeterince mutlu eder inan" diyerek içinde yerleştirdiği sevgi kırıntıları yetmezmiş gibi bin kat daha artmıştı. Rüzgar güzel seviyordu. Her sözüyle yaşatıyor ve yaralarına merhem olmayı başarıyordu. Göğsünde gözlerini kapatmandan önceki son konuşmalarını hatırladı.
"Sana ruh eşin ayı demiştim ya? Galiba ilk yanılgımı yaşattın bana"
"Öyle mi? Şimdi merak ettim bak. Şu an ne olduğunu düşünüyor muşsun?"
"Kurt"
"Kurt mu? Peki hangi özelliğim."
"Onu da sen araştır yiğidim. Her şeyi devletten beklersen, alim Allah devlet çöker."
"Bak sen? Benim hatun hep haklı sayın seyirciler. O zaman ben meleğimin beynini daha çok yormadan kendim araştırayım."
"Yarın erken gitmeliyim. Uyuyalım mı?"
"Uyu tabi su perisi. Sen uyu bende gecemi seninle doldurayım."
Sabah uyandığında eli saçlarında dolanan adam hiç uyumamış ve "Neden uyumadın?" dediğinde "Ruhumu doyurdum" diyerek konuyu kapatmıştı. İnkar edemeyeceği bir konu varsa bu adam ona çok iyi geliyordu. Eve yarım saat kala telefonu çalmış ve ekranda Tufan ismini görünce sesi arabaya aktarır aktarmaz ilk konuşan olmuştu.
"Aramasaydın Tufan. Müsait olunca ararım demenin üzerinden iki gün geçiyorsa, acil olunca düşünemiyorum."
"Demek ki anca müsait oldum. Şimdi şu konuyu adam akıllı anlat! Ölüyorum da ne demekti."
"Senin sesin neden kötü geliyor."
"Konu bu değil Turna! Konu senin ölüyorum demen. Şu lanet olayı anlat. Kafayı yiyeceğim."
"Neyini anlatayım. Ne anladıysan o işte. Sana ihtiyacım var. Buraya gelmelisin ve kimse bilmiyor. Şu operasyon bitene kadar saklamalıyım. Sonra izine ayrılıp tedavi olacağım zaten. Şimdi, sen anlat bakalım geçen akşam ne çeviriyordun ve şu sesin neden bitkin geliyor."
Bir süre sessizlik olduktan sonra Turna" Tufan orada mısın?" diye sormak zorunda kalmıştı. Tufan'ın içli ve hırıltılı sesini duyunca telaşlansa da sadece beklemede kalmış ve sonrasında da sesini duymuştu.
" İyiyim sadece küçük bir sıyrık, iki güne toparlanıp gelirim."
" Nasıl oldu."
" Dalgınlığıma geldi işte. Önemli değil. Yanımda gelirken bir adam getireceğim. Kendisi şu üçüzlerin baş yaverlerinden biri, her haltlarını biliyor."
"Aslında gerek kalmadı. Bütün bilgilerine ulaşıldı. Sen iyileş ve gel o adamı da..."
"Adamın yeri gayet iyi, halinden memnun bence, hiç ellemeyeyim. Neyse ben ilaç aldım ve gözlerim kapanıyor artık. Biraz kestireyim. Benim bu zamana kadar topladıklarımı size atarım. Sizde bulduklarınızı bana atın. Geldiğimde vakit kaybı yaşamadan, şu işi bitirelim. "
" Tamam sen kendine dikkat et."
" Sende can cazım."
" Tufan, neyse gelince konuşuruz."
" O zaman ben iyileşip geleyim de zamanı geri saralım."
" Gel Tufan gel."
Turna telefonu kapadıktan sonra gözlerini yola odakladığında, zihnini dolduran "Can cazım." kelimesinde boğuluyordu. Bu nifak tohumunu sokan adam Turna'yı adı gibi tanıyor olmalıydı. Prensiplerini bilen biri, ancak görülen yanlışları kabul etmeyeceğini gösterebilirdi ve başarmışlardı. İkisinin de zaafını öne atıp ayırmalarını sağlamışlardı. Defalarca Tufan'ı bilmese de kendisi ölümün ucundan dönmüş ve birileri tarafından korunmuştu. Birilerinin kim olduğunu bulması gerektiğini anlamıştı. İki kutup vardı ve kutupların biri kendisini koruyordu. "Onu da buluruz" diyerek sonunda arabayı durdurup eve doğru adımladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Ação"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...