Turna üzerini değiştirip merdivenlerden aşağı inmeye başladığında Rüzgar'ın burada olan sesinden hala gitmediğini anlamıştı. Salonda oturmuş anlamadığı bir konuda öfkeli gelen sesini duyunca kaşlarını çatarak salona geçip kulak misafiri olmadan geçememişti.
"Bilmiyorum Doruk, ablanı tanımıyordum ve hep olumsuz şeylere şahit oldum işte. Selin'in anlattıklarında çelişki yoktu diyemem ama ben kafamı Turna'ya karşı anlamlandıramadığım tepkilere kaptırdığım için sürekli saçmaladım işte."
"Biliyor musun abi çocukluğum ablamı dinleyerek geçmeseydi bende önyargılı olabilirdim ama ne yalan söyleyeyim bir ara senin için üzülmeye başlamıştım. Ablama aşık olmana benim kadar sevinen olmamıştır. Düşün yarın ilk işim teyzem kılıklı cadının hayallerini suya düşürmek olacak."
" Doruk bana da ablanın çocukluğunu anlatır mısın? Belki onu hayata bağlamanın yollarını çocukluğunda buluruz."
Turna Doruk'un Selin değince Rüzgar'ın gözlerindeki iğrenme duygusuna şahit olurken Rüzgar'ın elini tutup ona gülümsemesi gelince aynı şekilde kendi de yüzünü ekşitmişti ama Rüzgar'ı yüzünün hali istemsiz kalbinin teklemesine neden olmuştu. Sonrasında Rüzgar'ın sorusunu duyunca boğazını temizleyerek varlığını belirtti. Kollarını birbirine bağlayıp kapıya yaslanarak Rüzgar'a hitaben konuşmuştu ama aynı anda salonda iki ses yankılanmıştı.
"Komutan seni ilgilendirmeyen konulara dilini karıştırma ve evine git."
"Nereye gidiyorsun?"
Turna gözlerini devirip Doruk'a dönerek "Benimle konuşman gereken konuyu yarın sabah konuşuruz. Geç oldu git uyu çocuk." dedikten sonra evin dış kapısına doğru giderek ayakkabılarını giymeye başlamıştı.
"Beni görmezden gelmen hiçbir şey değiştirmeyecek güzelim. E nereye gidiyoruz."
Rüzgar da yanına gelmiş yetmezmiş gibi ayakkabılarını giyerken konuşmuştu. Ah Turna ağırda konuşamıyordu. Adam hastalığını bildiği için ona karşı olan tepkilerini çözmüştü ve lanet olsun ki kendisinden bile inatçı bir yapısı vardı. Konuşmamak daha iyi diye düşünerek evden çıktığında kendi arabasına doğru yönelip ön koltuğa oturdu. Anahtar üstünde bırakıp gitmişlerdi. Arabayı çalıştırdığında Rüzgar da çoktan yan koltuğa oturmuştu. Son söylediklerinde ciddi olduğunu anlayınca ciğerlerini oksijenle doldurup yola bakarak konuşmuştu.
"Katır inatlı herifin tekisin"
"Daha neyimi gördün ki güzelim. Ama inkar edemezsin senin inadının yanında şart."
"Nasıl öğrendim."
Rüzgar Turna'nın sorduğu soruyu anlamış olsa da istemsiz ağzından duymak ve onaylatmak istiyordu. Sanki duydukları yalandı ve bunun deli gibi yalan olmasını istiyordu.
"Neyi?"
"Benimle oyun aynama Rüzgar. Kim söyledi."
"Kimin söylediğinin ne önemi var ki sonuç değişiyor mu? Sen bile bile intihar ediyorsun bu değişiyor mu Turna? Lanet olsun amacın ne kadın arkanda seninle birlikte ölecek binlerce insan varken hangi kafayla tedavi olmayı reddedersin?"
Rüzgar öfkesine engel olamamış arabanın içinde avazı çıktığı kadar bağırmaya başlamıştı. Hala aklı almıyordu. Evet hastalık Allah'tan gelen bir şeydi ama tedavisi olduğu halde kabul etmemesini aklı almıyordu. Arabanın ani firen yapması ve Turna'nın sözleri bıçak gibi kesmişti her şeyin önünü.
"Sana ne bundan komutan sana ne benden ve benim seçimlerimden. Demek ki artık bu dünyayı kaldıramıyorum. Demek ki artık nefes almak bile zehir gibi geliyor ve acı veriyor. Kimsenin arkamdan öleceği yok. Bu dünyada ölüme kim alışmamış. Annen baban öldü diye neden ölmedin? Bak bu lanet dünya devam ediyor. Bana bunlarla gelme komutan! Bu dünyada bana bunlarla gelebilecek en son insansın. Ne sanıyorsun günler önce bilip bilmeden babam dediğim adama beni peşkeş çektin. Sonra çıktın duygularım yüzünden saçmaladım dedin. Peki benim sürekli bu iğrenç aşağılamalarla yüz yüze kaldığım ilk kişi olmadığını biliyor musun? Ya da kaç kere bu hayattan soğumak için nedenlerin yüzüme çarpıldığını. Ne düşünüyormuşum? Lafa bak ya lafa Bir insan keyfinden mi geliyor bu duruma? Nerde görülmüş dört dörtlük hayatı olan birinin bu noktaya gel... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)
Action"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı mı eleştiriyorsunuz? " Genç komutan alaycı bir şekilde gülümser. Nedenini bilmediği bir şekilde bu ka...