2. Bölüm

43.8K 2.7K 731
                                    

Genç savcıya iki yıl önce çocukluğunu geçirdiği ilden bir dava gelmişti ve hiç düşünmeden reddettiğini hatırladı. Verilen dava çok karışık olduğu için hiçbir savcının kabul etmediğini duymuştu. Halbuki Turna Savcı bu davayı; yıllar önce kaçtığı yere geri dönmemek için kabul etmemişti. Telefon ile görüştüğünü unutmuş ne yapması gerektiğini düşünürken yaşlı adamın sesi düşüncelerinden arındırıp kendine gelmişti.


"Güzel torunum beni duyuyor musun?"

"Duyuyorum dede. Beni haberdar ettiğin için teşekkür ederim. Senden ricam bu konuşmadan, ikimiz dışında kimsenin haberi olmaması. Ben her şeyi halledeceğim, sen canını sıkma. Sadece zamanı geldiğinde senden istediğim evrakları bana toplayana kadar beklemeni istiyorum."

"Oh nasıl rahatladım bilemezsin Turna Kızım. Sende merak etme ben bu adaletsizliğe artık dur demek için daima yanında olacağım."

"Teşekkür ederim Hilmi Dede. Benim birkaç görüşme yapmam gerekiyor. Seni haberdar ederim."

"Senden haber bekliyorum güzel torunum. İyi akşamlar."

Telefonu kapattıktan sonra genç savcı enine boyuna her şeyi düşünmüştü. Bir tarafta elinde çözülmeyi bekleyen bir yığın dosyası, diğer tarafta ise annesinden ona kalmış yadigarları ve dedesi vardı. Bir konu daha vardı ki annesi ve annesinin ölmeden 3 yıl önce ona hediye ettiği Ak Başını da unutmamalıydı. Halbuki güzel atını ne çok özlemişti.

Kapının açılması ile yıllardır yanında olan Hafize Annesi ile göz göze gelmişti. Ne acılar çekmişti karşısındaki bu yaşlı kadın.

İnsana gerçekten en ağır darbeler yakınlarından geliyordu. Daha 14 yaşında çocukluğunu yaşamadan babası tarafından babasından büyük bir adama satılmış ve zorla kadınlık beklenmişti. Bu yetmezmiş gibi yıllarca kocası, kaynanası, görümcelerinden gördüğü eziyetlerin üzerine birde üzerine alınan kuması ve tek oğlundan eziyet görmüştü.

İki kadın birbirinde bütün acılarını unutmuşçasına sımsıkı sarılmıştı. Yaşlı kadın karşısındaki kızı kız olduğu için doğar doğmaz öldürülen kızlarının yerine koymuşken genç savcı ise bu yaşlı kadını sebebini bilmediği bir şekilde zamansız kaybettiği melek annesinin yerine koymuştu.

Genç savcı yaşlı kadının yüzünde yılların yaşanmışlıklarını saklayan kırışıklıklarda göz gezdirdi. Yaşlı kadının yüzüne her baktığında haline şükrediyordu.

Nasıl dayanmıştı bu kadın o kadar eziyete, baskıya, evlat acılarına, aklı almıyordu. Fakat yaşlı kadına her baktığında "Benimkiler dert dahi değilmiş." diyordu.

Turna karşısındaki yaşlı kadının kaşlarının hafiften çatıldığını fark edince yüzüne sahte gülümsemelerinden birini takınarak yaşlı kadının kaşlarının düzelmesini sağlamıştı.

Yaşlı kadın gülümseyerek odaya girip genç savcının turuncu buklelerinde buruşmuş ellerini dolandırıp birkaç öpücüğünü bahşetti. Güzeller güzeli kızının canı yine bir şeye sıkılmıştı ve belli etmemeye çalıştığını anlamıştı.

Yılların birikimini taşıyan yaşlı kadın. Genç kıza bir şey sormamıştı. Biliyordu artık. Güzel kızının ona canını sıkan olayı elinde sonunda gelir anlatırdı. Ses tonuna ilişen şefkat kırıntıları ile geri çekilip güzel savcının yanakları ile ellerini buluşturdu.

Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin