39. Bölüm

17.3K 1.1K 192
                                    

Rüzgar yol alan taksiyle Turna'nın gerçekten nereye gittiğini merak etmişti. Sonrasında araba durunca Turna'nın aynı dağdan indiği günü hatırlamıştı. Neden oraya çıktığına bir türlü anlam veremiyordu. Göreve çıktığı zamanlardan orada adı dahi silinmiş bir eski mezar olduğunu biliyordu ama "Turna'yla ne alakası olabilir?" diye de düşünmeden edemiyordu. Turna arabadan inip yavaş yavaş dağa tırmanmaya başladığında Rüzgar da taksiye ücretini ödeyerek gitmesini söylemişti.

Rüzgar arkasından gittiği kadının sarsak adımlarını görmüş ve içten içe telaşlanmıştı. Gidip destek olmak için can atan sol yanı, mantığına meydan okurcasına çırpınıyordu ama galip gelen merak duygusuyla birlikte mantığı olmuştu. Çünkü adı gibi biliyordu. Şu an destek olmak istese orada ne varsa görmesini engelleyecek ve geri dönecekti. Rüzgar artık kafasındaki soru işaretlerine cevap bulmak ve adımlarını sağlam atmak istiyordu.

Rüzgar Turna'yı her şeyiyle istiyordu...

Bunun içinde mantığıyla hareket etmişti. Turna'nın mezarın yanına çökmesini şaşırmış ve "Orada yatan kim?" diye sormadan edememişti ama Turna'nın "Anne" diye yakarışları kafasında yeni soru işaretlerine neden olmuştu. Başından beri mezarlığın bir şehide falan ait olduğunu düşünmüştü. Bu olay buralarda çok görülürdü. Rusların bu topraklarda hüküm sürdüğü zamanlar şehit olanı yerinden canlandırmaz ve öldüğü yere gömerek bir nevi bu dağda ya da bu alanda şerefi ile öldü deme biçimiydi. Fakat Turna'nın annesi olması...

Aklı almıyordu bu delilikti neden buradaydı mezarı. İlçenin en önde gelen zenginlerinden olmasını bir kenara bırak bütün ilçenin yaptıklarıyla dillerinden düşürmedikleri bir kadın böyle bir yerde olmayı hak etmiyordu. Bu düşüncelerle kafayı yemek üzereyken Turna'nın hıçkırıkları arasında kahkahası ile kendine geldi. Sonrasında ise hesap sorma durumundan tek cevap çıkarıyordu. Melek Hanım bu kadar güçlüyken ve bir anneyken elini kolunu tek bir şey bağlayabilirdi.

Çocukları ve birileri tarafından çocuklarına zarar verilme korkusu...

Turna'nın yanına gelerek bir dizini toprağa koymuştu. O kadar cevap bulabilmek için çırpınıyordu ki içi acıdı ama kafası "Yanına geldiğinde, gün sayıyor." kelimelerinde takılı kalmıştı. Neden öyle bir şey söylemişti? Kendini dahi fark etmemiş olan Turna'nın elini destek amacı omuzuna koyup düşünceleri söylemişti ama vereceği tepkiden de korkuyordu. Turna'nın ne yapacağını kestirmeye çalışmayı çoktan bırakmıştı. Çünkü şimdiye kadar hiçbir tahmini tutmamıştı. Tıpkı şu an tutmadığı gibi...

Turna kollarını boynuna sarmıştı ve hıçkırıkları arasında iç çekişleri duyuluyordu. Rüzgar her şeyi bekliyordu ama sarılmasını asla beklemiyordu. Şaşkınlığını başka bir zamana erteleyip alçılı elini arkasından sararken sağlam elini bakmaya doyamadığı saçlarının arasına yerleştirmişti. Öyle çok istiyordu ki dalgalı topuz yaptığı saçlarından tokadan kurtarıp özgürlüğüne bırakmak. Parmakları adeta saçlarının arasında süzülmek için can çekişiyordu. Turna hala ağlarken Rüzgar bacaklarının altından bir kolunu geçirip arkasından da destekleyerek kucağına alıp uçurumun kenarına giderek oturdu.

Mezarın başında daha çok üzüleceğini düşünüyordu. Turna'nın hıçkırıkları devam ederken kafasını dağıtabileceğini düşünerek kendi hayatını anlatmaya başlamıştı. Gerçi kendi onu tanımasını isteyen yanını da inkar edemiyordu. Kafasında sorular vardı evet ama önce odağını değiştirmeliydi.

"Ben dokuz yaşındaydım bir akşam ailece oturmuş meyve tabakları önümüzde sohbet ediyorduk. Erkek kardeşim 7 kız kardeşim 6 yaşındaydı. Tabi onlat birbiriyle didişiyor bende arada katılıyordum. Annemle babam ise halimize kahkahalarla gülüyordu. Cumartesi akşamıydı ve tatil olduğu için geç saatlere kadar otururduk. Benim babamda bordo bereliydi ve nadir yaşardık böyle akşamları. Gece biri geçiyordu annem ayaklandı ve "Hadi çocuklar herkes dişlerini fırçalayıp yatağına geçsin. Bu kadar yeterli " dedi. Biz tam ayaklanmıştık ki bir şey oldu. Ev sarsılmaya başladı. Televizyon, raflardaki eşyalar, çerçeveler hızlı bir şekilde düşmeye başladı. Babam erkek kardeşimi kucağına aldı. Biz anneme daha yakındık oda bizi aldı. Kız kardeşimle beni masanın altına sokmuşlardı ki her şey daha kötü oldu. Işıklar kesildi ve biz yere doğru çekildik. Etrafı toz kapladı."

Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin